GeriSeyahat Suyun şarkısını Tatlıca'da dinledim
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Suyun şarkısını Tatlıca'da dinledim

Suyun şarkısını Tatlıca'da dinledim

Sinop merkezine 42, Erfelek ilçesine 15 kilometre uzaklıktaki Tatlıca Takım Şelaleleri 10 yıl önce keşfedilip turizme kazandırılan bir doğa harikası. Aynı çay üzerinde, iki kilometrelik mesafede 28 şelaleden oluşuyor. Kimilerinin yüksekliği 20 metreyi buluyor. Okurumuz, Ankaralı edebiyat öğretmeni Sevim Özcan gitti, izlenimlerini yazdı.

Erfelek tabelasını gördüğümüzde saat sabah altı sularıydı. Tur rehberimizin “Sabahattin Abi”si bizi ilçenin girişinde bekliyordu. Otobüsümüze bindi, selamlaşma, tanışma... Onun restoranında dinlenip kahvaltı edecek, sonra şelaleye gidecektik. Elimizi yüzümüzü yıkayıp kendimize geldiğimizde müthiş acıktığımız fark ettik. Çoğu yöresel ürünlerden yapılmış, sıcak- soğuk çeşit çeşit kahvaltılık bizi bekliyordu. Sabahattin Öztürk ise ailesiyle bize iyi hizmet etmek için koşturuyordu...

SONUNCUDAN BAŞLADIK

Sinop’taki iki günlük gezi programımızın ilk durağıydı Erfelek ve Tatlıca Takım Şelaleleri. Bence büyük şehrin tekdüzeliğinden, iş yaşamının yoğunluğundan kaçış
noktası. Ve hepsinden önemlisi ülkemizin güzelliklerini keşfetme, doğanın bize sunduğu sürprizlerle yaşamı değerli kılma isteği. Gezeceğim yerlerle ilgili yüzeysel bilgilerle yola çıkıyorum. Yorumlara hiç itibar etmiyorum. Sürprizin tadı kaçsın istemiyorum. Böylesi beni daha dikkatli, daha gözlemci yapıyor, daha çok heyecanlandırıyor. Kahvaltıdan sonra sabırsızlanmaya başlıyorum. Ne giyeceğimizi de bilemiyoruz ama şelalelerde yürüyüşe uygun şeyler giymeye çalışıyoruz.
Yerel rehberimiz İbrahim’i de yanımıza alarak yola çıkıyoruz. 15 kilometre gideceğiz. Otobüsümüz yavaş yavaş yol alıyor. Çevreyi gözlüyorum. Erfelek,
Karasu Çayı kenarına kurulmuş küçük bir ilçe. Çevresinde sık ormanların yer aldığı dağlar... İlçe adını ormandan alıyormuş. Bir tabelada gördüğüm “kestane,salyangoz, mantar, fındık alınır” yazısı halkın geçim kaynakları konusunda bilgi veriyor. Mantar için ayrı bir not yazılmış: “Sarı mantar alınır.” Yol buyunca sebze bahçeleri, her çeşitten meyve ağaçları görüyoruz. Toprak verimli olmalı. İlçeden uzaklaştıkça dağlardaki bitki çeşidinin oldukça zengin olduğu
dikkat çekiyor. Ve... işte ilk sürpriz!
Karasu Çayı üzerine kurulmuş Erfelek Barajı ve yeşil- turkuvaz renklerin oynaştığı muhteşem güzellikte gölet! Sağ kıyısındaki yoldan şelalelerin bulunduğu vadiye ulaşıyoruz. Parka girer girmez karşımızda ilk şelale: Gürleyik! Suyuyla Karasu’yu besliyor.

/images/100/0x0/55ea3b61f018fbb8f872e32b

HER AŞAMASI SERÜVEN

Gürleyik aslında sonuncu şelale; ancak vadi tabanından inmek olanaksız olduğundan yaklaşık iki kilometrelik mesafeyi tırmanmak, yukarıya su kaynaklarına doğru ilerlemek durumundayız; yani tersine şelale yürüyüşü. Vadi adeta merdiven biçiminde. Kimi basamakları daha yüksek, su yüksekten dökülüyor;
döküldüğü yerde küçük-büyük gölcükler oluşturuyor. Ihlamur, meşe gibi yüksek ağaçların hapsettiği bu vadide, yaprakların arasından sızan gün ışığının, su damlacıklarından yansımalarını izlemek doyumsuz anlardan sad ece biri. Vadide zaman zaman küçük kolcuklara ayrılan su, sonra birleşip aynı gölcüğe dökülürken birbirinden farklı güzellikler sunuyor.  Basamaklara yayılarak dökülenler de var, İbrahim’in dediğine göre, birinin adı “Taraklı” şelaleymiş. Bu
tırmanış tam bana göre. Her aşamada bir sonraki şelaleyi nasıl geçeceğimizi düşünüp heyecanlanıyorum. Doğa bizim için taşlardan basamaklar yapmış, ancak çok kaygan olduğunu belirtmeliyim; değil yürümek bazı bölgelerde ayakta kalmak bile zor. Riskli alanlarda tırmanışı kolaylaştırmak için ipler sarkıtılmış.
Aceleye gerek yok; küçük molalar vermeli, suyun şarkısını dinlemeli, bu eşsiz güzelliği içimize sindirmeli; her ağacı, yaprağı, çiçeği, yosunu, mantarı dikkatle incelemeli. Benzerlerini bir daha göremeyebiliriz. Buz gibi soğuk sudan da doya doya içilmeli.

ÇIKIŞ 2, İNİŞ 1 SAAT

İki kilometrelik mesafeyi iki saatte tırmandık. Son gözeye vardığımızda botlarımı, çoraplarımı çıkarıp en çok istediğim şeyi yaptım. Ancak ayaklarımı buz gibi suda birkaç dakika zor tutabildim. Bu zorlu yürüyüşün yorgunluğunu, yaşlı bir amca ile oğlunun ağaç kovanda dövdüğü ayran ve semaverde demlediği çayla atmaya çalışıyoruz. Aslında vadi susuz olarak, buraya adını veren Tatlıca köyüne kadar devam ediyormuş.
Dönüş için sırttan vadiye paralele olarak inen patikayı kullanacağız. Vadi solumuzda kaldı, suyun şarkısını dinleyebiliyoruz. Şunu belirteyim:
Bir saat kadar süren iniş en az çıkış kadar zordu bizim için. Tekrar GürleyikŞelalesi’ne geldiğimizdedüşündüğüm ilk şey şuydu: “Buraya mutlaka
bir daha gelmeliyim, hem de sonbaharda!” Aslında buraya herkes gelmeli. Bu güzellikler saklı kalmamalı, paylaşılmalı. Paylaşılmalı ki doğa bilinci oluşsun, doğa
korunsun, saklansın. Bu yürüyüşü gerçekleştirecek olanların sağlık sorunu olmamalı. Bir de mutlaka grup içinde yer almalı ve rehber bulundurmalı.
Erfelek’e dönerken baraj göleti sağımızda kaldı. Doğanın bu güzel parçasını bir kez daha doyasıya seyrettim, fotoğraflarını çektim. Sabahattin Öztürk’ün yerel
yemeklerinin de yer aldığı zengin mönüsünden seçmelerle karnımızı doyurduktan sonra Sinop’a doğru yola çıktık.

False