Beşiktaş’ın sırrı

İsmail Er dİyor ki: ‘‘İhsan Kalkavan'dan sonra aranan taze kan bulundu. Yıldırım Demirören, Kıvanç Oktay, futbolcunun her şeyiyle ilgileniyor. Takım içinde sorunsuz birlik ve beraberlik yarattılar. Tabii bu, Luce-Sinan-Feyyaz ortak yapımı içinde.’’

İSMAİL bana ‘‘baba’’ diyor. Hoşuma da gidiyor. Ben de ona ‘‘evlat’’ gözüyle bakıyorum. Top oynarken bile büyük sıkıntım olan antrenmanları şimdilerde seyretmem mümkün olmadığı için İsmail'den rapor alıyorum. Son rapor şöyle:

‘‘Senelerdir Beşiktaş'ı kovalıyorum. İhsan Kalkavan'dan sonra aranan taze kan bulundu. Yıldırım Demirören, Kıvanç Oktay, futbolcunun dişi ağrısa gece yarıları koşuşturuyorlar. Doğumdan evliliğe kadar her şeye çare bulma çabasındalar. Takım içinde sorunsuz birlik ve beraberlik yarattılar. Tabii ki, bu Luce-Sinan-Feyyaz ortak yapımı içinde. Ben, Sergen'in bu kadar özveriyle idman yaptığını ilk defa bu sezon görüyorum. Ayağında ödem oluşmasına rağmen en azından idman kaçırmıyor, düz koşu yapıyor veyahutta salona gidiyor. Ahmet Yıldırım'ın korkuları da boşa çıktı. G.Saray'da istenmeyen Ahmet Yıldırım, Beşiktaş'ta vazgeçilmez oldu, Milli Takım'a ulaştı. Bayram, Tamer ve Yasin bomba gibi çalışıyorlar. Giunti Sergen, Tayfur, Tümer ve Yasin ile orta sahaya rekabet getirdi.’’

İsmail
'den son havadisler bunlar. Devamı gelecek.


Dost Ahmet Çakır


ÇAKIR dostumu ilk 1985 senesinde tanıdım. Pek sıkı fıkı değildik. Karşılaştığımızda selamlaşıyorduk. Sonrasında Spor Gazetesi'nde üç sene beraberliğimiz oldu. Orada da tadına varamamışım. Şimdilerde birlikte maç kritikleri yapıyoruz.

Ahmet adeta iki ayaklı kütüphane. Zaten Basın Yayın Yüksekokulu mezunuymuş. TRT İstanbul Radyosu'nda emeği de varmış. Ahmet'i tanıdıkça, tabii ki, ona sormadan kurcalamaya başladım. 'Dünyada ve Türkiye'de Sansür' adlı çalışmasını bir şekilde buldum. Bu çalışmanın karşılığında ‘‘Yunus Nadi Ödülü’’ yazıyor. Varlık Yayınları'ndan 'Dostun Ölümü' kitabını da buldum. 'Galatasaray Spor Tarihi' kitabını okumuştum. 2002'de 'Milli Takım' ve 'Dünya Kupası' adlı kitabı, işim gereği okunmalıydı. Çok da şık olmuş. Son olarak ismi 'Cumhuriyetin Yıldızları' olabilecek bir kitap üzerinde çalışıyormuş. Bunu kendisinden öğrendim. İlk alıcısı olmaya talibim.


İlle de Sergen

SON
Kocaeli maçında öyle bir Sergen seyrettim ki, akıllara zarar. Son yarım saatte girdiği oyunu halı sahada oynama kolaylığına taşıdı. Sergen bu lige fazla. Herkes top ayakkabısıyla oynarken, bu çocuk makosenle de oynar. Çok oyuncuyla karşı karşıya oynadım, çok da seyrettim. Ne oynarken, ne seyrederken, Kur'an çarpsın daha iyi olanına rastlamadım. Eğer antrenörü olsam, ‘‘Gel buraya Sergen, sana şöyle veya böyle oyna diyemem. Biz takım olarak nasıl oynayalım?’’ diye sorardım. Sergen'e top oynamayı öğretecek adam yok. Lucescu da bunun farkında. O'nun da fazlalığı zaten buradan geliyor. Adamda kompleks sıfır. Daima ‘‘ben yok, biz varız’’ diyor. Ne de güzel yapıyor.


GÖZE'yi gözetleyin


FARKLI bir adam anlatıyorum. Yeni nesil kardeşler ders alsın istiyorum. O kadar da zor değil. Çünkü yol gösteren var; KORKUT GÖZE. Üst seviyede yaptıkları işi keyifle dile getiren, benim de çok hoşuma giden çocuklarımıza diyeceğim var... Korkut ağabeyinize takılın. Zararlı çıkmazsınız. Zararınızı ben öderim.

Güzel insanım Korkut, Türkçemiz çetrefilli. Ne marifetli bir adamsın. Hiçbir camiayı karşına almadan, zedelemeden ama söyleyeceklerini de dile getirerek, kullandığın kelimeleri çıplak bırakmadan ettiğin lafların üzerine smokin giydiriyorsun. Gençlere örneksin. Seninle aynı çatı altında nefes alıp veriyorum. Aynı havayı teneffüs etmekten keyif alıyorum, onur yükleniyorum, böbürleniyorum da.

Saldırgan bir insanın vicdanının rahat olmayacağını çok iyi biliyorsun. Güzel adam, reyting kavgan yok. Tabii ki, ihtiyacın da... Uzun ve iyi yaşa.
Yazarın Tüm Yazıları