Barış bilinci

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Belfast

Referandum öncesi gerginlik, kuzey ve güneyde İrlanda halkının yüzde 85'inin barışa ‘evet’ demesiyle yerini umuda bıraktı.

Dün sabah İrlandalılar Ada'nın nadir güneşli günlerinden birine gözlerini açarken, bir gün önce sınırda ele geçen bombalar bile keyiflerini kaçırmadı.

‘Sunday World’ gazetesi, ‘‘Ve bu ülkenin insanları şiddetten medet umanlara sırtlarını döndüler. Sekter siyasetlerin ipini çektiler. Barış, ortaklık ve iktidarı paylaşma politikalarına destek verdiler. 300 yıldan beri İrlanda'ya ilk kez barış geldi’’ diyordu.

***

BARIŞIN sihirli anahtarı neydi? Önceki gün, sonuçların açıklandığı King's Hall'de ılımlı Katoliklerin lideri David Hume'a bu soruyu yönelttim.

‘‘Sorunun objektif ve mantıklı analizi ve ilgili tüm tarafların katıldıkları diyalog’’ cevabını verdi.

Gerçekten de anlaşmanın bu kadar büyük destek almasında hem IRA'nın siyasi kanadı Sinn Fein'in, hem de Protestan silahlı grupların temsilcilerinin katılımı önemli rol oynadı.

Protestan İlerici Birlik Partisi'nin sözcüsü ve cezaevleri temsilcisi William Smith, Protestanların en bıçkın bölgesi Shankill'deki parti merkezinde yaptığımız görüşmede, ‘‘İlk defa 18 yaşında adam vurmaktan içeri girdim. Birkaç olayım daha oldu. 10 yıl hapis yattım. Ama artık yeni bir yüzyıla giriyoruz. Sorunları konuşarak çözmesini öğrenmeliyiz’’ diyordu.

Smith'e göre de ‘‘Belfast Anlaşması'nın başarısı paramiliter grupların dışlanmamasında’’ yatıyordu.

Sinn Fein ile aynı masaya nasıl oturacaktı merak ediyordum.

‘‘Bir zaman geliyor’’ dedi, ‘‘Geleceği düşünmeye başlıyorsun. Biz savaştık. Hayatımızın en güzel yılları cezaevinde geçti. Arkadaşlarımız gözlerimizin önünde öldü. Sonra bir bakıyorsun çocuklarını da aynı gelecek bekliyor. İstemiyorsun. Barış için masaya oturuyorsun. Tek çıkar yolun da bu olduğunu anlıyorsun’’.

Anlaşma görüşmelerine tüm siyasi unsurların katılımı ve sonuca sahip çıkmaları geniş kitlelerin harekete geçirilmesinin ardında yatan önemli etken.

***

İKİNCİ önemli husus ise ‘uzlaşma’. İrlanda'da taraflar uzlaşmanın ‘çirkin bir sözcük’ olmadığının bilincine ulaşmışlar.

Bu psikolojiyi hazırlayan en önemli etken ise İngiltere ve İrlanda Cumhuriyeti'nin barış konusunda gösterdikleri kararlı tutum.

Dublin adına barış görüşmelerine katılan bir yetkili, görüşme tıkandığında nasıl aştıklarını sorduğumda, ‘‘Sorun çıktığında biz Katolikleri, İngilizler protestanları ikna etmek için koşuşturduk’’ dedi.

***

BELFAST Anlaşması'nın üçüncü özelliği ise düne kadar nefret ve düşmanlığın esiri olan toplumda ‘barış kültürü bilincini’ yerleştirmeye başlamasıydı.

‘Hayır’ oyu kullanmış olanlar bile, karalama ve saldırıya geçmiyor, halkın barış isteğine saygı gösteriyordu. Bu tavır, anlaşmada herkesin haklarının korunacağı konusunda varılan konsensus ve sağladığı güvenden geliyordu.

Sonuçların açıklanmasından sonra bütün liderler şiddet döneminin kapandığı mesajını verdiler, birkaç Protestan politikacı dışında. Onlar da dünkü gazetelerde ‘dinozor’ damgası yediler.

Silahların teslimi konusunda net konuşmamasına rağmen Gerry Adams bile ‘‘Tüm silahlı grupların tarihe karışmasını istiyorum’’ diyordu. Kuzey İrlanda yeni bir yüzyıla değişim ile adım atmak istediğini gösterdi. Hiçbir şey bugünden yarına kolay değişmeyecek. Kimse hayal kurmuyor.

Ama bu süreç, üçüncü millenyumun siyasi kavramlarını barındırıyor.













Yazarın Tüm Yazıları