Yılda iki kez Hindistan’a gidiyorum İstanbul’a ruhum arınmış dönüyorum
Dünyanın dört bir yanından Krişna’ya gönül verenler bu bölgelerdeki aşramlarda toplanıyor, gurularıyla dua ediyor.
Serhan YEDİG
syedig@hurriyet.com.tr
Kuzey Hindistan’ın Hinduizm açısından önemli şehirlerinde şubat ve mart ayları dini bayram zamanı. Dünyanın dört bir yanından Krişna’ya gönül verenler bu bölgelerdeki aşramlarda toplanıyor, gurularıyla dua ediyor. Üçüz oğul sahibi mimar Nayad Bal (38), lise yıllarından bu yana dünyayı geziyor. 2005’ten bu yana yılda iki kez dini bayram zamanı Lucknow ve Vrindavan’a gidiyor. Aşramda kalıp, dua ediyor. Gelecek hafta yine yollara düşecek. Bal, gezginlik serüvenini ve iki şehri anlattı.
İlk yurtdışı seyahatine Saint Michel Lisesi’nde, okul turuyla çıkmıştı Nayad Bal. Fransa’ya gitti. Sonra Viyana Operası’nda görev yapan dayılarını ziyaret için Avusturya gezileri başladı. İTÜ Mimarlık Fakültesi’ne girdiğinde tematik seyahatlerle tanıştı. “İkinci sınıftan itibaren trenle İtalya gezilerine çıktım. 10’ar günlük altı gezide tüm önemli şehirleri ciddi bir tasarımcı, mimar edasıyla inceledim. İtalyanca öğrenince, yolculuklarım sıklaştı.”
Mezuniyetten sonra gezileri arttı. “Avrupa, Amerika’da merak ettiğim yer kalmadı. İngiltere’yi hiç merak etmedim, gitmedim.”
BOŞ GEZİLERE SON
Nayad Bal, üçüz oğullarının doğumundan sonra hayata bakışında, gezginlik anlayışında köklü bir değişim yaşadı. “28 yaşına kadar hoş ve boş geziler yaptım. Sadece mimarlığa ve başarıya odaklanmıştım. Anne olunca, işten ayrıldım, hayatı sorgulamaya başladım. Üç sene evde çocuklarımı büyütürken, bir yandan psikoloji, felsefe kitapları okudum. Görünmeyeni aramaya başladım. Dayımın Hindistan’a spritüel geziler yaptığını biliyordum. Krişna ile ilgili okudum ve Hindistan’a gitmenin yollarını aradım.”
2002’te, beş gezginle ilk Hindistan yolculuğuna çıktı. Üç haftalık tur tam bir hayal kırıklığıydı. “New York’tan sonra hayatımda ilk kez şaşırtıcı şehirlerle karşılaştım. Delhi, Vrindavan, Kalküta ve Mayapur’a gittim. Açlık, yoksulluk, sefalet beni çarptı. Uluslararası Krişna Bilinci Derneği’nin (ISKCON) Mayapur’daki aşramında kaldım. Mart ayıydı, çok sıcaktı. Kutsal Krişna festivali için binlerce kişi burada toplanmıştı. Kalabalığın yarısı Rusya, ABD, Kanada gibi ülkelerdendi. Dar odalarda, tahta zemine serili sazlar üstünde yatılıyordu. Mahremiyetime çok özen gösteririm. Ortak tuvaletler, yerde elle yenilen yemekler, saat 3.30’da kalkıp soğuk suyla yıkanıp toplu duaya koşmak zor geldi. Üstelik Hindistan’ın kutsal mekanlarında sigara içilmiyordu. İlk üç gün sadece meyve yedim. Epeyce kilo verdim. Aradığım şeyin Hindistan’da olduğunu biliyordum. Israrcıydım, hemen vazgeçmedim. Kahvaltıdan sonra Yamuna ve Ganj nehirlerinin kıyısında şarkı gibi Mahamantra’lar söylenerek günde 12 kilometre yürünüyor, isteyen kutsal nehirde yıkanıyordu. Üç haftalığına gitmiştim, 15’inci günde aşramdan ayrıldım. Tac Mahal, Delhi, Agra’yı gezip, büyük bir hasretle Türkiye’ye döndüm.”
Gezi boyunca tanık olduğu egodan arınmış, yoksul ama mutlu toplum yapısı Nayad Bal’ı çok etkilemişti. Altı ay sonra tekrar yollara düştü. Ve böylece sadece Hindistan’a odaklanan keşif gezileri başladı. “2005’e kadar üç kez daha gittim. 15-20 gün kaldım. Chenay, Bombay, Bengalor’daki grupları inceledim. Bengalor’daki Nithyananda Aşramı’nda yoga, çakra, meditasyon öğrendim. Sertifikalı yogacı oldum. Fakat aradığım bu değildi. Beni yaratanla ilgili bilgilere ulaştıracak bir bilge arıyordum. Nihayet, 2005’te dayımla Uttar Pradeş’in başkenti Lucknow’a gittik. Jagadguru Kripalu Parishat’ın (JKP) Bhakti Dham adlı aşramında 15 gün kaldık.”
Manghar’da farklı bir hayatla karşılaştı Nayad Bal. “Mayapur’dan sonra bu aşram cennet gibiydi: Odalarında tuvalet, şilte vardı. Ekim ayıydı, yine çok sıcaktı ve dini festival zamanıydı. O zaman 83 yaşında olan guru dahil, herkes İngilizce biliyordu. Kalabalığın yarısı yurdışından gelmişti. Her gün üç öğün vejetaryen yemek veriliyor, ücret ödenmiyordu. Dileyen bağış yapıyordu.”
Manghar’da gün sabah 03.30’da uyanıp, duşla başlıyordu. Alanda şarkılarla toplu dua ediliyor, kahvaltı sonrası saat 08.00’de Hindu bilgelerin sohbeti başlıyordu. Gün boyu tapınaktaki dualara katılmak mümkündü. “Bilgelerin enerjisiyle toplu dua etmek, arınmak için geliyorlar buraya. Meydandaki dualara günde üç kez guru geliyor, konuşma yapıyor, duaya katılıyor. Akşam soru, cevap konuşması yapılıyor. Kutsal yerler geziliyor. İsteyen katılıyor otobüsle bu gezilere.”
Gurusu “Mahima” adını verdi Bal’a. 2005’ten bu yana, ekim ve şubat sonundaki dini festivallere katılıyor. İstanbul’a arınmış, rahatlamış döndüğünü söylüyor. “Lucknow, kış aylarını bile ılık yaşayan, tropikal iklimli, 2,5 milyon nüfuslu bir ticaret şehri. Geçmişte Hint ve Urduca’nın önemli şairleri buradan çıkarmış. Bugün bilişim teknolojisinin merkezlerinden. Şii Müslümanların 1784’te inşa ettikleri dev dini merkez Bara Imambara, eyalet yöneticisi Muhammet Ali Şah’ın 1838’de yaptırdığı Chhota Imambara adlı mozeleumu kentin görülebilecek mekanları. Manghar ise Lucknow’a karayoluyla 3,5 saat uzaklıkta. Yol ormanlardan, buğday, pirinç tarlalarından geçiyor. Şubat, martta müthiş çiçekler görülüyor çevrede. Yollarda bisikletliler ağırlıkta. Küçük köylerden geçerken yalınayak oynayan çocuklara rastlıyorsunuz.”
KRİŞNA’NIN DOĞUM YERİ VRİNDAVAN
Nayad Bal, Uttar Pradeş Eyaleti’nin doğu sınırındaki Vrindavan’dan söz ederken, kentin Lucknow’la kıyas kabul etmeyeceğini belirtiyor. “Çok temiz, güzel ve kutsal bir şehir. Krişna bu kente 15 kilometre uzaklıktaki Matura’da doğmuş, çocukluğu kent yakınındaki Gokul köyünde geçmiş. Gençliğinde Vrindavan’da gezip halkı aydınlatmış. Bu nedenle kent, Hinduların hac merkezlerinden. Yüzlerce tapınak var. Önemli dini festivaller yazın burada, kışın Lucknow’da yapılır. Tapınakların en eskisi Madan Mohan, Kali Gat yakınlarında. En popüler aşram 19’uncu yüzyılda inşa edilen Banke Bihari. 1917’de yapılan Jaipur Tapınağı taş işçiliği ve desenleriyle görülmeye değer. Burgulu 12 kolon üzerinde yükselen Şahji Tapınağı, 16’ncı yüzyılda bir kuyumcu tarafından yaptırılmış, avizeleri, resimleriyle gözalıcı. ISKCON’un beyaz mermerden tapınağı Şiri Krişna-Balarama kentin en güzel dini mekanlarından. Kentin sokakları tütsü kokar, çok güzel tütsüler satılır. Yamuna Nehri kutsaldır, yüzenlerin arındığı söylenir. Antikçağdan kalan ormanları kısmen korunuyor. Sokakta yürürken kendinizi güvende hissedersiniz, halkı yabancılara çok alışkın. Nazikler, herkes İngilizce biliyor. İletişim kurarken tek sorun, nezaketlerinden her şeye evet demeleri. Bu nedenle, yanlış anlaşılma yaşanabiliyor.”
Vrindavan’ın yemek kültürü de hafızada iz bırakacak kadar gelişkin: “Küçük kafelerde, lokantalarda binbir baharatla pişirilmiş harika yemekler sunulur. Palakpanir (peynirli ıspanak), biryani (sebzeli pilav), rasgulla (tatlı) ilk aklıma gelenler.”