Bu yazıyı saklayın

BURSASPORLU Sercan, çift sarı karttan dolayı ihraç oluyor. Ve, bu olay sonun başlangıcı. Çünkü, olayın sonunda Sercan 1.5 metre ofsayttan attığı golle Trabzonspor'u liderlikten indiriyor. Peki olayların gelişmesi nasıl? Aktaralım ve bilgi sahibi olalım.

Çift sarı karttan atılan Sercan'ı hakem raporuna şöyle yazıyor: "Verdiğim bir karardan sonra Sercan topu yere vuruyor ve dönüp bana, 'Sen acemisin, bu işi öğrenememişsin, bilmiyorsun' diyor."

Aslında Sercan'ın topu yere vurduğundan dolayı çift sarı karttan bir maç oynamadan, cezasını çekmesi lazım. Ama disiplin kurulundaki acemiler, Sercan'ın hakeme, "Sen bu işi bilmiyorsun acemisin" cümlesine bir maç ceza veriyorlar. Şimdi ben de Disiplin Kurulu’na desem ki, "Siz de acemisiniz, demek ki futboldan fazla nasibinizi almamışsınız." Beni mahkemeye mi verecekler? Bence vermezler. Niye? Çünkü, burada ne mahkemeye verilecek ne de ceza verilecek bir durum var. Tabii ki bence. Bu işin disiplin tarafı.

Araya bayram giriyor. Sercan zaten bir maç oynamıyor. Bayram bitiminde yani 12 Aralık Cuma günü saat 12.00'da Bursaspor, fax yoluyla Tahkim’e itiraz ediyor. Tahkim, saat 14.00'da toplanıyor. Saat 18.00'e kadar çalışıyor. Sercan ile birlikte 14 kararı daha neticeye bağlıyor.

Her tarafıyla oynuyor

Ve saat 19.00'dan sonra bunları yetkili yerlere bildiriyor. Bence Tahkim burada doğrusunu yapıyor, disiplinin yaptığı hatayı düzeltiyor.

Hukukta böyle şeyler olabilir. Ondan sonra da ağır antrenman yaptırılıp evine gönderilen Sercan kampa çağrılıyor, oyuna sonradan girerek 1.5 metre ofsaytan ve yardımcı hakem Hakan Yemişken'in de yardımıyla (zaten ismi üzerinde) Trabzon liderlikten oluyor.

İş bununla da kalmıyor. Bu sefer Sercan tribüne oynamaya başlıyor. Ve verdiği beyanatlarla bu sefer antrenörünü taca atıyor. Bu yaşta, çok kabiliyetli denilen bir futbolcu eğer her tarafıyla bu kadar çok oynayabiliyorsa, ilerleyen senelerde ne yapmaz merak ediyorum.

Bu ve buna benzer örnekleri hem futbolculuğumda hem hakemliğimde çok gördüm. Size öyle misaller veririm ki bu sayfa yetmez. İsterseniz bu yazıyı saklayıp, bir kenara koyun, birkaç sene sonra okuyun. Ne derece doğru olacağını görürsünüz.

Bu konuda haksız çıkmayı ve yanılmayı çok isterim ama maalesef görüntü şimdilik öyle değil.

Nerede müslümanlık?

PASKALYA diyorlar, Noel diyorlar. Dünyadaki hristiyan alemine göre takvimi ayarlıyorlar. Müslümanlar ne oluyor? Hikaye. Müslümanlık yalnız namaz kılmakla, hacca gitmekle olmuyor. Hak aramak lazım. Nasıl mı? Adam Noel diye dünyadaki bütün ligleri durduruyor. Sen, Ramazan ve Kurban Bayramı'nda maç oynatıyorsun. Tavır koysana.

Hadi FIFA ve UEFA'ya koyamıyorsun. Deveden büyük, fil var. O zaman dön bunu içeride hallet. Lig ve kupa takvimlerini ona göre ayarla. İlk yarıyı da adam gibi bitir. Haksızlık yapma.

Ne olacak şimdi? Ocakta ara transfer yaparsan alacağın futbolcuyu oynatabilecek misin, oynatamayacak mısın? Bin tane sorun çıkıyor. Aynen, belediye takımlarında olduğu gibi. Bir kulübün liglerde iki takımı olduğu gibi. Bunlar önemli mevzular. Hepsini bir kurala bağlayacaksın. Açıklayacaksın ve bir daha da kimse oynamayacak.

Geride bıraktığımız sezonda Sivasspor'un İsrailli oyuncusu Balili, dini bayramları olan Kefaret Günü'ne denk gelen maçına çıkmak istemedi, kulübü federasyona başvurdu ve Ankaraspor maçı bir gün öne alındı. Helal olsun Balili'ye. Federasyonlarımızdan daha etkili...

İteleyenden iyisi yok

GEÇENLERDE yazmıştım. İstanbul'dan 8 kişilik bir arkadaş grubum Zuma Restaurant'a gitmişlerdi ve 4 bin 500 YTL ödemişlerdi. Porsiyonlar ne kadardı, neler içtiler bilmiyorum ama tıksırıncaya kadar yesen, bayılıncaya kadar içsen adam başı 500 YTL çok büyük bir para.

Aslında, restaurantlarda verdiğin para kadar yediğin de önemli. İlla ucuz olması veya bir miktar pahalı olması önemli değil. Geçen pazar arkadaşımla İstinye'de Masa'ya gittim. Bir porsiyon makarna, bir porsiyon pizza ve cola söyledik. 60 YTL. hesap ödedik. Yediğimiz makarna ile pizza takriben 23 YTL idi. Yanlış okumadınız. Bir makarna 23 YTL. Pizza da makarnadan farklı değildi. Peki, doyduk mu? Ne gezer.

Allah'ın makarnasına ancak mercekle baksaydık belki gözümüz doyardı. Avrupa'da, Amerika'da makarna yiyorsun, tabakta bırakıyorsun. Ama bizdekiler uyanık. O makarnayı verirlerse ikinci 25 veya 30 kağıtlık yemek yemeyecek müşteri. Yani akılları fikirleri, itelemek... Sonra da diyorlar ki, "İşler düşüyor, işçi çıkarıyoruz. Kriz var."

Ama farketmiyor, bizim bir grup insanımıza ne kadar çok itelerseniz, o kadar çok makbule geçer. Orası daha çok dolar. Bunun örneğini geçmişte de yaşadım.

Bütün evi temizleyin...

HALUK Ulusoy, iki dönem başkanlık yaptı. Türk futboluna çok büyük yaralar verdi. Çünkü, ekibindeki bazı insanlar öyle işler yaptılar ki futbola güven kalmadı. Mesela bu dönemde hakem müessesesi büyük yaralar aldı. Ve hala bunun sıkıntılarını çekiyorlar.

"Hakemdir hata yapar. Hakem de hata yapar, onlar insan değil mi?" gibi yuvarlak lafları bırakın. Hakem gördüğünü çalarsa hiçbir ince düşüncede olmazsa, baskı yemezse, hatayı az yapar. Ulusoy döneminde o kadar büyük yaralar alındı ki öyle enteresan işler yapıldı ki hala bunlar temizlenemedi.

Eğer bu federasyon çok acil bir biçimde hakem camiasının içindekileri tamamen temizlemezse, yarın giderler. Çünkü, eski federasyondakiler, bu federasyonun altını ancak hakemle oyar.

Geçtiğimiz 10 yılda, maçlara yapılan hakem ve yardımcı hakem tayinlerine bakın. İşi bilenlerle oturun, tartışın. Neyin ne olduğunu çok iyi görürsünüz. Herkes konuşuyor bir taraftan. Tamam. Ama, elde yapılan icraatlar var. Bakın, kimler neler yapmış görürsünüz.

Bu MHK'nin çok acil bir biçimde eski federasyon ile hala münasebette olan özellikle yardımcı hakemleri dikkatle izlemeleri lazım. Bu yıl görev yapan yardımcı hakemler geçmişte hangi takımların maçlarına kaçar kere verilmişler, listeleri çıkarmaları lazım. Bir yardımcı hakem, bir sezonda aynı takımın maçına kaç kere verilebilir? Ama, aynı hakemler o takımların veya rakiplerinin maçlarına kaç kez verilmişler, bir baksınlar.

Mal ortada gözüküyor ama bunları çalışıp da sonuçlarına bakacak adam lazım. Yani çalışkan MHK üyeleri lazım. Tembel değil. Bugünün maçlarını vererek hakemlik camiasını kurtaramazsınız. Eğer temizlik yapacaksanız bütün evi temizleyin. Salonu temizleyip, yatak odası ve oturma odasını bırakırsanız, o odalarda fareler cirit atarlar. Sonra da yavrular yavrular, tekrar salona yollarlar.

Kırmızıyı gözüne sokacaksın...

BİZİM hakemler işi otomatiğe bağlamışlar. MHK diyor ya, "Önce ikaz et, sarı ver sonra da kırmızıyı çıkar." O normal zamanlarda olur. Ama öyle işler oluyor ki ikaz falan istemez. Kırmızıyı futbolcunun gözüne sokuverirsin. İşte son hafta Antalyasporlu Volkan'ın yaptığı.

F.Bahçe maçında. Sarı kartı var. Hakeme göre güya sarı kartlık bir hareket daha yapıyor. Ne sarısı, ikinci yaptığı hareket kırmızı oğlu kırmızı. Yatar girersin, kayarak girersin veya ortadaki topa ayağını uzatırsın. Top aradan fırlar. Ayağın rakibe gelir. Her şey tamam. Kart bile olmaz. Hatta rakip sedye ile sakatlanıp çıkar, o da seni ilgilendirmez. Ama ortada top var, rakip topa vuruyor. Sen topa uzattığın ayağı yere koyuyorsun ondan destek alıp diğer ayağınla rakibinin dizine basıyorsun. Hakem Bülent Yıldırım'ın kararı sarı kart. Neyin sarısı bu?

Resmen meslektaşını bitirmek için yapılan bir hareket. İşin daha da ilginci maçtan sonra Volkan konuşuyor ve "Haksız atıldım" diyor. İnanılır gibi değil. Bir futbolcu para ile maç satsa ancak bu kadar yapabilir. Volkan o konuda düzgündür. Ama, yaptığı hareket affedilir gibi değildir.

Hem kulübü açısından, hem de rakip futbolcu açısından. Hakem derseniz. Onlar maç almaya devam ederler. Ellerinizden öperler...
Yazarın Tüm Yazıları