Bu kış öcü gelebilir!

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Şurası muhakkak ki; iktisadi konulara ilgi duyanlar için fevkalade ilginç günler yaşıyoruz. Tanığı olduğumuz dünya çapındaki olaylar, iktisada ilgi duymayanları da yakından ilgilendiriyor. Çünkü ‘‘insansız iktisat olmadığı gibi, iktisatsız insan da yoktur.’’

***

Önce iktisadın ait olduğu sosyal bilimler kümesinin, ‘‘fen’’den farkını belirteyim: Sosyal bilimlerin kanunları da, evrensel nizamın sırlarına dair düzenli bilgilerden başka bir şey değildir. Aynen fen bilimlerinin kuramları gibi. Ancak, fen bilimlerinin kapsadığı konularda kesin (tam da değil) tahminler yapmak mümkünken, iktisat gibi sosyal bilimlerin kapsadığı alanlarda bu zordur. Çünkü, sosyal bilimlerin inceleme alanında ‘‘insan’’ ve ‘‘toplum’’ diye ‘‘bilinçli tepki veren’’ canlılar vardır. Bunlar etkici değil, tepkicidir. Bu yüzden ‘‘olay’’ bilinmeden, bunların ne yapacağı belli olmaz.

Yukarıdaki ukalaca ifadeleri bir örnekle canlandırayım: Diyelim elimizde bir tahta parçası var. Bu tahtaya, belli büyüklükte bir çivi çakmak istiyoruz. Tahtayı elimize alır, ağacın sertliğini kestirir, uygun ağırlıkta bir çekiç seçer ve çiviyi rahat bir şekilde tahtaya çakabiliriz. Bu sırada tahta, bizim ona bir çivi çakmak niyetinde olduğumuzu bilmemektedir. Kendisine çivi sokulmasından hoşlanmasa da buna karşı tedbir alacak bir bilinç mekanizmasına sahip değildir. Ne elimizden fırlayıp kaçar, ne de dokularını sıkılaştırarak çivinin girişine güçlük çıkarır. Halbuki, bir insana kalçadan iğne yapmak istesek, o kalça kaslarını sıkarak iğnenin, etine girişini güçleştirebilir. Çivinin tahtaya girişine karşı koyan gücü hesaplamak mümkünken, iğnenin ete girişine direnecek gücü kestirmek zordur.

***

Finansal piyasalar, iktisadi sistemlerin en ‘‘oynak’’ kesimini oluşturur. Finansal piyasalarda, balon gibi şişip, balon gibi inmeler yaşanabilir. Dalgalanmalar finans sektörü içine kalsa ‘‘bana ne’’ deyip geçebiliriz. Ancak biliyoruz ki; mali piyasalarda ortaya çıkan sert inişler, reel ekonomide, yani üretimde, milli gelirde ve istihdamda düşmelere yol açar. Bu bakımdan, hükümetler ve IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar, mali krizleri ‘‘hapsetmek’’ ister. Şimdi yapılmak istenen budur. Tahmin ediyorum, zor da olsa başarılacaktır.

Gelelim bir başka ilginç noktaya. Pasifik Kuşağı tabir edilen Güneydoğu Asya'da, ekonominin ‘‘kaplanları’’ türedi. Bu ülkelerde enflasyon düşük, ihracat ve büyüme yüksekti. Paraları dolara mıhlanmıştı. Ha döviz, ha yerli para noktasına gelinmişti. Bu son kriz, işte bu kaplan ülkelerde patladı. ‘‘Deflasyon’’ tehlikesi gündeme geldi. Türkiye gibi enflasyonu yüksek, ihracatı zayıf, büyümesi kesintili bir ülkede, daha henüz ‘‘dört dörtlük bir kriz’’ yaşanmadan, kaplanların bu hale düşmesi hazin doğrusu.

Tam bu ortamda Türkiye, enflasyonu düşürme çabasına girdi. Biraz kötü bir zamanlama. Daha kötüsü, iktisadi icraat diye ‘‘basına şok açıklama’’ yapmaktan başka iş yapmayanların sorumlu (?) mevkilerde bulunması. Topluma o kadar çok ‘‘şok’’ haber verildi ki, korkarım sonunda hiç kimse, hiçbir şeyi ciddiye almayacak, üstelik işler giderek ciddiye binerken.

SON SÖZ: Medyada yer alan her şey, haber değildir.

Yazarın Tüm Yazıları