Bu başka istihbarat







Ergül SATIÇ
Haberin Devamı

HIZLI rekabet piyasasında firmaların bir adım öne geçebilmek için her geçen gün geliştirdiği yeni yöntemlere tanık oluyoruz. Bunların tüketiciye yaradığı kesin. Ama daha önemlisi bu rekabet ortamı içinde bizde de yeni alışkanlıklar gelişti.

HİPERMARKET tanımı hafif kalıyor, büyük alışveriş merkezlerinin, sahiplerine fiyatlarda ciddi avantaj sağlayan özel kartları da bu yöntemlerden biri. Kimi formu doldurduktan beş dakika sonra teslim ediyor, bazıları cüzi rakamlar karşılığında veriyor, kimi bankalarla anlaşmalı kredi kartı şeklinde sunuyor, kimileri de jest yapıp gönderiyor. Onlar verir de biz almaz mıyız? Cüzdanımda banka kredi kartı ve kimlik sayısı toplamından daha fazla otel, restoran, kafe ve alışveriş merkezlerine özel kartlar mevcut. Bugün anlatmak istediğim de bir kart macerası. Kartımın, küçük bir hata sonucu üç ay sürdükten sonra geçen hafta noktalanan macerası.

SÖZ KONUSU alışveriş merkezlerinden birinin, bir banka aracılığıyla hazırladığı kartından edinmek istiyorum. Ekim ayındayız. Merkezin ilgili departmanının sorumlusu arkadaşım form doldurmam gerekmediğini, bankaya verilen listede ismimin bulunduğunu, dolayısıyla kartımın hazırlanıp gönderileceğini söylüyor. Harika. Karınca duası gibi formlardan doldurmakla uğraşmayacağım. İyi de haftalar geçiyor, herkesin kartı geliyor benimkinden haber yok. Ara ara sözkonusu arkadaşımı arıyorum, o bankayla temas kuruyor, cevap ‘‘gittik bulamadık, yeniden gideceğiz’’ oluyor.

SONUNDA yılı devirdik, Ocak ayının ilk yarısını da geçirdik, benim karttan hala haber yok. Yürüyerek gelse çoktan elime ulaşırdı. Son bir kez daha arkadaşımı arıyorum. İlla da kart istiyorum. ‘‘Eğer sorun varsa bir form doldurayım.’’ İki haftada nasılsa gelir. ‘‘Olur mu canım biz talep ettik. Bankayla görüştüm, getirmişler ama sen yerinde yokmuşsun. Bu hafta yeniden gelecekler.’’ Yok yok, artık bekleyemeyeceğim. Ben alışveriş merkezindeki arkadaşıma bunu söylüyorum, o bankayla görüşüyor, ardından bankadaki görevli telefonuma mesaj bırakıyor ve sonunda telefonla da olsa buluşup, kartımın falanca şubede bulunduğu haberini büyük mutlulukla alıyorum. Artık işi şansa bırakmayacağım. Kartımı bekleyeceğime, kendim gidip alayım garanti olsun.

SAĞOLSUN bankadaki görevli son derece nazik. Kartımın ekim ayında hazırlandığı doğru. Çaylarımızı içerken bana bir türlü ulaşamamaktan yakınıyor. Her ne kadar gazete binası sınırları dışına doğru dürüst çıkmıyorsam da, arada bir yaptığım kaçamaklara denk gelmiş demek ki. Kötü tesadüf.

NEYSE sonuçta içinde kartımın ve şifremin bulunduğu zarf getiriliyor. Mutlu, teşekkür ederek elime alıyorum. O da ne? Zarfın üstüne bakınca sevgili kartımla niye köşe kapmaca oynadığımı anlıyorum. Adres bölümü aynen şöyle; ‘‘Sayın Ergül Satıç, İlçe Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şefi, Konak.’’ Ve zarfın üstüne el yazısı ile düşülen not ise; ‘‘Bu adresten ayrılmıştır.’’

SEVGİLİ kartımın üç ay boyunca niye beni bir türlü bulamadığı da böylelikle anlaşılmış oluyor. Bankadaki görevli inanamıyor, alışveriş merkezindeki arkadaşıma anlattığımda küçük bir şok yaşıyor.

BU yaşadığımı kesinlikle kimseyi eleştirmek için yazmadım. Bu küçük hatadan laf aramızda ben büyük keyif aldım ve sizlerle paylaşmak istedim.

Yazarın Tüm Yazıları