Çok talihsiz bir söz: Ermeni yasası çıkarsa halkı önleyemeyiz

DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül'ün ABD temasları sırasında hedeflerinden birisi de bu yıl Kongre'den geçmesine kesin gözüyle bakılan "Ermeni tasarısı"na mümkün olduğunca engel olmaktı.

Bakanın bu uğurda, beyhude de olsa gayret sarf etmesi hem hakkı, hem de görevidir. Böyle bir tasarının Kongre'den geçmesi herhalde ABD-Türkiye ilişkilerine bugüne dek vurulan en büyük darbeyi vuracaktır. Bu durumu önceden uyarmak da yine bakanın görevidir.

Ancak gazetelerde "halkı önleyemeyiz" başlığıyla verilen haber kanımca, olası bir büyük provokasyonda kullanılma ihtimali açısından çok talihsiz sözlerdir.

"...Gül, (Ermeni) tasarı(sı)nın, Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'nda kabul edilmesi halinde, ’Türkiye'de gerçek bir şok' yaşanacağını söyledi ve Türk Hükümeti'nin, halkın, ABD ile işbirliğinin son bulması yolundaki taleplerini önleyemeyeceklerini kaydetti... (Web-Hürriyet: 08.02.07)

Hrant Dink cinayetinin Türkiye'yi karpuz gibi böldüğü, sap ile samanın tamamen birbirine karıştığı, milletin davul gibi gerildiği, etnik milliyetçiliğin şaha kalktığı, kara bulutların ülkemizi sardığı bir dönemde bu sözler gerçekten de talihsizliktir.

Tasarı çok büyük bir ihtimalle ABD Kongresi'nden geçecek. Kongre tasarıyı 24 Nisan'dan önce onaylayacak. Bu tarihlerde ise Türkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı'nı seçiyor, belki de Abdullah Gül başbakanlığa hazırlanıyor olacak!

Ben kendisine sadece yakın tarihi hatırlatmak isterim: 6-7 Eylül!

"...Dışişleri yetkilileri Londra'da Kıbrıs temaslarına devam ederken, Atatürk'ün Selanik'teki evinde bir bomba patlamasıyla ilgili (yalan) haber... 6 Eylül 1955 günü Türkiye radyolarında yayımlandı... Olayları düzenleyenlerin kimsenin öldürülmemesi yönündeki telkinlerine rağmen, yaklaşık 9 saat süren olaylar boyunca ve sonrasında 13 ile 16 arası Rum ve en az 1 Ermeni vatandaşı hayatını kaybetmiş, 32 Rum da ağır yaralanmıştır. Fiziksel zarar, 4348 Rum'a ait işyeri, 110 otel, 27 eczane, 23 okul, 21 fabrika ve 73 kilise ve mezarlıklar ile 1000'in üzerinde Rumlara ait evin tahrip edilmesi ya da yakılması şeklinde ortaya çıkmıştır.

Ekonomik zarar, Türk hükümetine göre 69.5 milyon Türk Lirası, İngiliz diplomatik kaynaklarına göre 100 milyon İngiliz Sterlini, Dünya Kiliseler Birliği'ne göre 150 milyon Amerikan Doları, Yunan hükümetine göre ise 500 milyon Amerikan Doları olarak hesaplanmıştır. Demokrat Parti hükümeti zarara uğrayıp tescil ettirenlere toplam 60 milyon TL civarında tazminat ödemiştir. Saldırıların ardından, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki Rumların ekonomideki etkisi zayıflamaya başlamış ve Türklerin sermayeye hákim olması hızlanmıştır.

...Bu olaylar sonucunda oluşan göç dalgası ile Türkiye'de yaşayan Rum azınlığı neredeyse yok olmuştur. 1924 yılında 200.000'i bulan İstanbul'daki Rum nüfus, 2005 yılında 1500 kişiye düşmüştür..." (Web-Vikipedi: Özgür Ansiklopedi)

Bir okurum, 6 Eylül 1955 günü eski Dışişleri Bakanı rahmetli Fatin Rüştü Zorlu'nun, Londra'da Gül'ün ABD'deki sözlerine benzer sözler söylediğini iddia ediyor.

* * *

Abdullah Gül'ün sadece ABD'ye ön uyarıda bulunmak için söylediği sözler, yarın öbür gün "Bakanın emri" olarak ABD veya Ermeni karşıtı büyük bir provokasyonda kullanılabilir.

Bu yazının amacı da böyle bir olası provokasyonu önden uyarı sistemiyle etkisiz hale getirmek ve bakanı töhmetten kurtarmaktır.

Ben Cumhurbaşkanlığı seçimine giden dönemde her türlü provokasyonu bekliyorum.

Bunun için de bilhassa siyasilerin sözlerine çok dikkat etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

* * *

Siyasilerin son dönemlerde içine düştükleri "kim daha milliyetçi" yarışının yaşanan kara günlere ortam/bahane hazırladığı görüşünde bir kişi olarak bu makaleyi kaleme aldım.
Yazarın Tüm Yazıları