Bu Vakit’te TSK’ya bunu yapan

Beş Parmak (Five Finger) isimli 2005 yapımı çok ilginç bir film izledim.

Türkiye’de oynadığını anımsamıyorum. Festival dışında da sinemalara geleceğini sanmıyorum. Keşke gelse... Bittiğinde çok şeyi sorgulatan bir film Beş Parmak.

Faslı sevgilisini arkasında bırakarak Hollandalı caz piyanisti Martjin (Ryan Philippe) "gıda programına" katılmak için Fas’a gider. Orada yerel Müslüman teröristler (Laurence Fishburne) tarafından kaçırılır. Kapalı bir mekanda 80 dakika "gıda programı" hakkında sorgulanır.

Senaryonun en önemli çıkış noktası şu: Ortak düşman varsa, düşman diğer düşmanla kim olduğunu sorgulamadan gözünü kırpmadan işbirliği yapar. Beş Parmak’ta radikal İslamcılarla küreselleşme karşıtı marjinaller Amerika’yı alt etmek için işbirliği yapıyor.

Aynı Vakit gazetesinin yaptığı gibi. Hani türban kararını veren Danıştay üyelerini tek tek hedef gösteren, şeriat özlemiyle yanıp tutuşan gazete...

Vakit’te 24 Temmuz 2006 günü "Bu çocuklara yazık!" başlıklı ön sayfa manşet haberini okuduğumda gözlerime inanamadım.

Haberde bir yığın emekli subaydan görüşlerle Türk Silahlı Kuvvetleri karalanmaya, sisteminin bozuk olduğu ve bu nedenle de "gençlerin PKK ile savaşta pisi pisine öldükleri" izlenimi verilmeye çalışılıyor.

Bir takım alıntılarla, komutanlar içinde Güneydoğu’ya gitmek isyemeyenlerin olduğu, bu nedenle de generaller Güneydoğu’ya gitmekten kaçınırken "gençlerin pisi pisi"ne öldüğü sonucu çıkarttırılmaya çalışılıyor.

Vakit bunu ne zaman yapıyor?

Türk Silahlı Kuvvetleri PKK ile şavaşırken, daha büyük bir savaşa hazırlanırken... Kamuoyunda her cenaze "derin yaralar" açarken...

Türk ordusu büyük moral desteğe gereksinim duyarken, aynı zamanda kamuoyu "en kırılgan" dönemini yaşarken...

Neden yapıyor bunu Vakit?

Türk ordusu var olduğu sürece şeriatı getiremeyeceklerini biliyorlar da ondan...

Onu, kamuoyunun en "kırılgan" olduğu dönemde zayıflatmaya çalışıyor.

Söyler misiniz Vakit "suç" işlemiyorsa kim suç işliyor?

Yazık değil mi bu TSK’ya...

Serdar mı Tarkan mı?

Serdar Ortaç, Tarkan için "O megastarsa ben ultrayım" demiş. Ortaç’ın dediğini okur okumaz ona haksızlık yaptığımı hissettim. Çünkü bu sezon Harbiye Açıkhava’da çok sayıda konser izledim. Bir onun konserindeki atmosferi sizlerle paylaşmadım.

Üstelik en kalabalık ve izleyicilerin en fazla kendilerinden geçtikleri konser Serdar Ortaç’ınkiydi.

Dört buçuk saat sahnede kaldı. Hayranları dört buçuk saat dans etti, göbek attı, çığlık çığlığa el ele tutuşup birbirinden geçti.

Kim ne derse desin Serdar Ortaç eğlendirmeyi biliyor, isteyen istediği kadar burun kıvırsın, her yaştan ve her cinsiyetten (eşcinseller dahil) Türk göbek atmayı seviyor.

Serdar Ortaç, dört buçuk saat içinde beş kez yeni albümünden "Dansöz" isimli şarkıyı söyledi. Beş kez dansözlerden oluşan dans grubu sahneye geldi, yine de hayran kitlesi "Dansöz" şarkısına doyamadı.

Serdar Ortaç tribünlere oynayan müthiş bir şarkı yapmış, tribünler de şarkının hakkını vermek için oynaya oynaya şarkıyı bitiremedi.

Ortaç konserde sadece yeni albümünden şarkılar söylemedi. İlk albümünden başlayarak 2006 yılındaki son albümüne kadar tüm şarkılarını uzata uzata, yedire yedire söyledi. Aralarda da annesi ve babasıyla tatlı sohbetler yaptı, onu görmezden gelenleri eleştirdi, hayata dair algılamalarını hayranlarıyla paylaştı, bol miktarda da çok sevimli bir şekilde "Atıf Hoccaaaa" diye bağırarak ön sıralarda oturan beni yerin dibine soktu!

Serdar Ortaç’ın sahnedeki tarzı çok ilginç. Oldukça "sert"... Her şeyi kontrol etmeyi, "güç bende izlenimi" vermeyi seviyor. Vokalleriyle olan iletişiminde de aynı "güç" gösterisini yaptığını söylemek mümkün. Bu tarzı biraz daha yumuşatsa daha iyi olur diye düşünüyorum. Çünkü fazlası biraz itici oluyor.

Bir de dörtbuçuk saat konser uzun bir süre... Gerçi konser sonuna kadar bir kişi bile Açıkhava’yı terk etmedi ama eğlendireceğim derken insanları konser yorgunu yapmak iyi bir şey değil...

Peki Tarkan star, Serdar Ortaç megastar mı? Yanıt vermek zor... Çünkü şarkıların tarzı ve kulvarları farklı. Tarkan’daki cinsel karizmanın Serdar’da olduğunu söylemek de zor. Serdar’daki samimiyetin, bizdenliğin Tarkan’da olduğunu da...

Hele de son dönemdeki star olacağım diye her şeyden, herkesten uzaklaşan Tarkan’ın...

Tarkan, hayranlarıyla iletişimini kaybetti, daha da kaybedecek. Serdar Ortaç ise her gün hayranlarına daha fazla yakınlaşıyor. Kim kazanır dersiniz?

Tırtıl

Hayatta en büyük eğlence, başkalarının "yapamazsın" dediğini yapmaktır. (K.M. Denzel)
Yazarın Tüm Yazıları