GeriSeyahat Mısırda sırt çantalı iki kadın turist
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Mısırda sırt çantalı iki kadın turist

Mısırda sırt çantalı iki kadın turist

Mısır gerek Kızıldeniz’in muhteşem sualtıyla gerekse binlerce yıllık piramitleri ve tapınaklarıyla mutlaka gezilip görülmesi gereken bir ülke. Bunda anlaşalım... Arap coğrafyasında daha önceki seyahatlerimden bildiğim üzere bu yolculuğun kolay geçmeyeceği belliydi. Vize sürecinde başladı ve katlanarak gitti. İki sırt çantalı kadın, tursuz ve arabasız Mısır’da ne yaptık? Zor muydu? Kesinlikle evet. Bu yazı biz gezginlerin nelerle karşılaşabileceğini anlatmak ve hayatlarını kolaylaştırmak için bir rehber niteliğinde yazıldı...

Uçak biletlerimizi yaz aylarında ucuz bilet satan bir havayolu şirketinin kampanyasından aldık. Gidiş-dönüş, dönüşte 20 kilo bagaj hakkıyla 750 lira, puanlarımdan sonra 450 lira tuttu. Aslında yazın gitmeyi düşünmüştük ama yaz aylarında 50 dereceleri bulan sıcaklığı sebebiyle kışa erteledik. Aslında bu seyahatte üç kadın olacaktık.

Arkadaşlarımdan Çilem Yaşar yeşil pasaport sahibi. Ben ve Ayşe Yılmaz, bordo pasaportluyuz ve ikimize vize yolları gözüktü. Ben de yaştan yırtınca (Mısır 20 yaş altına ve 45 yaş üstüne kapıda vize uygulaması yapıyor) geriye sadece Ayşe kaldı. Mısır Konsolosluğu’nun sitesinde, aradığınız net vize evrakı listesini bulamayacaksınız. Facebook hesaplarından paylaşıyorlarmış. Sitelerindeki form eski. Konsolosluktan yenisini veriyorlar. Sadece salı, çarşamba ve perşembe günleri sabah 9.30 ile 11.30 arası başvuru kabul ediyorlar. Vize evrakınızı veriyorsunuz. Eğer vizeniz çıkarsa sizi arıyorlar ve pasaportunuzla konsolosluğa gidip 25 dolar vize ücretini yatırıyorsunuz. Pasaportun teslimi de pazartesi ve cuma saat 15.00’te yapılıyor. Ayşe 3 ay önceden vizeye başvurmasına rağmen ses çıkmayınca biz Çilem ile yola çıktık.

Ben 45 yaş üstü kapı vizesi bilgisine güvenip son gece check-in yapmaya kalkışıp yapamayınca, uçak şirketini aradım ve “Vizeniz yoksa geçemezsiniz” yanıtını alınca ufak çaplı bir kalp krizi geçirdim.

Uçak şirketinin çevrimiçi check-in bölümünde yeşil pasaportlar için de işlem yapılmıyor. Yazarımız Saffet Emre Tonguç’un yılbaşında vizesiz turu olduğunu öğrenince kendisine danışıyorum. Artık nasıl bir panik yaptıysam bana sesli mesaj atarak “Sakin olun Bahar Hanım” diyor. İnternetteki ve uçak şirketinin telefon danışma hatlarındaki bilgilerin yanlış ve yetersiz olduğunu anlatıyor.

Daha kapıda başlıyor

Ertesi gün bir tarafta İstanbul için beklenen kar fırtınasından dolayı ertelenen uçuşlar, bir taraftan benim vize sorunum, düşüyoruz havaalanı yoluna. Bir arkadaşım bırakıyor bizi havaalanına. Diyorum ki “Çok uzaklaşma. Geçemezsem eğer gerisingeri dönebiliriz.” Çilem’de yeşil pasaport var ama o da beni bırakmayacağını söylüyor, “Ben de gitmem” diyor. Kontuardan hiç sorunsuz geçiyorum... Oysa o kadar yılmıştım ki daha yola çıkmadan eve dönsem de üzülmeyecektim sanki. Mısır’a iner inmez polis sizi vize ücreti ödeyeceğiniz bankolara yönlendiriyor. 25 dolar ödeyip geçiyorsunuz. Yeşil pasaporttan da istiyor ki yeşil, 25 dolarlık kapı vizesinden muaf. Ben yeşil deyince yeni görmüş gibi yapıyor ama hiç inandırıcı değil. Hoşgeldik Mısır.

Mısır seyahatimde yine her yolculuğumda olduğu gibi Couchsurfing uygulamasından (Gidilen ülkenin yerli halkının evinde ücretsiz konaklama uygulaması) ayarladım kalacağım yerleri. Bu tarz ülkeler için tehlikeli bulunmasına karşın en rahat ve konforlu Couchsurfing konaklamamı Mısır’da yaptım. Başka ülkelere nazaran daha farklı kullanıyorlar uygulamayı. Luksor’da bize bir oda-salon ev verildi. Sadece bize ait olan bir ev. Sokakların pisliğine inat bir o kadar temiz.

Giza’daysa kaldığımız ev aslında bir guesthouse (konukevi) idi. Biz sahibinin evinde kaldık ama yine bize ait bir bölümü vardı. Size evi gezdirip neyi nasıl kullanacağınızı anlatıyorlar. Giza’da evinde kaldığımız kişi, bizi annesinin evine götürdü. Lahana dolmaları, etli bezelyeler, turşular yedik. Beraber ‘Aşk-ı Memnu’ seyrettik. Evinde konakladığım kişileri referanslarına bakarak seçtim. Sayfalar dolusu yorum okudum. Güvenirliğinden emin olduktan sonra gittik ve inanın bana hiçbir riski yoktu. Sadece Aswan’da iki gece otelde konakladık. Orada da bizi misafir edecek yerler buldum ancak Aswan biraz geniş bir alanda olduğu için merkezde tren garına yakın bir yerde kalmak istedim. Gir, çık, dolaş, uyu, tekrar çık şeklinde olması çok isabetliydi. Genelde bulduğum evler merkeze biraz uzak oluyor.

Giza’da piramit manzaralı bir yerde, Hurghada’da Kızıldeniz manzaralı bir terasa sahip, tam merkezde bir yerde konakladık. 16 gecenin 1 gecesi otogarda, 1 gecesi trende, 1 gecesi otobüste, 2 gecesi otelde ve geri kalanın hepsi lokal evlerde konaklayarak geçti. Mısır’daki sistem şöyle işliyor: Sizi ücretsiz misafir ediyorlar. Gitmek istediğiniz yerlere taksi ayarlıyorlar. Tur satıyorlar ve her türlü para kazanıyorlar. Otele günlük 150 Mısır pound’u ödedik. Hosteller 10 dolar civarında.

Mısırda sırt çantalı iki kadın turist

Biraz zorlandık ama iyi iş çıkardık

Mısır çok fazla ‘sırt çantalılara’ göre bir ülke değilmiş. Transferleri, otelleri, restoranları ayarlanmış turistler Mısır’ın tadını çıkarıyor. Bu yolculukta cüzdanım da çalındı, ateşlenip hastalandım da... Sağlık sigortam olmasına rağmen korkumdan doktora da gidemedim. Mısır’dayken hep turla gelmeliydik deyip durmuştum. Döndüğümde baştan başa Mısır turu olarak anılan bu gezinin fiyatına baktım; 17 bin lira artı 700 dolar ekstra turlar olduğunu öğreniyorum. Ben vizem dahil bir sürü alışveriş de yaparak tam 450 lira artı 500 dolar harcadım. Biraz zorlandık, hatta bazı yerleri plandan attım ama bence çok iyi iş çıkardık. Siz tek seferde her yeri görmek zorunda değilsiniz. Birkaç parçaya böldüğünüzde çok daha hesaplı ve kolay turlar var.

Taksici derdi...

Mısır’da en büyük sorunumuz taksiye binmek. Havaalanından bindiğimiz ilk taksiciyle yolda 40 kere kavga ettik. Eğer taksi gerekiyorsa Uber kullanın. Career’i deneme şansım olmadı ama ve en ekonomiği olan inDrive uygulaması sayesinde havaalanına gidebildik. Havaalanına metro, otobüs yok. Dolmuşlar kapıya kadar gidiyor ama içinde yürümek yasak. Girişinde silahlı askerler var. Havaalanında sabahlamak yasak. Dışarı çıkarıyorlar. Havaalanına erken gidip takılayım diyemiyorsunuz. Girişte değil ama çıkışta inanılmaz aramadan geçiyorsunuz. Çıkarken tam 7 kez hatta saçımın içini bile aradılar...

Mısır’da telefon ve internet için alabileceğiniz hat Orange. Başka operatörler de var ama hem daha pahalı hem de her yerde çekmiyor.

20 GB interneti olan hat için 10 dolar ödedik ama 10 GB’ta bitti. Enteresan olan, bitik bir internetle WhatsApp’ı kullanabilmemizdi. Hakkınızı arayacak bir kişi ya da kurum bulamıyorsunuz. Yeni paket almaktan başka çarem kalmadı. WhatsApp’tan sesli aramayı devlet yasaklamış. Facebook Messenger’dan aranabiliyor sadece. Eğer yurtdışını arayacaksanız Facebook kullanın.

Paranızı bankalarda bozduruyorsunuz. Havaalanında bankamatik var. Genelde havaalanlarında düşük kurdan bozdurursunuz ama bu Mısır için geçerli değil. Tapınak ve müze girişlerinin çoğunda kredi kartı geçiyor. Kullanmayı düşünmemiştim hiç ama zaten üçüncü gün çalınan cüzdanım sebebiyle kredi kartını deneme şansım olmadı. Siz paranızı bozdurup gidin. Dolar almıyorlar. Mağazalar düşük kurdan alıyor.

Rahat bırakmıyorlar

Tapınakları gezerken her yerden biri çıkıyor, telefonunuzu alıp fotoğraflarınızı çekmek ve bir şeyler anlatmak istiyor. Sonra da tabii ki bahşiş. Eserlerin başına güvenlik dikmişler. O güvenlik kendi eliyle geç diyor yasak bölgeye. Sonra hemen para! Öyle tapınaklar geziyorsunuz ki eserler inanılmaz. Rahat bıraksalar hayret edeceğim ama nerde! Bu ulvi duygulara sadece Sinifro ve Dahsher piramitlerinde ulaşabildik. Sabahın erken saatlerinin de avantajıyla iki piramitte de bizden başka kimse yoktu. Önce yukarı tırmanıp, sonra yerin yedi kat dibine inip sonra tekrar kubbelerine tırmandığımız piramitlerin tadını tam olarak çıkardık. Yalnız ve özgür olmanın tadına doyamadım. Gezinin sonlarına doğru keşfediyorum ki ‘dil bilmiyorum’ derseniz peşinizi hemen bırakıyorlar. Başta düşünseydik keşke.

Müze, piramit, tapınak girişleri oldukça pahalı. Tek biletle her yeri de göremiyorsunuz. Piramide ayrı, piramidin içine ayrı ücret gibi. Eğer şimdi bir seçme şansım olsaydı o kalabalık güruhla Keops’un içine girmeye çalışıp 400 Mısır pound’u ödemezdim. Eğer o ruhu yaşamak istiyorsanız Dahsher ve Sinifro piramitlerinin girişi içi dışı dahil 60 Mısır pound’u ve erken giderseniz kimsecikler yok.

Tur almadan asla bir yere gidemiyorsunuz. Bize turlarımızı ev sahiplerimiz ayarladı. Yolda tanıştığımız diğer Türkler her anlaştıkları taksiyle kavga etmişler. Taksi sizi erkenden alıyor. Gideceğiniz yerlere götürüyor. Kapıda bekliyor. Saat 15.00 olduğunda turunuz bitmiş dönüyorsunuz. 15.00’ten sonra çalışan tur yok.

Mısır’dayken en çok aldığım soru “Hakikaten anlatıldığı kadar pis mi” olmuştu. Hakikaten öyleymiş. Sokakları kimse süpürmüyor. Sadece Kahire’de mahkemenin olduğu sokağı süpüren birini gördüm. Yürürken paçalarımdaki toza inanamadım. Dağda taşta olmuyor bu kadar. Havası o kadar kirli ki nefes alınmıyor. Aşırı bir plastik poşet kullanımı var.

Rüyama giren balık çorbası

Yemek yemek için çok fazla seçenek bulamadık doğrusu. Hiç bu kadar yemek aradığımı hatırlamıyorum. Genelde kebap ve et türü şeyler var. Porsiyonlar küçük ancak çok lezzetli. Hele etin yanındaki tahin sos nefis; içine katılan baharatla muhteşem. Asıl iyi yemek yeme şansını Hurghada’da yakaladık. Balık pazarını bulduktan sonrası tufan. 3 gece her gün soluğu orada aldık. Kiloyla aldığınız balığı sizin için pişiriyorlar. Papağan balığı, kocaman karidesler ve en muhteşemi o balık çorbası... Hayatımda bu kadar güzel bir balık çorbası içmedim. Rüyalarıma girecek cinsten. Fiyatlar da gayet makul.

Mısır hayatınızda bir kez bile olsa mutlaka görmeniz gereken bir ülke. O tapınakların heybeti, tavandan yere kadar duvar resimleri, Krallar Vadisi’ndeki yeraltı mezarları, müzelerindeki mumyalarıyla, bu dünyadan değilmişçesine güzel ve özel, her bir metrekaresiyle asla unutulmayacak bir ülke. Harcadığım her emeğe, zorlanmaya değdi sonuna kadar.

Suyun altındaki dünya

Hele suyun altı... Boşuna ücretsiz plaj aramayın. Tüm sahil şeridi otellere ve beach’lere tahsis edilmiş. Giriş pahalı değil. 50 Mısır pound’u civarında. Birkaç plaj gezdikten sonra Orange’ı beğeniyoruz. Biz Hurghada’da son iki gün deniz keyfi yapıp dinlendik. Hava 20 derecelerdeydi. Çilem çok üşür. Hızlı hızlı girdi. Deniz maskesini de almamış. Mesele denize girmek değil ki. Mesele o suyun altındaki dünyayı görmek.

Son gün biraz kendimi kaybettiğim ve günü suyun altında geçirdiğim doğrudur. En huzurlu yer orasıydı. Kayıp Balık Nemo peşimi hiç bırakmadı. Bir balık gelip tadıma baktı. Masmavi istiridyeler seyrettim.

Ben bundan 6 yıl önce Mısır’a ilk seferinde dalış turuyla gitmiştim ve bu olumsuz durumların hiçbirini yaşamamıştım. Bu kez sırt çantalı iki kız 16 gece konaklamalı ve oldukça uzun bir tur yaptık. Bu kadar açıkyüreklilikle deneyimimi sizinle paylaştım ama korkmayın. Göreceğiniz şeyler öyle muazzam ki hayatınızda en az bir kez Mısır’a gitmelisiniz. Kendi tarzınıza uygun bir seyahat planıyla dünya değişmeden mutlaka görün. Şimdi arkadaşım Çilem’le yaşadığımız her şey kahkahası bol, tatlı birer anı. Mısır’da gidemediğim, göremediğim yerler için tekrar bir plan yapacağım ve bu sefer daha deneyimli olarak önlemlerimi alacağım.

En alt fiyattan pazarlık yapın...

Mısır’da sizi en çok yıldıran şey herkesin bir şey satmaya çalışması olacak. Bir dükkâna girip bir şey alabilmek büyük mücadele gerektiriyor. Türk olduğumuzu duyan ‘Yavaş yavaş Hasan Şaş’ı yapıştırıyor. 6 senede hiçbir şey değişmemiş. Bir şeyin fiyatını sorduğunuz an bittiniz demektir. Hemen dükkânın içine davet geliyor. Asla sorduğunuz şeyin fiyatını öğrenemiyorsunuz. Ne yaparsanız yapın peşinizi bırakmıyorlar. Satıncaya kadar uğraşıyorlar. Ben en düşük fiyatı verip genelde almayı başardım ama inanın bana büyük bir mücadele gerektiriyor.

False