68'liler Vakfı'ndan mektup

68'liler Birliği Vakfı Başkanı Gökalp Eren'den dün aldığım faksın geniş bir özetini size sunuyorum:

‘‘24 Temmuz'da başlayıp beş gün sürdürdüğünüz yazılarınızı dikkat ve ilgiyle okuyoruz. Çok önemli bir konuyu gündeme getirdiğiniz ve kamuoyunu aydınlattığınız için sizi kutlarız.

Ertuğrul Kürkçü ve Nadire Mater'in kimi basın yayın organlarında 68'li olarak anılması nedeniyle ve savunduğumuz değerlerin bir gereği olarak, bu tartışma ve saflaşmada baştan beri tarafız. Kamuoyuna mal olan bu konuda bizim de söyleyeceklerimiz var.

İki şeyin birbirine karıştırılmaması gerekir. Ertuğrul Kürkçü-Nadire Mater gibilerini eleştirmek başkadır, bunu ‘Sol'a maletmek başka. Ertuğrul Kürkçü-Nadire Mater konusunda dediklerinize katılıyoruz. Biz bunları yıllardır söyledik durduk.

CIA ile ilişkili bir ABD vakfından aldığı 59 bin dolar karşılığında ısmarlama kitap yazan Nadire Mater ile Avrupa Birliği'nden 770 bin euro alarak internet sitesi kuran Ertuğrul Kürkçü'yü
(ve Nadire'yi) ‘Solcu', ‘Marksist' şeklinde tanıtmanız acaba gerçeği yansıtıyor mu? Bu ‘Sol'a ve ‘Marksizm'e haksızlık etmek değil midir?

‘Eskiden sokaklarda ‘Kahrolsun Amerika' diye bağırıp ABD emperyalizmini kınarlardı. Şimdi en hızlı solcular ABD ve Avrupa'dan besleniyorlar' diyorsunuz. Bu satırlarda ‘solculuk' değil, ‘döneklik' tarif edilmektedir. Sol'un tarihi, Batı ve ABD emperyalizmine karşı mücadelenin tarihidir. Bu hem dünyada hem de Türkiye'de böyledir. Siz bunu en iyi bilmek durumunda olan kişilerden birisiniz. İzninizle hatırlatalım:

Kurtuluş Savaşı'nın başından itibaren Cumhuriyet dönemi boyunca sol, emperyalizme ve gericiliğe karşı durdu. Büyük acılar pahasına... Nazım'ın Kurtuluş Savaşı Destanı bunun en önemli ve şaşmaz kanıtıdır. 60'larda Türkiye'de anti-emperyalizm bayrağını kaldıran sol oldu, başkaları değil. ‘40 milyon metrekare vatan toprağı ilgal altındadır' diyerek anti-emperyalist bayrağı dalgalandıran TİP başkanı Mehmet Ali Aybar değil miydi? 6. Filo'yu denize döken, Samsun'dan Ankara'ya ‘Bağımsızlık için Mustafa Kemal yürüyüşü' düzenleyen Deniz Gezmiş ve ve arkadaşları, yani 68'liler, solcu değil miydi?

Sol ve Bağımsızlık iç içe iki kavramdır. Biri olmazsa öbürü olmaz. Bu, Sol'un en açık, en net olduğu konulardandır. Bizim gibi, emperyalizmin baskı ve tahakkümü altındaki ezilen bir ülkede solculuğun en başta gelen şaşmaz ve kalıcı ölçüsü, emperyalizme karşı tavırdır.

Evet, ihanet mevcuttur. Ama bu Sol'un değil, çoktandır soldan kopup kaderini Avrupa ile birleştirmiş kişilerin ve çevrelerin işidir. Geçmişte Ertuğrul Kürkçü Dev-Genç başkanıymış! Bu neyi değiştirir? Şimdi Mustafa Kemal'in koltuğunda oturanlara ne demeli? Batı emperyalizmine karşı bir savaşla kurulan ve temel ilkesi ‘Ulusal Egemenlik' olan Cumhuriyeti ‘Batı ile entegrasyon' yoluna sokanlar kimler? Evet ihanet mevcuttur ama bu, ne yazık ki, üç-beş solcu eskisine yıkılıp içinden çıkılabilecek kadar küçük görülemez.

Ayrıca Ertuğrul Kürkçü'nün ilk vukuatı da değildir. Daha 70'li yıllarda Abdülhamit'in yurtseverliğini keşfetmişti! 90'lı yılların ortalarında Özal'ı öven demeçlerini ise gazeteci Ergin Konuksever'den tahkik edebilirsiniz.

Türkiye'yi 50 yıldır sağ yönetiyor. Ülkemizi bugün yaşadığımız derin bunalıma sağ getirdi. Sol ise sürekli olarak baskı altında tutuldu, ezildi. İktidar yolu büyük operasyonlarla tıkandı. Muhalefete mahkum edildi. Ama sol, her zaman emperyalizme karşı mücadele etti. Ulusal bağımsızlığı kararlılıkla savundu. Çok büyük bedeller ödedi.

Bu nedenle, Kürkçü ve Mater gibi kişilikleri sol diye adlandırmak, yaptıklarını sol'a ilişkilendirmek eşyanın tabiatına hiç uymadığı gibi ülkemizin geleceğine de zarar veriyor.

Türkiye'ye sol lazımdır. Gerçek sol Türkiyecidir ve bütün Türkiye halkını kucaklayıp birleştirme ufkuna sahiptir. Zaten gerçekler de bunu doğruluyor. Bu gün de, ‘Bağımsız, Demokratik ve Laik Türkiye' mücadelesinin başında sol vardır.

Dikkat edilsin, kapitalist-emperyalist saldırganlık arttıkça, sol sindirildikçe, dönekliğin önü açıldı. Son 20 yıla damgasını vuran bu sistem dönekliğin zeminini de oluşturdu. 12 Mart ve 12 Eylül cuntaları, ardından Özalcılık, AB ile ‘entegrasyon' politikaları, vatansızlığı ve emperyalistlerden para almayı meşrulaştırdı.

Döneklik tarih boyunca var olageldi...

Biz 68'liler Birliği Vakfı yöneticisi ve üyeleri dün nerede duruyorsak, bugün de aynı yerdeyiz. ABD emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadelemizi artarak sürdürüyoruz. 68'lerde ‘Onlar Ortak Biz Pazar' sloganıyla başlattığımız mücadeleyi bu gün de AB'ye karşı devam ettiriyoruz.

İşte bu düşüncelerle 16 Haziran 2001 günü İstanbul'da Ulusal Bağımsızlık Konferansı düzenledik. Bu konferanstaki büyük coşku ve yüksek katılım gösterdi ki, Kürkçü ve Mater'ler bir avuçtur. Hiçbir gelecekleri yoktur. Bağımsızlık fikri, yaşadığımız bu acı günlerde milyonları yeniden harekete geçirecek kadar canlıdır.

68'liler Birliği olarak 26 Ağustos'ta Afyon'dan başlayıp 9 Eylül'de İzmir'de sona erecek bir dizi etkinliği kapsayan bir yürüyüş düzenliyoruz. Bağımsızlık bayrağının yükseklere kaldırılacağı, 15 gün sürecek bu etkinliğe çok sayıda demokratik kitle örgütü destek veriyor. İlginize sunuyoruz. Saygılarımızla.’’


Ben de Gökalp Eren'e teşekkür ediyor ve bir konuya dikkatinizi çekiyorum: PKK'nın gazetesinde, dışarıdan böylesine büyük paraları alan ve şimdi suspus olan Nadire ile Ertuğrul'u savunan yazılar çıkıyor. Bu ikilinin, Eren'in deyimiyle döneklerin avukatlığına PKK takımı soyundu bile!

Demek ki hedefi tam ortasından, en hassas yerinden vurmuşuz!
Yazarın Tüm Yazıları