Omo Vadisi kabilelerinin peşinde 2500 kilometre
Orta batı Etiyopya’dan başlayıp, Kenya’daki Turkana Gölü’ne akan Omo Nehri kurak topraklara can veriyor. 760 kilometrelik nehrin kıyısında yüzlerce yıldır geleneklerini değiştirmeyen kabileler yaşıyor. Okurumuz Selin Ekim, insanoğlunun beşiği, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Omo Vadisi’nde 10 günlük yolculuğun izlenimlerini yazdı.
Hareket noktamız başkent Addis Ababa. Kentten öğle saatlerinde ayrılıp güneye yöneliyoruz. İlk mola göl kıyısındaki Awassa’da. Avdan dönen balıkçıları, mezatta balık satışını izliyoruz. Sonraki hedefimiz 270 kilometre güneydeki Arba Minch. Yolda ilk kabile ziyaretimizi Dorze köyüne yapıyoruz. Guge Dağları’nda, Arba Minch’in kuzey batısındaki köyün halkı pamuk dokumacılığı ve ilginç evleriyle tanınıyor. Fil kafasını andıran, 10 metre yüksekliğinde, bambudan yapılmış bu evlere küçücük bir kapıdan, ancak eğilerek giriliyor.
İlk geceyi Arba Minch’de, Etiyopya şartlarında konforlu sayılabilecek çadırlarda geçireceğiz. Kuzeyden güneye ince bir şerit gibi uzanan Abaya ve Chamo gölleri Nechisar Milli Parkı’yla birleşiyor. Arba Minch park sahasının yanı başında. Sabah erkenden timsah, su aygırı ve birçok su kuşu göreceğimiz Chamo Gölü’ne gidiyoruz. İki saatlik tekne gezisinde hayvanları doğal ortamlarında görme fırsatı buluyoruz. Öğle yemeği sonrası gezimizin belki de en renkli durağı olan Mürsi Kabilesi’ni görmek için Jinka’ya hareket ediyoruz...
DUDAKTAKİ TABAĞA GÖRE BAŞLIK PARASI
Mürsiler, Omo Vadisi’nde yaşayan onlarca kabileden biri. Jinka şehri yakınlarında, Mogo Ulusal Parkı’nda, 200-250 kişilik gruplar halinde 7500 kadar Mürsi yaşıyor. Bu göçmen kabile, yağışlı ve kurak mevsimde nehrin çekilmesine göre yer değiştiriyor. En bilinen gelenekleri kadınların dudaklarına taktıkları tabak. Ergenlik çağında alt dudaklarında bir delik açıyorlar. Gittikçe büyütüp küçük bir diskin sığacağı hale getiriyorlar. Bu görüntü bize dehşet verici, itici görünse de kabile kadınları için vazgeçilmez bir aksesuar. Tabağın boyutu büyüdükçe, genç kadının başlık parası artıyor, yani erkekler için de makbul. Geleneğin kökeniyle ilgili görüşler muhtelif. Dünyada kadınların güzellik için yaptığı çılgınlıklardan biri olsa gerek. Güzel olduğuna inanmasa hiçbir kadın bunu yapmaz.
Seyahat boyunca en sık duyduğumuz kelime “Birr”. Etiyopya’nın para birimi birr, 9,5 TL’ye eşit. Sokaklarda yürürken, kabile ziyaretlerinde, köylerde, pazar yerlerinde yanımıza gelenler “Two birr” , “Three birr” istiyor. Bir Etiyopyalı’nın fotoğrafını çekmeden evvel “birr” konusunda uzlaşmamız gerekiyor. Aksi halde sinirleniyorlar, iş fiziksel şiddete kadar gidebiliyor. 2-3 birr’e keyifle poz veriyorlar.
KADINDA SÜNNET ZORUNLU
Turmi’ye yol almadan önce biraz daha güneye, ülkenin Kenya ve Sudan sınırı yakınındaki Omarate’ye yöneliyoruz. Yol koşulları gittikçe bozulduğundan ciplerimizin sık sık lastiği patlıyor, duruyoruz. Yol sadece 70 kilometre, fakat oldukça uzun sürüyor. Bölgenin en sıcak, en tozlu yerleşimi Omorate, Omo Nehri’nin doğu yakasına kurulmuş. Gitme nedenimiz Daasanch Kabilesi’ni görmek. Nehrin diğer yakasına geçmek için kütükten oyulmuş kanolara biniyoruz. Kısa, keyifli, belki de tehlikeli sayılabilecek bir yolculukla karşıya varıyoruz. Nehir kenarında olmasına rağmen çok kurak, adeta çölümsü bir bölge burası. 15 dakika süren, toz fırtınalı bir yürüyüş sonrası kabileye ulaşıyoruz. Daasanchlar, nehrin iki yakasında, Omorate ve Turkana gölleri arasında yaşıyor. Nüfusları 45 bin civarında. Geçim kaynakları tütün tarımı ve hayvancılık. Kadınları, erkekler gibi sünnet ediliyor. Öncesinde hayvana eşdeğer görülüyor, evlenemiyorlar.
Yine oldukça zorlu bir yolculukla Turmi’ye varıyor ve “lodge”umuza yerleşiyoruz. Ertesi gün Hamer kabilesine gidiyoruz. Örülü, yağlamış, tek tip saçlarıyla kadınları çok güzel. Genç kızlar ve erkeklerin eşlerini seçmek için yaptıkları dansları izliyor, gün batımına kadar orada kalıyoruz.
Etiyopya seyahatimizde her gün yaklaşık 300 kilometre yol yaptık. Her geceyi ayrı bir otelde geçirdik. Bölgelerinin en iyi otellerini seçmemize karşın, standartlar birçok kişiyi zorlayacak düzeydeydi. Fakat bu bizim gezgin ekibimiz için sorun olmadı...
Aklınızda olsun
Yola çıkmadan sarıhumma, tifo, tetanoz, hepatit A ve B aşılarını yaptırmak, ülkeye girerken aşı kartlarını göstermek gerekiyor. Sıtma riskine karşı seyahat boyunca ilaç, sinek kovucu sprey kullanılması öneriliyor. THY, İstanbul’dan Addis Ababa’ya her gün direkt uçuyor. Vize Ankara’daki büyükelçilikten alınıyor. Etiyopya takviminde bir yıl 13 ay. Dünya takviminden 7 yıl geride. Yılın ilk günü 11 Eylül. Saat sistemi de farklı. Güneşin doğumu saat 00.00. Türkiye’den 6 saat geri.
Sömürgeleşmedi, kültürünü korudu
Etiyopya insanlık tarihinin en eski uygarlıklarından. Arkeolojik kazılarda 3 milyon yıllık insan iskeletine ulaşılmış. Lucy adlı iskelet Addis Ababa Ulusal Müzesi’nde. 2’nci Dünya Savaşı’ndaki kısa İtalyan işgali hariç, sömürgeleşmeyen Etiyopya’da yerel kültür, diğer ülkelere oranla çok daha sağlam kalmış. 1993’te Eritre ayrılınca ülkenin denizle bağlantısı kesilmiş. 93 milyon nüfusun yüzde 60’ı Ortodoks, yüzde 30’u Müslüman.
Yollar hayvan dolu
Ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanan ülkede, 15 milyon kişi geçimini kahveden sağlamakta. Afrika’nın en fazla hayvana sahip ülkesi. Yollar koyun, keçi, sığır sürüleriyle dolu. Eşekli ya da yürüyen çobanlar da trafiğe eklenince ortaya şaşırtıcı bir manzara çıkıyor. Kimi zaman asfalt, kimi zaman mıcır, çoğu zaman da patika olan bu yollarda hayvanlara çarpmadan cip kullanmak tecrübe gerektiriyor.