Bütçedeki yapısal değişimler

TEK bir cümle ile özetlemek gerekirse, zaman içinde devlet bütçesinin gider kalemleri kadar gelir kalemlerinin de yapısı bozulmuştur. Harcamalarına disiplin getiremeyen devlet, nasıl olursa olsun gelir elde etme çabasına girmiştir.

Sonuçta, bir ilke çerçevesinde değil, devlet yakaladığından vergi alır duruma düşmüştür. Bu yaklaşım ekonomide kaçınılmaz çarpıklıkların da nedeni haline gelmiştir.

HARCAMALAR

1985 yılında toplam harcamalar içinde transfer harcamalarının payı yüzde 40 idi. Bu oran 1990 yılında yüzde 36.5'e gerilemişken, 1995 yılında yüzde 57'ye, 2000 yılında ise yüzde 66'ya fırlamıştır.

Transfer harcamalarının toplam harcamalar içinde 1990 yılından sonra payının artmasının tüm sorumlusu faiz harcamaları değildir. Faiz harcamalarının bütçenin en büyük ‘‘kara deliği’’ olduğu artık çok iyi bilinmektedir. Ama, faiz dışı transfer harcamaları da küçümsenmeyecek boyutlarda artmıştır.

Örneğin, faiz dışı transfer harcamaları toplam vergi gelirlerine oranlandığında, söz konusu oranın 1985 yılında yüzde 40, 1990 yılında yüzde 24, 1995 yılında yüzde 37, 1999 yılında yüzde 45 olduğu görülmektedir. 2000 yılı istikrar programı çerçevesinde getirilen yeni ek vergiler nedeniyle, bu oran 2000 yılında yüzde 38 olmuştur. Yani, Türkiye 1985-90 dönemindeki faiz dışı transfer harcamalarında gösterdiği disiplini 1990-2000 yılları arasında kaybetmiştir.

2001 yılında ekim ayı itibariyle faiz dışı transfer harcamalarının toplam vergi gelirlerine oranı yüzde 37 olmuştur.

GELİRLER

Vergi gelirlerinin yapısı da zaman içinde altüst olmuştur
.

Dolaysız vergiler denen gelir vergileri (ücretlerden alınan vergiler, kurumlar vergisi gibi) devletin en büyük gelir kalemleri olması gerekir. Gelirlerden alınan vergiler ekonomide çarpıklığa neden olmaz. Sektörler arasında ayrıcalık yaratmaz. Dolayısıyla, vergi gelirlerinin daha büyük bir bölümünün dolaysız vergiler yoluyla toplanması tercih edilir.

Dolaysız vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı 1980 yılında yüzde 63, 1990 yılında yüzde 52, 1995 yılında yüzde 42 ve 2000 yılında yüzde 41 olmuştur.

Devlet giderek katma değer vergisi, banka ve sigorta muamele vergisi, akaryakıt tüketim vergisi gibi dolaylı vergilere yüklenmektedir. Bu durumda da sektörler arası çarpıklıklara, hatta bazı işlemlerin kayıt dışına çıkmasına neden olmaktadır.

Türkiye ekonomisinin önündeki en önemli yapısal reform projelerinden biri de vergi gelirlerinin yapısını değiştirmektir.

Vergi gelirlerindeki çarpıklık 2001 yılında, ekim ayı itibariyle de devam etmektedir. 2002 yılı bütçesi de, bir anlamda çaresizlikten, söz konusu çarpıklığı daha da artırıcı yönde hazırlanmıştır. Dolaysız vergilerin toplam vergi gelirlerine oranı 2002 yılında yüzde 36 olarak planlanmaktadır. Ekonominin büyüme sürecine geçmesiyle birlikte bu çarpıklığı düzeltecek bir vergi reformu kaçınılmaz gibi görünmektedir.
Yazarın Tüm Yazıları