Yarın artık bugündür

İmza günü derler bi şey var. Sanıyosun ki masanın arkasına oturacaksın, önüne koyacaklar kitapları, sana uzatılan kitaba tahrirat katibi gibi basacaksın imzayı. Soğuk soğuk bi şey. Öyle olmuyormuş.

Haberin Devamı

Ben biraz zor kabullenirim, geç idrak ederim, bazı şeyleri anlamamakta direnirim. Huyum bu. İlk iki imza meselesi şahane geçmesine rağmen, onlara giderken nasıl bıdırdandıysam, bu defa İstanbul’da imzaya giderken de aynı biçimde ruhunu tükettim Eylem’in.

 

Eylem’i bilmiyosunuz. Bilin. Sırtında bi çift beyaz kanat vardır, görenler görür. Eylem basket fauldür. Kaymaklı ayva tatlısıdır. A yüzünün ilk şarkısıdır. Gençliğini benim idrak yolları enfeksiyonumu tedaviye vermiştir. Bazen hastanın saçma direncinden yorgun düşmüş doktor yılgınlığı belirir yüzünde, sonra ‘’Bugün Artık Yarındır’’ dizisindeki Doktor Zeynep’in Yanıkhan’daki zorunlu hizmet kararlılığında yazar reçetemi. O gün de öyle yaptı. Doğum günüydü üstelik.

 

Haberin Devamı

ELİNDE BAKLAVAYLA ANTRENMANA GİTMEK

 

Şahane bi şeymiş imza günü. Mesele imza filan değilmiş orda hiç söylemiyosunuz. Çok acayip ahbaplıklar tanışmalar karşılaşmalarmış. Mesele tivıtır ahbabım has Fenerbahçeli Emre Bey’in oğluma Beşiktaş şapkası hediye getirmesiymiş mesela. Ne biçim kıymetli. Taraftarın antrenmana baklavayla gitmesi gibi. Daha samimi daha sahici daha içten bir örnek bilmiyorum.

 

Cebimde olağanüstü anılar, elimde Fenerbahçeli Emre Bey’in Beşiktaşlı oğluma aldığı hediyenin olduğu Kartal Yuvası poşetiyle Galatasaray Adası’na yola çıktım imza günü bitince. Doğum günü var biliyosunuz.

 

‘‘Durun’’ dedi tekneye konukları bindirmekle görevli arkadaş. Durdum. ‘’Bu şekilde girmezsiniz’’ dedi. Şeklime baktım hemen. Bakışlardan kendisinde bi tuhaflık olduğunu düşünen lisenin ‘’Fermuarı mı açık unutuk be’’ biçimdeki tedirginliği çöktü üstüme. O bi andır biliyosunuz. Fermuarın kapalı olduğunu anlayıp rahatlayana kadar süren bin yıllık bi an.

 

MÜSTERİH OLUN, MÜDAHALE EDECEĞİM

 

Haberin Devamı

Mesele anlaşıldı sonra. Kartal Yuvası poşetiyle girilemezmiş Galatasaray Adası’na. Apar topar elimizdeki doğum günü hediyelerinin poşetlerinin içine soktuk tehlikeli poşeti. Beni ‘’Durun’’ diye uyaran arkadaşım acık sert söyledi galiba, çünkü beraberimdeki heyet ‘’Biraz güzel söyleseniz’’ dediler tekneye binerken. Üzüldüler çünkü o biçimde ikaz edilmiş olmama. Haklılar.  Ama sorun o değildi benim için. Ben öyle kendi kendime düşünürken ‘’Ben yıllarca yönetimde görev yaptım, olmaz böyle şey, duruma derhal müdahale edeceğim hanımefendiler, müsterih olun’’ dedi Galatasaraylı bi abimiz. Yatıştı herkes, bindik tekneye.

 

Felaket tam burda başladı. Abimizin müdahale dediği, o emekçiye had bildirmekti. Mesele oydu sanki. Sıkıntı oradaydı sanki. Sonra hışımla bana döndü, döndü ve ‘’Ben onun haddini bildireceğim ama siz de biraz adap öğrenin hanımefendi’’ dedi. ‘’Elinizde başka takımın torbasıyla buraya gelme cüreti gösteriyosunuz ayıp’’ dedi. ‘’Ben Galatasaray formasıyla Kadıköy’de Beşiktaş’ta dayak yerim’’ dedi.

 

Haberin Devamı

Mesele esas buydu işte. Bu bakış açısının korkunç olduğunu, sıkıntının tam da bu olduğunu, bu yapay nefreti, bu berbat şiddet ortamını tam da bu düşüncenin körüklediği üzerine bi şeyler anlatmaya çabaladım. ‘’Edep adap bilirim efendim öğrendim annemden babamdan‘’ dedim ‘’Bakınız Fenerbahçeliyim ben’’ dedim, ‘’Bakınız bu Beşiktaş poşeti bi Fenerbahçeli’nin hediyesi’’ dedim, ‘’Elinde Beşiktaş poşetiyle Galatasaray Adası’na giden bi Fenerbahçeli fikri çok şahane fikir değil mi’’ dedim.  Yüzüme Eylem’in kararlı Doktor Zeynep ifadesini takındım. Olmadı. Anlatamadım.

 

AİDİYET, AŞK VE NEFRET

 

Bir takımın naylon torbasından meydan okuma çıkarabilen birine derdimi anlatamadım. ‘’Olmaz böyle şey elbette giremezsiniz’’ dedi. Uzatmadım. Ben ayak bastığımda haber çoktan ulaşmıştı adaya. İşletme özür diledi bi şeyler bi şeyler. Çünkü onlar da aynı yere takıldılar, çalışanımızın kabalalığı için bilmem ne ezberine takıldılar, yanlışın beni sert biçimde uyarmak olduğunu sandılar.

 

Haberin Devamı

Ben bu şekilde talimat almış o arkadaşıma gönül koymam, koymadım da. Biraz daha güzel söylesin isterdim ama mevzu bu değil benim için. Olan bitenin onun için zerre sıkıntıya yol açmasını istemem. Onlara bırakacak değildim gereğini yapmayı, ben yaptım, o mesele kapandı.

 

Esas mesele kocaman kocaman adamların takım tutmayı, aidiyeti, aşkı, sahiplenmeyi, sevmeyi, sahip çıkmayı filan böyle bi şey sanmalarında. Bu kafayla her gün her gün taraftarlar arasına derin uçurumlar kazmalarında. Esas mesele yukarıdan pompalanan bu nefret kültüründe.

 

Yapmasınlar bunu, felaket bu nefretin sonu. Yapmasınlar futbolda şiddet konrol edilemez bi hal alıyor. Yapmasınlar bu şekilde yarın filan yok.  Bugün var. Yarın artık bugündür.

 

Yazarın Tüm Yazıları