"Cinsel tercih değil gen" dedim

"Eşcinsel Köşeciler" başlıklı yazıma çok sayıda "teşekkür" geldi.

Kötü niyetli kişilerden bazıları işi hakarete vardırmış ama neyse ki bu ülkede neyin hakaret, neyin kişilik haklarına saldırı olduğunu belirleyen çok iyi hakimler var. Bunu tüm kalbimle söylüyorum. Adalet sisteminin yavaş çalışma gerçeğini bir yana bırakalım. Henüz benim açtığım davalarda "hakareti", "kişilik haklarına saldırıyı" görüp de doğru karar vermeyen hakim görmedim. Avukatım Mehmet Necef’in de hakkını yemeyeyim. Sağolsun, çok iyi araştırıyor, dosya hazırlıyor, hakimlerin önüne sağlam kanıtlarla geliyor.

Bu nedenle "hakaret" edenlere yanıt verme gibi bir niyetim yok, onlar yakında kendilerini tüketecekler. Nitekim tüketiyorlar da.

İnsan, "pedofili, çocuk pornosu düşkünü sapıklarla, öğrencisine sarkıntılık yapan ahlaksızlarla" kendi genetik ayrılıklarını aynı kefeye koyuyorsa ben ne diyebilirim.

Lütfen "Eşcinsel Köşeciler" yazımı yeniden okuyun.

Orada, izlediğim bir filmden yola çıkarak eşcinselliğin (aynı cinse duyulan aşkın) kaynağı ile ilgili farklı görüşlerin olduğunu söylüyorum. Ve bu görüşlerden "genetik kurama" inandığımı açıklıyorum. Daha sonra da yazımı bu kuramın belirleyicileri üzerine şekillendiriyorum. Yani eşcinselliğin bir "tercih" olmadığını, karşımıza "doğuştan cinsel tercihleri" belli kişiler olduğunu, hatta bu genleri taşıyan kişilerin "farklı bir cins" olarak görülebileceğini söylüyorum.

İnsanları isimleriyle, dış görünüşleriyle belirli cinsiyet kategorilerine atayan, köşe yazarı fotoğraflarının boyu ile etkisi arasında bağlantı kurmaya çalışan, "empatik" düşünmeye eğilimli bir toplumda "farklı cinslerin" de kendi toplumsal algılarıyla açığa çıkmalarını savunmanın neresi anormal? Efendim "bizim gibi bir toplumda eşcinsel olduğunu açıklamak kolaymıymış. Eşcinsellere sapık gözüyle bakılıyormuş" deniyor.

Peki ortalıkta da erkek diye bir yığın maganda dolaşırken, erkek olduğun sen istemeden, fotoğrafınla, isminle belirlenmişse bu işte terslik yok mu?

Ya da kadına yüklenen "karnından sıpayı, sırtından sopayı" eksik etmeyeceksin algısı yaygınken kadın olduğun yine sen istemeden ortadaysa bu konuda bir acayiplik yok mu?

Eşcinsel terimi ilk kez 1869 yılında kullanılmış. Hálá kullandığımız cinsiyet ayrımı "dili" o yıllara ait. O yoldan dil değişmiş, çoğu toplumda cinsellik farklı yorumlanmaya başlamış. Cinsellik iki yüz yıldır farklı şekilde sorgulanırken benim "cinsel tercih mi cinsiyet farklılığı mı" tartışmasını açmamın neresi yanlış?

Yukarıdaki soruları sormaya çalıştığım bir yazıdan çıkıp "insanların cinsel tercihleriyle" ilgili yazı yazdığımı söylemek biraz ayıp.

Hele de böyle bir yanlış okumayı keyif aldığım bir televizyon eleştirmenin yapmasını çok yadırgadım. Hatta kimseyi hedef almadan yazdığım bir yazıyı alıp seviyesizce saldıran art niyetlilerle aynı kefede değerlendirmesi ben de bir "art niyet" hissi uyandırdı. Umarım bu "art niyet" bir takım yüzük kardeşliği durumlarından kaynaklanmıyordur.

Eğer öyle değilse sözünü ettiğim yazarın bana bir özür borçlu olduğunu düşünüyorum... Hatasını anlayıp özür dilemezse "art niyetli" olduğunu düşünüp, ona olan inancımı yitireceğim.

Böyle biline.

Efsane Olmak..

Salı günü söylediğim gibi Gloria Gaynor’ın konserine gittim. Sadece "I Will Survive"ı bile canlı canlı dinlemek katlandığım külfete deydi. Orkestrası da müthişti. Gelenlere baktım, gençler ve orta yaşlılar eşit dağılıyordu. Orta yaşlıların tüm şarkıları ezbere söylemeleri normal de gençlere ne oluyor? Bir dünya efsanesi olmak da böyle bir şey herhalde.

Tırtıl

Tanımak istediğimizde bir şeylere ad koyarız. (Michel Foucault)
Yazarın Tüm Yazıları