Ankara’da yeni bir yemek ve eğlence kültürü oluşuyor

“Ankara’nın en çok neyini seversin? İstanbul’a dönüşünü.” Şair Yahya Kemal’in bu vecizesi, son yıllarda başkent için yeniden sık sık kullanılır oldu.

Çünkü birçok kişiye göre Ankara’nın sosyal hayatı, son yıllarda giderek sıkıcı bir hal alıyor. Bu ‘sıkıcı’lığın temelinde ise rakı-ayran çatışması yatıyor. Çünkü başkent büyük bir değişim yaşıyor. Nasıl mı?
Ankara’daki değişimin en güzel örneğini ilk olarak İstanbul’dan transfer Laila Eğlence Merkezi oluşturdu. 2004’te açılan bin 500 kişilik gece kulübü, yaklaşık beş yıl sonra Şahhane adıyla, girişinde mescit olan alkolsüz kebapçı dönüşümü yaşadı. Ama o da tutmadı. Düğün salonu oldu.
Aynı şekilde İstanbul’un meşhur markası Paper Moon, Kavaklıdere’de büyük bir yatırım bütçesiyle boy göstermeye başladı. Üstelik meşhur şarap koleksiyonunu ve alkol mönüsünü de müşteriye sunmakta bir sakınca görmedi. Ancak, AK Parti iktidarına sempatik görünmek için de farklı yollar da aradı. Bu günlere gelindiğinde hem mönüden, hem de İstanbul da çizdiği imajdan kaybettiği yetmezmiş gibi tutunamadı, kapısına kilit vurdu. Ardından da tası tarağı toplayıp, İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. Keza İstanbullu marka Mirror, CEPA AVM’de açıldı ama kapandı yerine alkolsüz faast food restoran açıldı.

AK PARTİ DÖNEMİN GÖZDE BÖLGESİ

Aynı süreçte alkolsüz mönüsüyle açılış yapan restoranlar gelmekte gecikmedi. Bunun en güzel örneğini ise Fevzi Hoca Balıkçısı oluşturdu. Yenimahalle’deki Orman Bakanlığı bahçesinde açılan ve alkolsüz hizmet veren restoran her gün dolup taşmaya başladı. Tabii başarısında bulunduğu mevkinin ve iktidar mensuplarının ilgisinin büyük payı vardı. Bunun verdiği güvenle Gaziosmanpaşa’da bir şube daha açıldı. Ama her gün boş masalara tanık olmaktan kapanmasına ramak kaldı. Çünkü Çankaya Belediyesi il sınırlarındaki Gaziosmanpaşa’da oturanlar moderniteye açık vizyonuyla alkolsüzlüğe tepki vermekte gecikmedi. Ama Yenimahalle’deki mekanı muhafazakar siyasetçi ve bürokratların, dolayısıyla da onlarla aynı havayı solumak isteyen iş çevresinin akınına uğramayı sürdürüyor.
Bir de sosyal getto çatışması var Ankara’da. Keçiören, Eryaman, Pursaklar gibi yerleşimlerde bırakın alkollü restoranı, içki satışı yapan market bile yok. Alkol satışı yapan işletmeler ise Çankaya, Yenimahalle, Altındağ gibi ilçelerin sınırları içinde bloklaşıyor. Muhafazakârlık demişken, bu alandaki bayrağı son dönemde AK Parti Genel Merkezi’nin de bulunduğu Çukurambar taşıyor. Peşi sıra Pelit, Mado, Çiçek Lokantası, S’lo gibi alkolsüz cafe restoranlar açılıyor. İşte burada ilginç bir sentezimi örnekleriyle aktarmak istiyorum.
Önceleri AK Parti İktidarıyla beraber Ankara’nın moderniteye açık restoranları yerine başta kebap kültürüyle yoğrulmuş alkolsüz işletmeler ön plana çıkar oldu. Hele hele alkolsüz balık restoranları yoğun ilgi gördü. Hal böyle olunca da, iktidarın bu kebap ve balık ilgisine İstanbul’un ünlü markaları da kayıtsız kalmayıp, pastadan pay kapmak amacıyla Ankara’da birer şubelerini açtı. İşte bu aşamada açılan bir iki İstanbullu restoran, iktidarın yeni lezzetlere yelken açmaya hazır olduğunun sinyallerini verdi.

SUSHİ KANKİSİZ YAPAMADI

Bunlardan biri Filistin Caddesi’nde açılan Home Stor’du. Kafesi ve Sushi restoranıyla Başkentlilere ‘Merhaba’ dedi, ancak yanlış strateji yürüttü. İstanbul’daki merkezinin aksine, Ankara’da alkollü içeceklerini mönüsüne koymadı. Aslında ortaya şaşırtıcı bir durum da çıktı. Dünyanın hiçbir sushi restoranında, başta Japon içkisi “Saki” olmak üzere alkollü içkiler sofradan eksik edilmezken, Ankara’daki süper lüks benzerinde ise kapıdan içeri alkol sokulmadı. Kısacası, Sushinin dünyada meyve ve kolalı içeceklerle yenildiği tek yer oldu.
Peki, bu konsepti amacına ulaştı mı? Kısaca “Hayır”. İktidar mensupları ve diğer müşteriler beklenen ilgiyi göstermedi. İçkisiz ortamına rağmen kimse gitmedi ve önce Erdal Acar’a satılarak el değiştirdi, sonra da alkol servisi yapmasına rağmen kapandı.
Geçmişe neden uzandığıma gelirsek, son yılların gözde yeri Çukurambar mekanları için bir notum da olacak; Bakıyorum da dev hacimli birçok kafe-restoran açılıyor ama yüzde 80’i alkollü içecek satmıyor. Kimi ‘konseptim gereği’ diyebilir ama zamanla bunun sıkıntısını çekeceği kesin. Hatta şimdiden çektiklerini görür gibiyim. Büyük bölümünün öğlen servisleri dolu ama akşamları çoğunun masaları boş kalıyor.

DEVLER BU GİRİFLİĞİN FARKINDA DEĞİL

Buradan mekan sahiplerinin çıkarılacağı ders şu; Müşteri profili ister iktidar mensupları olsun, isterse diğer kesimler, Ankaralı gideceği mekanda batılı yaşam tarzını benimsemiş anlayışın olmasına önem veriyor. Alkol içenle içmeyen bir arada olmayı, her aradığını bulmayı seviyor ki Ankara’nın en trend işletmelerine bakın, bu profili görmeniz mümkün. Bu sözüm özellikle Çukurambar bölgesinde birbiri ardına açılan dev gibi mekanların sahiplerinin kulağına küpe olsun. Her türlü hizmeti ver ama alkol ‘yok’ de! İşte bu noktada yanılıyorlar. Tabii ki bu anlattıklarıma pastane ve esnaf lokantaları dahil değil.
Gelelim diğer kesime; Alkollü işletmeler, denetimden değil ama baskıdan şikâyetçi. Polisin Çayyolu Park Caddesi üzerindeki restoranda çocuklarıyla yemek yiyen aileye zabıt tutup, karakola götürme girişimi Türkiye’de gündem olmuştu. Benzer uygulama Filistin Caddesi’ndeki restoran ve kafelerde de yaşandı. Birkaç yıl öncesine kadar polis sık sık kimlik kontrolü yapıp, yanında ailesi olduğu halde 18 yaşından küçük gençleri karakola götürüyordu. Kontroller son dönemde azaldı, ama müşteri ve doğal olarak mekân sayısı da azaldı.

HİZMET VE MÖNÜ DEĞİŞİYOR

Peki, bu ‘üstü örtülü’ dönüşümün temelinde ne yatıyor? Bu sorunun yanıtı iktidarda. Doğal olarak siyasiler ve bürokratlarda. Çünkü Ankara restoranları, cumhuriyetin kuruluşundan beri ‘iş yemekleri’nin en önemli mekânları. Başkent bürokrasisinin mesai saatlerindeki resmiyete dayalı ağır havası, iş yemekleriyle daha soft bir kalıba dönüşüyor. Devletle işadamları arasındaki politik ve ekonomik ilişki bu yemekler sayesinde sağlanıyor. Ama mönü değişim yaşıyor. AK Parti’li siyasetçi ve bürokratların Müslüman-demokrat kimliğine paralel yeni bir yemek ve eğlence kültürü oluşuyor. Çoğunlukla eşsiz davetler ön plana çıkıyor. Bu arada ünlü sanatçılar sadece halk konserleri ve davetlerde boy gösteriyor ki bu organizasyonların ana finansörü çoğunlukla belediyeler.
Bürokrat ve siyasilerin gitmediği alkollü mekânlardan doğal olarak işadamları da elini eteğini çekiyor. Hatta birçok kişi ve kurum için bu tip yerlerde görünmek, girilecek ihaleyi yarı yarıya kaybetmek anlamına bile geliyor. Sonuçta, iş çevresi ile bürokrat ve siyasilerin buluşma noktası içkisiz müesseseler, özellikle de kebapçılar oluyor.
AK Parti’nin çağdaş muhafazakârlık kavramıyla açıkladığı siyasi görüşü, içki yasağı tartışmalarının uzakta kaldığını gösteriyor. Ancak bu durum içkinin yasaklanması yerine içkisiz mekanların popülerlik kazanmasını da engellemiyor. İş yemeklerinin ve gece hayatının sembolik öğesi rakı, masalardaki saltanatını ayrana bırakıyor.

SUYUN KENARINDA ALKOLSÜZ HAYALLER

Özellikle Güneydoğulu milletvekillerinin ilgisini kazanan, Diyarbakır kökenli Tavacı Recep Usta, Ankara’nın büyük lokantalarından Hacıbaba, Fevzi Hoca ve Altınşiş; kebaplaşan Ankara yemek kültürünün en önemli örnekleri arasında gösteriliyor. Bu mekânlar, içkili bir yemek sofrasını aratmayacak sunumlarıyla da öne çıkıyor. Lokantalar, yemeğin uzun saatler sürmesine olanak tanıyan yavaş bir servis anlayışıyla hizmet veriyor.
Bu alkolsüzlük kavramı Melih Gökçek yönetimindeki belediyenin Altınpark, Susuz ve Yunus Emre göletleri çevresinde, göl manzaralı içkisiz lokantalar da apaçık kendini gösteriyor. Büyük onarımdan geçtikten sonra hizmete yeniden sokulan Gençlik Parkı’nda ise geçmişin tüm izleri yok edilip, alkol satışı yapan tek bir işletme bırakılmadı. Ankara’nın yeni lüks yerleşim yeri Dikmen Vadisi’nde ise onlarca restoranın hiç birinde alkol servisi yok. Filistin, Arjantin, Park caddeleri ile Bestekar Sokak, Çukurambar gibi popüler güzergahlarda yaygınlaşan kafe ve barlarla, AVM’lerdeki mekanlar kıyasıya rekabet ediyor. Çok az sayıdaki meyhane ve gece kulübü ise, eskinin ihtişamından çok uzakta ayakta kalma savaşı veriyor.
Yazarın Tüm Yazıları