Bozulan Türkçe!

GÜZEL Türkçeyi doğru konuşmamız, doğru yazmamız, doğru telaffuz etmemiz gerekir.

Eğer dilimizi kaybedersek, ulus olarak benliğimizi de yitiririz.

Kültürümüzün temel unsuru olan dilimiz bozulursa, yavaş yavaş erime, varlığımızı kaybetme sürecine gireriz.

Okurlarımdan Yüksel Yılmaz soruyor: "Vizyon ile misyon sözcüklerinin Türkçesi yok mu? Yoksa bunun gibi birçok yabancı sözcüğü kullanmak zorunda mıyız? Aynı kavramlar neden Türkçe sözcüklerle anlatılmaz?"

Vizyon "uzgörü", misyon ise "özel görev" demektir. Bu kelimeler de pekálá kullanılabilir, ama nedense insanlarımız bilgiçliklerini göstermek için yabancı sözcükleri tercih ediyor. Dile saygısızlık ve özensizlik sonucu Türkçemiz yabancı sözcüklerin istilasına uğramış durumda.

Atatürk, "Bir milletin tabii hudutları dağlar ve ırmaklar değildir. İstinat ettiği milletin lisanı ve dini sınırlarıdır" diyor.

Ata’ya göre: "Milliyetin en belirgin niteliklerinden biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir kişi Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse, buna inanmak doğru olmaz."

* * *


Türkçede, özel isimlerin ilk harfleri büyük yazılır. "de, da" bağlaçları ile "mi, mı, mu, mü" soru edatları mutlaka ayrı yazılmalıdır.

"Duysa da, görse de", "Duydu mu?", "Gördü mü?", "Öyle mi?" gibi...

Bulunma hali eki olan "de, da, ta" ise bitişik yazılır, özel bir ismin sonuna gelirse apostrofla ayrılır.

"Yurtta sulh, cihanda sulh" cümlesinde hal ekleri "ta" ve "da" bitişiktir. "Türkiye’de barış, Avrupa’da barış" cümlesinde hal eki olan "de" ve "da" apostrofla ayrılmıştır.

Bunları bilmeyen, yazıları imla hatalarıyla dolu o kadar çok insanımız var ki... Hele gençler... Üniversitede okuyan öğrencilerin yolladıkları mektuplar bile imla hatalarıyla dolu.

* * *

Televizyonların ve yabancı film ve dizilerdeki garip dublajların güzel Türkçemizi bozduğu yolundaki şikáyetler artıyor.

H. Demir adındaki bir okurum, yazdığı mektupta şöyle diyor:

"Türk ulusu ne yazık ki çok değişti. Hele dilimiz... Adeta yabancı dillerin saldırısına uğradı. Televizyon ve radyo kanalları Türkçeye öyle kelimeler soktu ki, ne konuştuğumuzu artık kendimiz bile zor anlar hale geldik.

Çevrenizde, evinizde, kahvede, işyerinizde, okulda, yani her nerede iseniz, çevrenizin dilimizle uyuşmayan, Türkçe ile ilgisi olmayan kelimelerle dolu olduğunu göreceksiniz.

Türkçemiz katlediliyor. Artık uyanmanın zamanı gelmedi mi?"

Bunları yazan okurum, bir de örnek veriyor:

YIL 1989

"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Ne yapacağıma karar veremedim. Heyecandan ayaklarım titredi. Çok geçmeden kendime gelir gibi oldum. Yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı. Kendimden emin bir şekilde ’İyi akşamlar’ dedim.

YIL 2009

"Abi onu karşımda görünce çüş filan oldum yani. Oğlum, bu iş bizi kasar, dedim, fena halde göçeriz, dedim, enjoy durumları yani. Ama concon muyum ki ben? Baktım ki o da bana kesik. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin. Hav ar yu yavrum, dedim!"

Değişen Türkçemiz ilginç değil mi?

20 yıl arayla verilen bu iki örnek, dilimizin düşürüldüğü hazin durumu gösteriyor.

Ülkemizin Başbakan’ı bile artık "Bir dakika" yerine "Van minüt" diyor.
Yazarın Tüm Yazıları