GeriSeyahat Zemin kaygan, su derin... Aman yalnız gitmeyin!
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Zemin kaygan, su derin... Aman yalnız gitmeyin!

Zemin kaygan, su derin... Aman yalnız gitmeyin!

Tırmanış sevdalılarının antrenman bölgesi olan Gebze’deki Ballıkayalar Tabiat Parkı, çocuklu ailelerin piknik alanı, gençlerin sevdiği bir kamp bölgesi ve motorcuların uğrak noktası. Gürül gürül akan deresi ve muhteşem doğasıyla aynı zamanda birinci derece sit alanı. Bu kadar övdükten sonra şimdi Ballıkayalar’da bir şelale keşfine çıkabiliriz.

Ballıkayalar şehrin hemen dibinde, kanyona benzeyen, dar ve derin bir boğaz. Kocaeli’ne bağlı Gebze’nin Tavşanlı Köyü’nü biraz geçince hemen ileride. Defalarca gittiğim Ballıkayalar’a yolumu tekrar düşürdüm, bu sefer kamp da yapacağım.

Zemin kaygan, su derin... Aman yalnız gitmeyin
Çadırımızı derenin yanına kurduk.

Öğle saatlerinde hedefimize vardık. Çadırımızı derenin yanına kurup biraz dolaşmaya karar verdik. Yürürken birileri “Bir şelale var” dedi. Nasıl yani, burada bir şelale var ve benim haberim yok! O zaman hemen gidip görmeliydik. Önden yürürken bir müddet sonra bir sessizlik olduğunu fark ettim. Arkama dönüp baktığımda arkadaşımı göremedim. Sonradan öğrendim ki yürüyemeyeceğine karar vermiş ve geri dönmüş.

Tek başına başlayan yürüyüşüm, yolda karşılaştığım insanlara “Şelaleye gidiyorum” dememle kalabalıklaştı. Herkes birbirinden cesaret alıyordu. Sular yüksek ve geçmek zordu. Belli bir yerden sonra yol daha da çetrefilli bir hale geldi. Çoğu yerden kayalara sarılarak geçmek zorunda kaldık. Kaymayan bir ayakkabım olmalıydı belli ki ama her zamanki gibi hazırlıksız yakalandım. Sahip olduğum sayısız botum evde, biri de tabii ki kamp alanında kaldı. Ayaklarım bu kadar kaymasa geçişler daha kolay olacaktı ama nafile. Paten yapar gibi ilerlerken tüm gücü de kollarımdan alıyordum. Bir müddet sonra insanın kaslarının dermanı da kalmıyor.

Zemin kaygan, su derin... Aman yalnız gitmeyin
Kayalara sarılarak ilerledik.

Manzara öyle muhteşemdi ki adım başı fotoğraf çektik. Bir hayli yürüdük. Şelaleye giden son dönemeç de meğer çok zorluymuş. Parmak uçlarımla kayalara tutunurken ayağımın ucuyla da kayalarda çentik arıyordum. Oldukça da yüksekteydim.

Aşağıya yuvarlansam ne olurdu bilemiyorum. Buz gibi sulara kim düşmek ister ki?

Yazın ayağım kaydı bahanesiyle kendimi gönüllü attığım buz gibi sular bu mevsimde tabii ki korkulu rüyam oldu. Suyun derinliği hakkında da hiçbir fikrim yoktu. Suya düşmek sorun değil aslında ama suyun içinde sivri bir kaya olabilir. Bundan korkuyordum. Yani aslında kafamda derinlere ittiğim düşünceler bunlar. Ben hep içimden gelen “Hadi Bahar, yaparsın” sesini dinliyorum. O ses değil mi zaten beni maceradan maceraya sürükleyen!

Sonlara doğru yol iyice geçilmez hale gelmeye başladı ve yanımdaki kişi sayısı da epeyce azaldı ama sonunda şelaleye varmayı başardık.

Zemin kaygan, su derin... Aman yalnız gitmeyin
Manzara muhteşemdi, sürekli fotoğraf çektik.

Suların döküldüğü yerden manzara müthişti. Orada ne kadar oturdum bilmiyorum ama ben şelalenin tepesinde manzaranın tadını çıkarırken herkes gitmişti. Dönüş yolunda tek başıma kaldım. Dağın başındayım ve yalnızım! “Kafanı dinlemek istiyordun, al dinle” diye kızdım kendime. Hava kararmadan aynı zor yoldan geri dönmem gerekiyordu. İnanın bunu o an hiç yapmak istemiyordum ama başka çarem yoktu. Bir ara ne tutunacak bir dal ne de ayağımı koyacak bir taş bulabildim. Nasıl bir çaresiz an, anlatamam. Resmen kayayı kucakladım. İnsan böyle durumlarda kendi kendine konuşuyormuş. Hem de yüksek sesle. O birkaç saniyede kendimi sakinleştirdim ve havada asılı kalıp bedenimi ileri attım. Düşsem kimsenin haberi yok. Akıl işi değil yani.

Günün delisi benim

Sakın yalnız gitmeyin; ben ettim, siz etmeyin. Şimdi düşünüyorum da şelalenin tepesinden, dümdüz yoldan yürüyerek
dönebilirmişim. Hem o bölgeyi de görmüş olurdum. Bir güzergâh zorsa alternatif bir yol aramak gerektiğini orada öğrendim. Hoş,
zar zor yürünen ve yer yer taştan taşa atlanan bu dere yolundan geçerek kamp malzemelerini ta oralara kadar taşımayı başarmış ve kamp kurmuş genç bir grup da vardı. Yanlarından geçerken “Günün delisi sizsiniz” dedim onlara. Bana güldüler. Biraz soluklanıp yola devam ettim. Nedense giderken bana çok uzun gelen yol dönüşte kısalmış gibiydi. Karanlığa kalmamak için koşarak döndüğümden de olabilir tabii.

Hiç ıslanmadan ve yara bere almadan geri döndüğümde artık alacakaranlık çökmüştü. Uçarcasına arkadaşlarımı buldum ve kendimi bir kamp sandalyesine attım. Akşam ateşin başında ısınırken şelaleyi anlatıp durdum. Kayalara nasıl sarıldığımı canlandırdım onlara. Meğer günün delisi benmişim.

Zemin kaygan, su derin... Aman yalnız gitmeyin

Maceramdan kısa notlar:

◊ Ballıkayalar’a vardığınızda sizi bir gölet karşılıyor. Onun karşısına geçip yürümeye başlarsanız şelaleye daha kolay gidebilirsiniz. Ağaçların arasından bir patika yol bile buldum. Eğer bu yolu kaybetmezseniz şelalenin oldukça yakınına kadar ilerleyebilirsiniz. Şelalenin tepesine çıkmak için alternatif yollar arayın. Yaz aylarında suyun içinden yürümek daha muhteşem olacaktır.
◊ Tabiat parkını ziyaret eden üç tip insan profili var. Biri kampçı gençlik, diğeri sportif aktiviteciler ve son grup da piknikçi halk.
◊ Hafta sonları biraz kalabalık oluyor, mümkünse hafta içi gidin.
◊ Bu muhteşem doğaya lütfen çöplerinizi bırakmayın. Atılanları da toplamayı unutmayın.

False