Alıngan okurlar

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

Bazı okurlar galiba biraz alıngan oluyor. İçlerinden bir kısmı, oturup düşüncelerini yazıya döküyor. İyi de ediyorlar. Bir yazar için okuyucularının, iyi ya da kötü, tepkilerini öğrenmek kadar hoş başka bir şey olamaz. Yoksa kendiniz söyler, kendinizi dinlersiniz.

* * *

Halkı paniğe uğratıyorlar diye UFO'larla ilgili bir televizyon haberine kızmıştım. Bunun üzerine iki yazı yazdım

Hele ikinci yazıdan sonra ne tepkiler aldım bir bilseniz.

Çoğuna gülüp geçtim. Ama içlerinden iki tanesini görmezden gelemezdim. Çünkü herşeyden önce son derece içten ve saygılı bir üslupla kaleme alınmışlardı.

Bunlardan biri Murat Levi adlı bir okurumun mektubuydu.

Kendisi beni "kanıtlanmış verilerin dışında kalanları hiçbir şekilde kabul etmemekle" suçluyor. "Bu henüz kanıtlanmadı, böyle bir şey yoktur derseniz, esas örümcek kafalı siz olursunuz" diyor. Ardından örnek olarak Galile'yi ve teleskopu veriyor.

* * *

Yazılanın üzerinde durmamak, yüzeyden okumak yeni moda. Şimdi kimsenin vakti yok. Her şeyin kestirmesi isteniyor. Öyle olunca da yanlış anlamalar, yanlış anlatmalar sürü sepet.

Okuyucumun "Bu henüz kanıtlanmadı, böyle bir şey yoktur derseniz, esas örümcek kafalı siz olursunuz" cümlesine bakalım. Yaşayan ölüler zombiler de kanıtlanmadı, dünyanın altındaki mağara sistemi de kanıtlanmadı, kahinlerin kristal küresi de kanıtlanmadı, bakla falı da kanıtlanmadı... Daha kanıtlanmayan bir sürü şey var. Şimdi bunları da Galile'nin teleskobuyla aynı kefeye mi koyacağız? Bunlara inanmayınca "örümcek kafalı" mı oluyoruz? Biz bunlara inanmayınca bilimin gelişmesinin önünde mi duruyoruz.

Bir de okuyucum "biraz kuantum fiziği hakkında bilgilenmemi" önermiş. Üniversitede okurken başka fakültelerden ders alma zorunluğu vardı. Temel Bilimler Fakültesi'nde Prof. Erdal İnönü kuantum fiziği dersi veriyordu. O zaman düşünmüş, ama cesaret edip alamamıştım. Şimdi bunları öğrenmem herhalde daha zor olur.

* * *

Aynı konuda bir başka mektup Banu Sezen'den gelmiş.

Yazıdaki üslubumu "kaba ve aşağılayıcı" bulduğunu söylüyor. "Siz uzaylılara, UFO'lara inanmıyor olabilirsiniz ama bunları batıl inanç ve saçmalık gibi size yakışık almayan cahilce bir tutumla ifade etmeniz sizinle ayni fikirde olmayan bir çok okurunuzun düsüncelerini rencide ettiğiniz anlamına gelir" diyor.

Başkalarının inançlarına daima saygı gösterdim. UFO'lara inanmak ise, benim bildiğim kadarıyla, Müslümanlık, Hıristiyanlık, ya da Budizm gibi bir inanç sistemi değil. Öyleyse saygısızlık işin neresinde? Kaldı ki, batıl inançlara folklorik bir anlam yüklemeye hoş bir gelenek olarak bakılabileceğini de belirtmiştim.

Ancak hemen söyleyeyim ki, "yanlızca -ukalalığımı hoşgörün ama, bence "ca"sı fazla T.Ş.- bu konuda değil, başka konularda da sizinle her zaman aynı fikirde olmayacak okurlarınız olduğunu unutmayacağınızı umuyorum" yolundaki sözlere, Türkçesi dışında, bütünüyle katılıyorum.

* * *

Bir başka alıngan okurum da, Leonardo da Vinci'nin Haliç geçişi projesine takılmış. Süreyya Ersoy mektubunda, II. Beyazıt'ın tercihini doğru değerlendirebilmek için bazı noktaları dikkate almak gerek diyor.

Benim yazımda II. Beyazıt'a ve dönemin yetkililerine şaka yollu bir takılma vardı, suçlama yoktu. Dolayısıyla böyle bir tepkiyi anlamakta güçlük çektim.

O gün bu köprü gerekli miydi? Tartışılır. Ama bugün gerekli. Nitekim Haliç üzerinde bir değil, iki köprü var. Bunların yenilenmesi halinde niye Leonardo da Vinci gibi bir Büyük Usta'nın eseri gündeme gelmesin.

Yazarın Tüm Yazıları