Bu da yeni paketi

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Gazeteci deyimiyle ‘‘son bomba’’ dün patladı:

DYP Genel Başkanı Tansu Çiller bayramdan sonra ‘‘İkinci Demokrasi Paketi’’ni açıklayacakmış.

Ve bu paket, ‘‘hepimizin kurtuluşu’’ olacağı gibi ‘‘milletin hakkını millete veren yeni bir yapılandırma’’ getirecekmiş.

Keza bu çok önemli paketin yeniliklerinden biri de ‘‘Uzlaşılan bir laiklik ve uzlaşılan bir cumhuriyet tanımı’’nı getirmesiymiş.

Bu da nereden çıktı?

Laikliğin tanımını merak ediyorsa Anayasa'nın ‘‘Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi ve hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz’’ diyen 24'üncü maddesini alsın okusun. Orada Türkiye'nin laiklik anlayışının sınırları açık bir şekilde yazılı demeye kalkmayın. Belli ki Hanımefendi, şeriatçı kesimden oy almak için bu defa da laikliği pazara sürecek.

Hele cumhuriyetin tanımının hangi ihtiyaca yanıt vereceğini de sormayın.

Madem ki Tansu Çiller bunların gerekliliğini düşünmüştür, onu tartışmanın artık anlamı ve yeri yoktur.

Kaldı ki Hanımefendi'nin dün Ankara'da yaptığı basın toplantısında söylediğine göre ‘‘Ülkemizde laikliğin arkasına saklanarak hem Atatürk'ün muassır (muasır, yani çağdaş demek istiyor olmalı) medeniyet hedefi baltalanmış, hem de cumhuriyet tarihinin en büyük talanı yapılmış’’mış.

Hanımefendi devam ediyor:

‘‘Öbür tarafta ise demokrasinin arkasına saklanarak cumhuriyetin niteliklerinin değiştirilmesi oyunu oynanmıştır. Takiyye yapmadan laiklik, takiyye yapmadan demokratlık... İşte bizim ortaya koyacağımız budur.’’

Şu yukarıdaki laflardan biz bir şey anlamadık. ‘‘Laikliğin arkasına saklanarak’’ çağdaş uygarlığa ulaşma hedefi nasıl baltalanabilir? Kim böyle bir şey yapmıştır? Bilen lütfen söylesin. Yahut kendisi bu iddiasının dayanaklarını açıklasın.

Keza ‘‘Cumhuriyet tarihinin en büyük talanı’’nın yapıldığını bilip söylemeyen, savcıları harekete geçirmeyen kim varsa tek kelimeyle alçaktır.

Ama biz bir şey beklemiyoruz. Çünkü bu hanımın başı sıkışınca yahut dikkat çekmek isteyince bir ‘‘paket açıklama’’ huyu vardır. Bir bakarsınız UDİDEM'i açıklar, bir bakarsınız TEODEM'i... O da olmazsa tutar, devlette saydamlık, yargıda ve idarede reform, basına özgürlük paketlerinden dem vurur. Ama hiçbirinin sonu gelmez, çünkü zaten maksat kamuoyunu aldatmaktır.

Bir de bu defa açıklasın da boyunu bir daha görelim.

Not: Başbakan Sayın Bülent Ecevit, ‘Tasarruf da makul olmalı’ başlıklı yazımda ‘‘kendisinin Mercedes yerine Renault'nun Türkiye'de ürettiği Safrane arabayı kullanmasına’’ ilişkin eleştirim nedeniyle aradı. ‘‘Ben bir tasarruftan çok kendi ülkemde üretilen arabayı kullanmanın Türkiye başbakanına daha uygun düşeceğini düşündüğüm için bunu yapıyorum’’ dedi. Otomotiv sanayii olan ülkelerde de genellikle bu dikkatin gösterildiğini anımsattı. Biz de açıklamasına teşekkür ederek aktarıyoruz. O.E.



Yazarın Tüm Yazıları