GeriSeyahat Viyana ya da Londra’da yaşasaydı, çok farklı bir müzik çıkabilirdi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Viyana ya da Londra’da yaşasaydı, çok farklı bir müzik çıkabilirdi

Viyana ya da Londra’da yaşasaydı, çok farklı bir müzik çıkabilirdi

Chopin, hayatının son 17 yılını geçirdiği Paris’te Dumas, Balzac, Heine gibi yazarlar, Liszt, Berlioz, Mendelssohn gibi besteciler, Delacroix gibi ressamlarla tanıştı.

İDİL BİRET
 
Dokuz ev değiştirdi, üç kez âşık oldu, tüberkülozla savaştı, çok sayıda eser besteledi. Birkaç günlük bir Paris tatilinde, Chopin’in ilk konserini verdiği Pleyel Salonu’ndan, ebedi istirahatgâhı Pere-Lachaise Mezarlığı’na uzanan yolculuğuna tanık olabilirsiniz.

Chopin aslında bir dünya sanatçısı. Gündelik hayatla arasına mesafe koymuş, hangi şehirde yaşarsa yaşasın zihinsel olarak hep hayalinde oluşturduğu mükemmel Polonya’da kalmış. Babası Lorraine bölgesinde doğan, daha sonra yerleştiği Polonya’yı anavatan kabul eden bir Fransız. Chopin ise Paris’te ısrarla Polonya aksanıyla konuşan bir göçmen olmayı tercih etmiş. Viyana ya da Londra’da yaşamayı seçse, ortaya farklı bir müzik çıkardı. Paris’i seçmesinin birkaç nedeni var: Vals rüzgârı esen Viyana’dan hayal kırıklığıyla ayrılıyor. Almanya’yı rüstik bir ortaçağ ülkesi gibi görüyor. İngiltere’nin iklimi sağlığına uygun değil. Paris ise rafine zevklerin, modanın, kültürün merkezi. O dönemde şehrin evlerindeki piyano sayısının 60 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Gençler piyano dersi alıyor, evlerde konserler veriliyor.

ELDİVENLERİNE SERVET HARCAMIŞTI

Chopin, soylu bir aileden gelmemekle birlikte, aristokrat kişilikliydi. Babasını Polonyalı bir asilzade evlat edinmiş, aristokrat gibi yetiştirmişti. Annesi ise tüm servetini kaybetmiş bir aristokrat aileden geliyordu. Chopin bu kültürle büyümüştü. Sadece eldivenleri için hayatı boyunca yaptığı harcamanın gerçek bir servet olduğu hesaplanmış. Giyime düşkünlüğü, diğer günlük alışkanlıkları düşünülürse, Paris’i seçmesinin nedeni anlaşılabilir.

Chopin, piyanoyu insan sesi akışkanlığında ve zarafetinde kullanan, büyük konser salonları yerine evlerde çaldığında iyi işitilebilen bir piyanist. Konserlerle şöhret olmak yerine, piyano öğretmenliği ve besteleriyle hayatını kazanmayı, mümkün olduğunca az konser vermeyi tercih ediyor. Buna rağmen Paris’te ünü çabuk yayılmış.

ENTELEKTÜELLERİN SEMTİNDE YAŞADI

Paris’teki öğrencilik yıllarımda Chopin’in müziğinden uzak duruyordum. Chopin ve George Sand’ın hayatıyla ilgili filmlerdeki aşırı dramatik atmosfer beni rahatsız etmişti. Bazı ünlü piyanistlerin abartılmış duygusal Chopin yorumları nedeniyle uzun yıllar bestecinin eserlerini repertuvarıma almadım. Yaşadığı mekânları da merak etmedim. Yıllar sonra Scriabin’in müziğini keşfederken, Chopin’le kesişti yolum. Kişiliğinin, eserlerinin bize sunulduğu gibi olmadığını gördüm. Bunun üzerine yaşamöyküsünü, yaşadığı yerleri merak ettim.

Paris 1968’e kadar Chopin çağındaki özelliklerini korudu. Sonra hızla değişti. Bugün bestecinin yaşadığı bölgelerde, geçmişin atmosferini gözlemlemek pek mümkün değil. Adı, 16’ncı bölgede küçük, sıradan bir meydana verilmiş sadece. Chopin, hep Seine Nehri’nin sol bölgesindeki semtlerde yaşamış. 1831’den, ölümüne kadar dokuz ev değiştirmiş. Bunların hepsi biliniyor, turistik rehberlerde işaretli. Sadece George Sand’dan ayrıldıktan sonra, hayatının son iki yılında yaşadığı Orleans Meydanı’ndaki (No: 9) binada plaket bulunuyor. Meydana kilitli bir kapıdan geçerek giriliyor, bunun için apartmanlarda yaşayan birinin kapıyı açmasını beklemek gerek. Chopin’le aynı zamanda burada Alexander Dumas, Valentin Alkan’ın yaşadığı düşünülürse, görmeye değer.

Chopin, Paris’te ilk resitalini 1832 Şubat’ında, Pleyel piyanolarının La Fayette Caddesi’ne açılan bir sokaktaki (Cadet Sokağı No: 9) küçük salonunda vermişti. Sonra bu salon Rochechouart No: 22’ye taşındı ve genişledi. Ardından Pleyel firması 1927’de Salle Pleyel (Faubourg Saint-Honoré Caddesi) dev konser salonunu inşa ettirdi. Chopin’i Pleyel’in ikinci salonunda, 1841 Nisan’ındaki konserinde dinleyenler arasında Berlioz, Liszt, şair Heine ve Minkiewicz, ressam Delacroix yer alıyordu. Chopin ilk önemli konserlerinden birini de 1832’de Paris Konservatuvarı’nda vermişti. Bugün konservatuvar farklı bir binada. Eğer bu eski bina bulunabilirse, görülmeye değer. Çünkü Liszt dahil pek çok önemli piyanist bu salonda konser vermiş. Bir başka önemli adres, 1838’de konser verdiği İspanyol Elçiliği. Bu konserden sonra Sand bir kâğıda “Size tapıyorum” yazıp Chopin’e vermiş. Aralarındaki aşk böyle başlamış.

SAND, CHOPIN’İN TÜM İZLERİNİ SİLMİŞ

Chopin, yaz aylarında Sand’ın çocukluğunu geçirdiği Nohant’a gidiyordu. Önemli eserlerinin büyük bölümünü burada yazdı. Paris’in yaklaşık 300 kilometre güneyindeki Nohant, 500 nüfuslu küçük bir köy. Doğası etkileyici. Chopin burada Polonya’nın doğasını bulmuş olmalı. Köyün gizemli bir atmosferi var. Bölgede cinlerden, perilerden bahsediliyor, köyün sokaklarında gezerken büyücü dükkânları görülüyor. Sand’ın malikânesi özenle korunmuş. Bir zamanlar burada Chopin’in yakın dostu Delacroix’in atölyesi varmış. Balzac, Liszt, Flaubert tatilini geçirmeye gelirmiş. Bugün Sand’ın malikânesinde Chopin’in izleri hariç her şeyi bulmak mümkün. Evin içinde Chopin’in ismi geçmiyor. Odası ikiye bölünmüş. Hatta Polonya hükümetince gönderilen büstü bile depoda duruyor. Bununla birlikte malikânenin konser salonuna dönüştürülen ahırlarında Chopin Festivali düzenleniyor. 1997 ve 2002’de bu festivalde konserler vermiştim.

Paris’te Chopin’i keşfedecek kişilere özellikle Delacroix’in atölyesini, Dumas’nın evini gezmelerini öneririm. Romantik Hayat Müzesi’nde (Chaptal Caddesi No: 16) 19’uncu yüzyılın atmosferi görülebilir. Orleans Rıhtımı’ndaki Adam Mickiewicz, Biegas, Chopin Müzesi’nde bestecinin el izi, özel eşyaları sergileniyor (Quai d’Orleans No: 6). Son yolculuğunda Chopin’i Madeleine Kilisesi’nden, Pere-Lachaise Mezarlığı’na Auguste Franchomme, Eugene Delacroix gibi isimlerden oluşan bir grup uğurlamıştı. Bestecinin isteği üzerine kilisede Mozart’ın Requem’i çalınmıştı. Gezi bu güzergâhtaki bir yürüyüşle noktalanabilir. Paris’e gitmeden önce, Sand’ın biyografisini, Prens Karol kişiliğinde Chopin’i anlattığı Lucrezia Floriani romanını, Balzac’ın Camille Maupin kişiliğinde Sand’ı anlattığı Beatrix romanını okumakta yarar var. Bu geziye cebinizde müzikçalarla çıkacaksanız, yanınıza Cortot, Koczalski’nin yanı sıra Paderewski’nin son, Arthur Rubinstein’ın ilk yorumlarını alabilirsiniz. Genç kuşaktan ise Rafal Blechacz’in yorumları dinlenebilir.

2010 PARİS'TE COPİN

Chopin’in ismiyle özdeşleşen Salle Playel Kültür Merkezi, 23 Şubat-14 Haziran arasında 10 resital düzenliyor. Maurizio Pollini, Daniel Barenboim, Krystian Zimerman, Nelson Freire, Brigitte Engerer, Evgeny Kissin gibi isimler bu dizide konser verecek. (www.sallepleyel.fr)

Cite de la Musique’de 9 Mart-6 Haziran arasında “Bestecinin Atölyesi” adlı sergi açılıyor. Bestecinin piyanosu, desenleri, tablolardan oluşan bir atmosferde, Chopin’in ses dünyası tanıtılıyor. 9-14 Mart arasında 20’ye yakın Chopin resitali düzenlenecek. (Jean Jures Bulvarı No: 221)

Paris Belediyesi, entelektüellerin semti La Nouvelle Athenes’de, Chopin ve çağının sanatçılarının anlatıldığı turlar düzenliyor. Rehber eşliğinde, 90 dakikalık yürüyüş turu her salı 14.30’da başlıyor. Nisana kadar sürecek. Katılım ücreti 7 Euro. (Tel: 0033 1 55319567)

Chopin’in Sand’ı ziyaret için gittiği, yazarın hayatına dair belgelerin sergilendiği Romantik Hayat Müzesi’nde 2 Mart’ta “Mavi Nota: 200. Yıl” sergisi başlıyor. Chopin’in dostlarına ait doksan, resim, heykel, desenden oluşan sergi 11 Temmuz’a kadar sürecek. Giriş ücreti 7 Euro. (www.vie-romantique.paris.fr)

False