Çetelere karşı savaş...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Başbakan Mesut Yılmaz bir süre önce kamuoyuna verdiği sözü tuttu ve ‘‘örgütlü suçlar’’ diye de anılabilecek ‘‘mafya’’ türü cürüm şebekelerini veya ‘‘çete’’leri hem devlet hayatından hem de bizim yaşamımızdan çıkartacak önlemleri açıkladı.

Bu konuda bugüne kadar alınan mesafe doyurucu değil ama, açıklama doyurucu.

Neden değil?

Başbakan Yılmaz sorumluluk koltuğuna son olarak oturalıberi 14 ay geçti. Ama bu sürede o zamanki Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın hazırladığı rapordan başka somut bir şey ortaya çıkmadı. Yani mafya türü cürüm şebekelerinin belini bükecek önlemler devreye sokulmadı.

Peki ya Alaattin Çakıcı'nın, Kürşat Yılmaz'ın yakalanmaları, Başbakan'a iki yıl kadar önce Budapeşte'de bir otel lobisinde yumruk atan Veysel Özerdem'in ve Sedat Peker'in gelip devlete teslim olmaları somut sonuçlara örnek teşkil etmez mi?

Bize sorarsanız etmez... Çünkü bizim söylediğimiz, bu sorunun kökünü kazıyacak somut önlemler. Yoksa polisin ve Milli İstihbarat Teşkilatı'nın uzun süre, bile bile yakalamadığı birtakım kriminalleri, mevcut iktidarın zoruyla ‘‘artık yakalayalım’’ diyerek içeri tıkması bir şey ifade etmez.

Daha önce Abdullah Çatlı'yı, Tarık Ümit'i, sonra da Alaattin Çakıcı'yı kullanıp koruduğu anlaşılan, Mahmut Yıldırım isimli Yeşil'i yurtdışına kaçıran MİT ve -varsa- emniyet görevlileri hakkında herhalde bir işlem yapılmış olmalıydı. Çakıcı'ya sahte pasaport verene ne yapıldı, öğrenmeliydik.

Başbakan'ın ‘‘Benim zamanımda artık bunlara izin verilmez’’ demesi iyi ama yeterli değil. Çünkü bunlar zaten yapılmaması gereken yani ‘‘suç’’ teşkil eden eylemler.

Demek istediğimiz şu: Geride kalan 14 ay maalesef iyi kullanılmadı. Bunda bizzat Başbakan'ın ‘‘Hâlâ mesafe almakta güçlüğümüz var’’ sözüyle ifade ettiği iç engellemeler rol oynuyorsa, o anlaşılabilir. Ama bunu yapanların bertaraf edildiğinin veya cezalandırıldıklarının da ortaya çıkması gereklidir.

Öte yandan Başbakan'ın ileriye dönük olarak açıkladığı önlemler ‘‘özlü’’ ve ‘‘sonuç verici’’ gibi görünmektedir. Başbakan'ın konuyu sadece ‘‘emniyetin yapısının yenilenmesi’’, ‘‘istihbaratın güçlendirilmesi’’ gibi dar bir açıdan değil de, ‘‘devlet yönetiminin vatandaşa açılması’’ yani ‘‘insanlarımıza, idareden bilgi talep edip alma hakkının tanınması’’ ve ‘‘idarenin verdiği kararlara katılması’’ gibi çağdaş kurumları yaşamımıza sokacak şekilde geniş açıdan ele almış olması son derece önemli ve olumludur. Çünkü vatandaşın idare üzerindeki denetimini tam olarak kurabilmenin en sağlıklı ve demokratik yolu budur.

Öteki önlemler mi?

Yer olsaydı onlara da değinirdik ama, kısaca söyleyelim:

Özellikle ‘‘pişmanlık’’la, ‘‘özel soruşturma metotları’’ ile ve örgütlü suçun tanımlanması ile ilgili görüşleri umut verici işaretlerdir.













Yazarın Tüm Yazıları