ABD’nin de raporu geldi, eleştiriler tam hız

Haberin Devamı

BASIN örgütleri ve İnsan Hakları kuruluşlarının seslerine kulak verilseydi, elimdeki rapor çok daha farklı çıkabilirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Türkiye ile ilgili  2010 İnsan Hakları Raporu, kendi halkının şikayetlerini ciddiye almayanların çıkmazını ortaya koyuyor.
Bir ay önce önümüze gelen Avrupa Birliği İlerleme Raporundakilerden farklı değil bu raporun bize yansıttıkları.
O zaman Brüksel’e gidip pembe tablolar çizmeye çalışanlar, şimdi Amerikan kulislerinde fır dönecekler.
Sadece bu hükümetin meselesi değil, daha önceki hükümetler de içeriden gelen eleştirilere aldırmadılar. Dışardan gelenlerin ağırlığı her zaman daha fazla oldu.
O yüzen bizler de bu raporları hep kavruk bir ruh haliyle, çok önemsedik.
Önemsemeye de devam ediyoruz, bizi dinlemiyorlar belki onları dinlerler diye.
Raporda olumsuzlukların yanı sıra olumlu gelişmelere de yer veriliyor. Haksızlık olmasın diye önce onlara değineyim. Türkçeden
başka her hangi bir dilde siyasi propaganda yapma hakkı, terörle mücadele yasasında çocuklara yönelik cezalarla ilgili bazı düzeltmeler, anayasada yapılan değişiklikler, hatta çok tartışmalı olduğu belirtilmesine rağmen yargıdaki düzenlemelere, “Yıl
içinde bazı olumlu gelişmeler de
oldu” ifadesiyle veriliyor.
Ayrıca Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki koşullarının 2007 yılına göre daha iyileştirildiği, ailesi ve avukatlarıyla daha rahat görüştüğü de olumlu ilerlemeler arasında.

***

Haberin Devamı

RAPORDAKİ eleştiriler ise, son yıllarda basın üzerindeki oto sansür nedeniyle göz önüne gelmeyen birçok olayı da örnek göstererek, Türkiye’nin insan hakları ihlallerine dayanıyor.
Mesela ‘artık kalmadı’ dediğimiz işkencenin 2010’da da sürdüğünü
söylüyor rapor.
Birleşmiş Milletler İşkence ile Mücadele Komitesi’nin, “özellikle resmi olmayan tutuklama alanlarında işkence yapıldığına dair aldığımız ve almakta olduğumuz çok sayıda ve iddia endişe verici…işkence iddialarıyla ilgili yeterli araştırma yapılmadı, sorumlular hakkında işlem başlatılmadı” sözleri raporda yer alıyor.
2010 Kasım ayına kadar, bir yıl içinde 202 işkence şikayeti saptanmış.
İz bırakmayan işkence çeşitlerinin yaygın olduğuna dikkat çekiyor rapor. Soymak, tokat atmak, soğuğa maruz bırakmak. Gözlerini bağlamak ve tecridi de sayıyor. TECRİT İnsan Hakları raporunda işkence kapsamında niteleniyor. “Hükümet karşıtı oldukları gerekçesi ile siyasi suçlamalarla karşılaşanlar gibi, adi suçluların da işkence gördüğü” söyleniyor.
Rapora göre: “Polis, bazı durumlarda zanlıyı itiraf ettirmek için, ama bazen de travestilerin durumunda olduğu
gibi, “ahlaki” nedenlerle de işkenceye baş vurabiliyor.”

***

Haberin Devamı

TUTUKLULUK sürelerinin çok uzun olduğuna da dikkat çekiliyor.
Çok önemli bir nokta daha var. Savcı ve hakimlerin ilişkileri. Yargı Bağımsızlığı başlığı altında incelenen bölümde, “Savcı ve hakimlerin yakın ilişkileri davalarla ilgili olarak uygun ve adil olmayan bir görüntü sergiliyor” deniyor. Hükümet yetkililerinin ve üst düzey askeri personelin davalarla ilgili açıklamaları, yargı bağımsızlığını ihlal eden önemli bir başka neden.  
KCK ve Ergenekon davaları da raporda ayrıntılı yer alıyor. Bu davalardaki ihlâl şüpheleri vurgulanıyor. 
Rapor, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğünü koruyan yasaların olduğunu söyledikten sonra ikinci cümlede, “Ama Hükümet bu özgürlükleri sınırlamaya birçok olayda devam etti” diyor. Bununla da kalmıyor. “İnsanlar birçok durumda yargılanmak ya da sorgulanmayı göze almadan devleti ve hükümeti kamuoyu önünde eleştiremedi” diyor.
Geçen yıl Başbakan Erdoğan’ın gazete sahiplerini, köşe yazarlarını kovmaya çağırdığını hatırlatan rapor “2010 yılı sonunda 10’u genel yayın yönetmeni, 43 gazetecinin cezaevlerinde bulunduğu, ve çoğunun da terörle mücadele yasası çerçevesinde yargılandığı”na yer veriyor, insan
hakları ihlali örneği olarak.
Gazetecilerin, yazarların “terörle ilişkileri” gerekçesi ile cezaevlerine kapatılmalarının, sadece bizi değil, artık kimseyi ikna etmediği de böylece anlaşılıyor.      

Yazarın Tüm Yazıları