Bir bina, masumiyeti ispat edilinceye kadar suçludur

Türkiye'de kaç bin ya da milyon kişi akıllı binalarda çalışıyor bilmiyorum. Ancak sözde akıllı geçinen bu binalarda günün tamamını geçiren insanların sürekli zehir soluduğu artık global bir gerçek.

ABD'deki uzmanlar, Hasta Bina Sendromu'nu çok önemli bir çevre sorunu olarak görüyor. Çünkü sımsıkı kapalı binaların içindeki hava, dışarıdakinden kesinlikle daha kirli ve birçok hastalığın da müsebbibi; sinüzit, solunum yolu enfeksiyonu, alerji, astım, sinir sistemi bozukluğu ve hatta kansere kadar.

Hasta bina dediklerine bakmayın, hepsi turp gibi. Esas hasta olan insanlar. Ama adı böyle konmuş; Hasta Bina Sendromu (sick building syndrome).

Doğru, tabir yeni değil.

ABD'de 1970'lerde yaşanan enerji krizinden sonra, elektriğin kısıtlı kullanımı zorunlu hale gelince bu sımsıkı binalar icat edilmiş. Yani taze havayı içeri sızdırmayan, pencereleri açılmayan binalar. Ayrıca çok daha ucuz sentetik yapı malzemeleri ve mobilyalar da, çelik kasa gibi binaların içinde yeni kimyasal tuzaklar oluşturmuş. 1980'lerde yapılan ölçümlerde binaların içinde sıkışıp kalmış bol miktarda karbonmonoksit, böcek ilacı içeren gazlar ve ‘benzen’ gibi kansere yol açan kimyasal gazlar tespit edilmiş. Hem de dışarıdaki havanın iki - beş katı oranlarda.

ABD'de bugün yapılan tespitlere göre her hafta 35-60 milyon çalışan, işyeriyle bağlantılı hastalık semptomları gösteriyor. Son 20 yıldır ortaya çıkan bütün veriler içerideki havanın dışarıdakinden daha kirli olduğunu gösteriyor ve insanlar zamanlarının yüzde 90'ını o iç mekanlarda geçiriyor.

Stanford Üniversitesi'nden çevre mühendisi Wayne Ott ‘‘İç mekanlardaki hava kirliliği, en fazla endişe uyandırması gereken çevre sorunlarından biri’’ diyor. Gerçekten de bugün bütün dünyayı etkisi altına alan çevre bilinci, kapalı ortamları içermiyor. Çevre sağlığı uğruna hükümetler fon ayırırken, kimse binaların içini temizlemek için zırnık harcamıyor.

Binalarda sigarayı yasaklamakla iş bitmiyor. Bu kozmetik önlemle savuşturulan sigara dumanı, binaların içinde tespit edilen karbonmonoksidin, yani kabaca egzoz gazının ve diğer kimyasalların yanında hiç kalıyor.

Kapalı ortamda kirli hava soluyunca bakın neler oluyor: Solunum yolları enfeksiyonları, astım, alerji nöbetleri, deri, göz, burun ve boğazda tahriş, şiddetli baş ağrısı ve yorgunluk, merkezi sinir sisteminde hasar ve kanser. Uzmanlara göre dışarıdaki hava kirliliğinde kaynakları görmek mümkün. Oysa iç mekandaki havayı etkileyen milyonlarca bireysel kaynak var. İnsanların giysilerinden, duvar ve halılardan, temizlik maddelerinden havaya karışan kimyasallar, bakteriler, maytlar ve kurşun.

ABD'deki temiz hava standartları, bir binaya dışarıdan giren taze hava miktarının bir dakika içinde kişi başına 15-20 metreküp olmasını öngörüyor. Ancak yapılan ölçümlere göre hiç kimse bu standardı ciddiye almıyor.

BEDELİ 2.5 MİLYAR DOLAR

ABD'deki sigorta şirketleri geçtiğimiz yıl Hasta Bina Sendromu bağlantılı hastalıklar için 2.5 milyar dolar ödemişler. Dışarıdaki hava kirliliğinden kaynaklanan hastalıklar için ödenen meblağı kat kat aşmış.

İşverenlerin, havayı temizlemek için harcama yapmanın ileride tasarruf sağlayacağına ikna edilmesi gerekiyor. Ama bu kolay bir iş değil. Şirketlerin çoğu, masraf kapısı açacak diye sorunu teşhis etmekten korkuyor. Oysa işverenler, bina içindeki çevre koşullarını iyileştirdiği takdirde, çalışanların sağlık harcamalarının azalması ve verimlilik artışıyla bir yılda 7 milyar dolar tasarruf sağlanması mümkün.

İç mekanlardaki hava kirliliği insanlar üzerinde farklı etkiler gösteriyor ve bazıları da zehir solumaktan etkilenmiyor. Çok değişik bileşenler mevcut. Örneğin baş ağrısı gibi semptomların birden fazla kaynağı bulunabiliyor.

Astım ve alerji uzmanı Dr. Robyn Levy'ye göre, bağışıklık sistemi zayıf, kalp ve akciğer hastalığı olan kişiler binadaki hava kirliliğinden daha fazla etkileniyor. Hasta Bina Sendromu görülen onlarca hastayı tedavi ettiğini söyleyen Dr.Levy, binadaki hava ile hastalık arasındaki bağın kesin olmadığını savunanlara şöyle karşılık veriyor: ‘‘Bir bina, masumiyeti ispat edilinceye kadar suçludur.’’
Yazarın Tüm Yazıları