Çocuklarınız için... Yeşil için... Kanallar göreve

Antayla tarihinin en büyük yangınlarından birini yaşadı.

16 milyon ağaç kömür oldu.

Dile kolay; 16 milyon... Saymakla bitmez.

23 bin futbol sahasına eş bir alan demek bu. Yangının dumanları Akdeniz’i aşıp Mısır’a uzandı. Rusya başta olmak üzere dünya televizyonları canlı yayınladı günler süren yangını...

Antalya’daki bu doğal afeti unutacak mıyız?

Gözden uzak deyip görmezden mi geleceğiz?

Yangın sonrası mutlaka helikopter kaldırıp ortaya çıkan faciayı herkesin gözüne daha bir sokmalı kanallar.

O faciayı herkes görmeli ki, olur olmaz yerde anız yakmayalım, yarım saatlik mangal keyfi için ormanı kül etmeyelim, orman yollarında sağa sola sigara atmayalım.

Ama bu da yetmez!

Son yıllarda özel kanalların hepsi sosyal sorumluluk alanında üzerine düşeni fazlasıyla yaptı, yapmaya devam ediyor...

Eğitimi desteklediler, okullar yaptılar, kız çocuklarını okula gönderdiler, şimdi de çevre bilincini aşılamaya başladılar. Bu çerçevede kanallar bir araya gelip Antalya için toplu bir seferberlik ilan etmeli.

60 yılda yetişeceği söyleniyor yok olup giden ağaçların. 16 milyon ağaç gittiyse, 20 milyon ağaç kampanyası başlatmalı kanallar.

Sanatçıların, TV yıldızlarının katılacağı kampanyalarla, ortak canlı yayınlarla yeniden yeşile dönmeli Antalya...

Şu yaz sıcağında ratingler ve reklamlar hazır düşmüşken bu iş için büyük kanallar bir araya gelip 3 saat ortak canlı yayın yapsa...

NTV, CNN Türk başta olmak üzere haber kanalları bu işe destek olsa...

O kanalların başındaki arkadaşlarıma, abilerime şu kadarını söyleyeyim:

Siz bunu yapmazsanız eğer, çocuklarınız sizin gördüğünüz yeşili hiçbir zaman göremeyecek.

08.08.08 Dayanın

dört yıl kaldı


2001’den beri aynı teraneyi yaşıyoruz.

Gün, ay ve yılın aynı olduğu tarihlere evlilik günleri alınıyor, özel olaylar o tarihe denk düşürülüyor.

Dün de 08.08.08’i ’idrak ettik’ hep birlikte.

O özel güne de olimpiyat açılışlarını denk düşürdük, dünyada kaç çift evlendi kimbilir...

2001’den beri her sene böyle bir günümüz var;

01.01.01

02.02.02

03.03.03

04.04.04

05.05.05

diye devam etti.

06.06.06

şeytanı simgelediği için dünyanın sonu dendi.

Baktık ki bir şey olmadı;

07.07.07

08.08.08

diye devam ettik.

Sıkın dişinizi kaldı dört yıl;

09.09.09

10.10.10

11.11.11

12.12.12

atlattık mı, yüzyıl daha rahatız artık!

Kime güveneceğiz

Sokaktaki masum bir genci vuran polisin arkadaşları tarafından sırtı sıvazlanarak cezaevine gönderilmesini anlarım.

En azılı canilerin bile mutlaka yakınında bir seveni vardır.

Hadi kelepçe takılmamasını da anlarım.

Küçük bir mesleki torpil geçmişler derim.

Ama emniyet müdürlüğünün olayı ve polisi savunan açıklamasını anlamam.

"Boğuşurken silah patladı" diye olayı sıradanlaştıran bir açıklama, "Polis de insandır" diyen arka çıkmalar vatandaşa emniyeti sorgulatan açıklamalardır.

Tamam emniyetin polisin eğitimsizliği, genç polislerin cehaleti üzerine ağır bir özeleştiri vermesini beklemiyoruz.

Ama hiç değilse kendini vahşi batıda şerif sananlara da arka çıkmayın.

Acılı babanın, "Bu ülkede kime güveneceğiz" haykırışlarından ders çıkarın. Yasak mı?

Yasak mı özgürlük mü

AKP Genel Başkan Yardımcısı Edibe Sözen’in gençleri korumaya yönelik hazırladığı yasa taslağı tartışılıyor. Dün Sabah gazetesi gençlere yönelik benzer yasaklar AB’de de var deyip ülkelerden örnekler vermiş;

Almanya’da 16 yaşındakiler 24.00’e kadar discolarda kalabiliyorlar, yanında ebeveyni varsa 05.00’e kadar. İngiltere’de 16-17 yaşındakiler bir yetişkinle birlikte publarda içki tüketebiliyor.

Fransa’da 16-18 yaş arasına sadece bira ve şarap servisi yapılıyor.

Bunlara Sabah gazetesi "yasak" diyebilir ama başkaları özgürlük diyor.
Yazarın Tüm Yazıları