‘At martini de bre Hasan!..’

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Ben Urumeli kökenliyim ve Urumeli türkülerini bir başka severim. Çocukluğumun favorisi Melek Hanım'ın bana öğrettiği ‘‘Kırmızı gülün alı var’’ türküsüydü. Rahmetli Tanju Okan'ın annesi merhume Bedia Teyze de ‘‘Vardar Ovası’’nı muhteşem söylerdi. Tanju Ağabey sesinin güzelliğini annesinden almıştı.

Sosyalizm peşinde koştuğumuz ilk gençlik yıllarımızda ‘‘Drama Köprüsü’’ romantizmimizin önemli bölümünü oluştururdu. Nedense hepimiz bu türküyü bir başka severdik.

Drama Köprüsü'nü büyük usta Ruhi Su'dan öğrenmiştim. Yorumunda ondan sonra ben gelirdim; hâlâ da öyledir.

Türkünün dizeleri de melodisi kadar güzeldi:

* * *

‘‘Drama Köprüsü bre Hasan, dardır geçilmez

Soğuktur suları bre Hasan, bir tas içilmez

Anadan geçilir, yardan geçilmez

At martini de bre Hasan, dağlar inlesin

Drama mapusunda Hasan, dostlar dinlesin.’’

* * *

Mesut Yılmaz'ın ‘‘Susurluk yemini’’ni gazetelerde okuyunca aklıma nedense bu türkü geldi. Şöyle bir doyasıya söyledim.

Açıkçası Yılmaz'ın bu yemin-kasemi beni fevkalade duygulandırdı. Ne var ki, ben naçizane, Mesut Bey'in bu yemini tutabileceğinden şiddetle endişeliyim.

Çünkü, bir kere yemin özünde sakattır. Zaten devletin üst kademesi, Susurluk'un sorumlularını A'dan Z'ye kadar bilmektedir.

Velakin, bunu kendilerine bila itiraf etmemekte, üzerine bir bardak soğuk su içmeyi tercih etmektedir.

Çünkü bunu ortaya çıkarırlarsa, taç ve tahtlar yanacak, hanedanlar mahvolup gidecektir.

Durum bütün çıplaklığıyla bundan ibarettir.

* * *

Geçenlerde konuştuğum bir önemli siyasi, Susurluk olayını şu basit cümlelerle tanımlamıştı:

‘‘Devlet içinde birtakım kişiler iyi niyetle PKK'ye karşı birtakım şeyler oluşturmuşlar. Birtakım işler(!) yapmışlar. Ancak daha sonra bu işi afyon kaçakçılığına ve bu nedenle cinayetlere kadar götürmüşler.’’

Açıkçası bu sözler kanımı dondurmuştu. Siyasi şöyle eklemişti:

‘‘İyi niyetle de olsa yapılanların tümü suçtur.’’

Ve sözlerinin sonunu şöyle bağlamıştı:

‘‘Bu işin içinde iyi sıhhatte olsunlar takımından olanlar da var.’’

Ben Mesut Yılmaz'ın ‘‘Kendi başbakanlığım sırasında bu işlerden haberdar olmadım; kimse bana bilgi vermedi’’ diye nasıl yakındığını, zamanında TV'de izlemiştim.

O zaman Mesut Yılmaz, saf yerine konulan sivil vatandaşlarımızdan biriydi. Ama kendisini Paşa sanıyordu.

Ancak sonraları ona bir haller oldu. Sivillikten askerliğe yatay geçiş yaptıysa da rütbe alamadı. Tutamayacağı yeminler etmeye başladı.

Ancak ben gene de yeminini tutması için dua edeceğim.

Çünkü, Türkiye'nin geleceği, taç ve taht küllerinin ucundadır.

Bu sonucu ‘‘Hakimiyet-i Milliye'' nuru sağlayacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları