Cezaya dönüşen tutukluluk!

TUTUKLU olarak yargılanan Ergenekon Sanıkları’nın bulunduğu Silivri Cezaevi’nde hayat nasıl geçiyor? Dün, Albay Atillâ Uğur’un mektubuyla başladığım yazıya bugün sanıkların cezaevindeki günlük yaşamlarıyla devam ediyorum:

* * *
Hücrelerde, yatağın dışında kalan alan bir ile dört adım arasında bir boşluktan ibaret.
Tutukluların çoğunluğu bu boşluğa kitap ve kıyafetlerini koyuyor.
Sanıkların hemen hepsi adeta birer kitap kurdu. Okumaya, öğrenmeye doyamıyorlar. Kitaplık yasak olduğu için kitaplarını boşlukta üst üste diziyorlar.
Giriş katı, bir kapıyla avluya açılıyor. Dikdörtgen şeklindeki avlunun büyüklüğü 6 adım ile 16 adım arasında... Yani 3 ile 8 metre kadar.
Avlunun çevresi dikenli telli, yüksek duvarlarla çevrili. Tutuklu ve hükümlülerin kaçmaması için her türlü tedbir alınmış.
Tutuklular, küçük avluda spor yapamadıklarından şikâyet ediyorlar.
Mustafa Balbay, bu avluda durmadan koşabilmeyi iki yıla yakın bir sürede öğrenebildiğini söylüyor. Ortamda ilk anda hissedilen, rahatsız edici bir rutubet kokusu var. Rutubet nedeniyle kışlar çok soğuk geçiyor.
* * *
Koğuş, avlu ve hücreler kameralarla 24 saat gözetleniyor. Kameraların koğuşlarda izleyemediği kör bir nokta yok!
Giriş katında iki tane, hücrede iki tane, avluda bir tane kamera var.
Tutuklular, gündüz ve gecenin her saatinde, her yerde izleniyor ve dinleniyor.
Kameraların kayıt yapabilmesi için ışıklar 24 saat açık tutuluyor. Bu durum tutukluların uykularını ve psikolojilerini bozuyor. Tutuklular uyurken bile kameralarla izlendikleri halde, günde iki defa, gardiyanlar koğuşlarda sayım yapıyor.
* * *
Dışarıdan gelen kitaplar ve mektuplar, görevliler tarafından okunduktan sonra tutuklulara veriliyor. Hapishanede, tutukluların bir dakika bile özel hayatları yok!
Tutukluların bulunduracağı giysilere de sınır getirilmiş durumda...
Garip yasaklardan biri ‘Yeşil yasağı’.
Tutukluların yeşil tişört giymesi nedense yasak... Bir diğer yasak da bornoz yasağı. Bunun yerine banyo havlusu kullanılabiliyor. Makas, bıçak gibi kesici aletler yasak!
Tutuklular tüm ihtiyaçlarını cezaevi kantininden karşılamak zorunda. Fakat mallar kalitesiz ve pahalı... Kantin sistemi şöyle işliyor:
Tutuklu yakınları, tutuklular hesabına hapishaneye para yatırıyorlar. Tutukluların eline para verilmiyor, yaptıkları harcamalar hesaptan düşüyor.
Bir tutuklu, bir haftada en çok 200 TL. harcama yapabiliyor.
* * *
Musluklardan akan su arıtma suyu... Tutuklular suyun koktuğunu söylüyor. Pek çok tutukluda, yıkanmak için kullandıkları bu su nedeniyle cilt hastalıkları yayılıyor.
Bir görüşmede Tuncay Özkan, gömleğinin düğmelerini açarak vücudundaki yaraları gösterdi. Tutuklular, tuvaletlerdeki sineklerden de şikâyetçi. Tuncay Özkan, bir gün tuvalette 300 kadar sinek saydığını söylüyor.
Koğuşlarda kullanılan elektriğin faturasını tutuklu ödüyor.
* * *
Tutukluların önemli bir kısmı psikolojik sorunlar yaşıyor. Psikolojik baskı çok ağır!
Cilt hastalıkları, tansiyon ve kalp sorunları, nefes darlığı en çok duyulan şikâyetler...
Sanıklar, iki yılı aşan ve bir cezalandırmaya dönüşen bu uzun tutukluluk halinden şikâyetçi... Silivri Cezaevi’nde işkence yok ama insanca yaşamak da yok!
Yazarın Tüm Yazıları