Cinayetlere indirim vizesi

FRANSA Cumhurbaşkanı Jacques Chirac dünkü konuşmasında, ‘Türkiye’nin üyeliği uzun vadeli bir istek’ sözleriyle Avrupa kamuoyunun içini ferahlattı.

Chirac, ‘Avrupa’nın sınırı Türkiye’ye kadar’ demedi. Neyse ki kapıyı kapatmadı ama ‘Bugünkü koşullarda’ Türkiye’nin üyeliğinin mümkün olmadığını söyledi.

Haksız mı?

Namus adına kadınlarını, genç kızlarını birbiri peşi sıra kendi elleriyle boğan babaların, ağabeylerin yaşadığı bir ülke bu sözü edilen.

‘Yasal değişiklik yapıldı, yapılacak, cezalar artırıldı artırılacak’ diye boşuna bekliyoruz.

Türkiye bir yandan Avrupa yolunu açmak için uğraşırken, örümcekli kafalar, ‘gelenek-görenek’ gerekçesinin ardına sığınarak, bu cinayetlerin önüne geçecek etkinlikte, caydırıcı düzenlemelerden kaçınıyorlar.

TCK Kadın Platformu son cinayetin ardından yaptığı açıklamada, ‘Gerek yürürlükteki yasada, gerekse halen Meclis Adalet Alt Komisyonu’nda görüşülmekte olan TCK Yasa Tasarısı’nda, kan gütme amacıyla işlenen cinayetlere en ağır cezalar öngörülürken, konu namus cinayetleri olunca yetkililerin sergiledikleri çekimser tavrı anlamak mümkün değil’ diyor.

‘Haksız tahrik’ maddesinin gerekçesinde, ‘namus cinayeti failleri haksız fiil hükmünden yararlanamaz’ ifadesine açıkça yer verilmesini istiyorlar. Ama bu da yetmiyor, ‘Nitelikli insan öldürme’ maddesinde sayılan ağırlaştırıcı haller arasına ‘namus saikiyle’ ifadesinin eklenmesinde de ısrar ediyorlar.

Alt komisyonda bile kabul görmeyen bu değişikliğin şansı, yakında tasarı Meclis’e gelince daha mı fazla olacak?

Kadın sayısının bu kadar az olduğu bir Meclis’ten umutlu değilim ben. Hele de Anayasa değişikliğindeki eşitlik maddesinde, kadın kotasını AKP ile CHP’nin birlikte engellediklerini öğrendikten sonra...

KIBRIS YANITI ZAYIF

EVET Kıbrıs’a dönelim. Avrupa Birliği’nin, KKTC’nin çözüm yolunda gösterdiği iyi niyete verdiği yanıt çok zayıf. Avrupa, hukuki açıdan hızlı adımlar atamıyor. Geçen yıl Nisan ayında Kıbrıs’ın tam üyeliği kabul edildiği zaman hazırlanan tüzükte çok fazla bir değişiklik yapılamamış. Yeşil Hat, AB’nin dış sınırı değil ama, buradan insan ve mal geçişinde Rum kesimi kontrol noktaları kurmak zorunda. Yeşil Hat AB’nin dış sınırı konumu kazanmakta. Hukuken değil tabii, uygulama olarak.

Ticaret, Rum kesimi üzerinden yapılacak. Ama Kıbrıs Türk Ticaret Odası’na ya da başka bir kuruma ticaret için sertifika düzenleme yetkisi AB Komisyonu’na bırakılıyor. Bu ileri bir adım sayılabilir ama ‘Kıbrıs Cumhuriyeti ile anlaşma sonucu’ şerhi düşülüyor. Eski maddede, sertifika düzenleme yetkisi, merkezi hükümete yani Rum Yönetimi’ne aitti.

Bir diğer maddeye göre, tüzükte AB Komisyonu’na değişiklik yapma hakkı tanıyor ama ‘Kıbrıs Cumhuriyeti ile anlaşma’ koşuluyla.

Kıbrıs Hükümeti de Yeşil Hat düzenlemesinde değişiklik yapma hakkına sahip olacak. Tabii ki Komisyon’a danışarak. Bir ay içinde yanıt gelmezse istediği değişikliği yürürlüğe koyabilecek.

Aslına bakarsanız, ambargolar kalkmıyor. Rum Yönetimi üzerinden AB ile ticaret imkanı tanınıyor.

Tüzükteki belki en olumlu nokta, insan dolaşımıyla ilgili olanı. Güneye gelen turistler, kuzeye geçebilecekler. Bu turizmi gerçekten canlandırabilir. Kuzeyden girenler de, Schengen vizesine sahiplerse, güneye geçebilecekler.

Hukuki nitelikteki bu metin önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı incelenecek ve tartışılacak.

Avrupa, yine hukuki zorluklardan şikayet ediyor. ‘Siyaseten desteğimiz tamdır’ gibi laflar duyuyoruz. Hukuki zemini etkilemekten aciz bir siyasi destek fazla bir şeye yaramıyor? Ama, en azından şimdi Türk tarafının her konuda söyleyecek sözü var.
Yazarın Tüm Yazıları