Çözüm var, çözen yok...

BİR konu üzerinde görüş farklılıkları varsa, onunla ilgili çözüm önerilerinin yaşama geçmesi zor olabilir. Örneğin önerilen bir yasanın çıkması muhalefet tarafından engellenebilir.

Peki ya üzerinde herkesin mutabık olduğu çözümler neden yaşama geçmez? Bunun bir açıklaması var mı?

Biz söyleyelim:

Var...

Siyasi partilerin özellikle liderleri savundukları görüşlerde samimi değillerse aynen bizdeki gibi olur ve üzerinde mutabık kalınan öneriler bile yaşama geçmez.

İşin ilginç yanı sadece onlar değil, önceki gün İstanbul'da yaptığı bir konuşma sırasında ifade ettiği gibi bizzat Cumhurbaşkanı da aynı şekilde düşünüyor, yani hukukun üstünlüğü ilkesinin yerleşmesini, ifade özgürlüğünün genişletilmesini istiyor. Ama yine de kimsenin kılı kımıldamıyor.

Bize bu sözleri Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Türkiye hakkında ‘‘Yasalarınızı düzeltin... Antidemokratik yasalarınız yüzünden haklarından yoksun bıraktığınız insanlara bu hakları iade edin’’ anlamındaki son kararı söyletiyor:

Biliyorsunuz Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, bu örgütün en üst ve etkili organı. Biz ‘‘ifade özgürlüğü’’ ile ilgili yasalarımızı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin koyduğu ölçütlere uygun hale getirmezsek (Örneğin Terörle Mücadele Yasası'nın özellikle 8'inci maddesi ile Türk Ceza Kanunu'nun 312'nci maddesini değiştirmezsek veya bu maddeleri uygulayıp insanlara siyasi haklarını kullanma yasağı koymaktan vazgeçmezsek) ikide bir karşımıza, ‘‘Ya şunları şunları düzeltin yahut da karşınıza çıkacak yaptırımlara katlanın’’ türünden azarlayıcı uyarılar çıkar.

Biliyorsunuz bu uyarılara ilanihaye uymazsak, bir gün, Avrupa Konseyi Danışma Meclisi'ndeki temsilcilerimizin bu haklarının askıya alınması ihtimaliyle karşılaşabiliriz. Ona da aldırış etmezsek Avrupa Konseyi üyeliğimiz bitebilir.

Biterse Türkiye batmaz ama, uygar dünyanın dışladığı bir kabile devleti konumuna düşeriz. Bugünkü durumumuzu bile meğer ne kadar itibar sahibiymişiz de fark etmemişiz diye mumla ararız.

Bunları söylüyoruz ama kimse ‘‘Avrupalıların dediği her zaman doğrudur’’ düşüncesinde olduğumuzu sanmasın. Çünkü bu sütunu okuyanların bildiği gibi bazen de siyasi nitelikli kararlar verirler ve bu takdirde pek çok kişi gibi bizim tarafımızdan da eleştirilirler.

Lakin burada durum farklı:

Türkiye'de ifade özgürlüğünün kısıtlı olduğunu (kafası bu kavramlara yabancı bazı kesimler hariç) kabul etmeyen yok. O halde boşu boşuna neden bir de azarlanmaya katlanıp duruyoruz?
Yazarın Tüm Yazıları