GeriSeyahat Dört bin metrede boşluğa attığım adım hayatıma yepyeni bir kapı açtı
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Dört bin metrede boşluğa attığım adım hayatıma yepyeni bir kapı açtı

Dört bin metrede boşluğa attığım adım hayatıma yepyeni bir kapı açtı

Zeynep Atılgan Boneval (35), işletme eğitimi aldı. Çeşitli firmalarda yöneticilik yaptı, dünyayı gezdi. Eşi Alp Boneval’le (42) bir kayak gezisinde tanıştı. Rotayı Doğu’ya çevirip keşif gezilerine çıktılar, macera turlarına katıldılar. İki yıl önce Yeni Zelanda’da, dört bin metreden boşluğa bırakıverdi kendini.

Uçağın kapısından attığı adım, hayatında yepyeni bir dönemin başlangıcı oldu. İşinden ayrıldı. İstanbul’da meraklılara hayat akademisi hizmeti veren “Hepsi Hikaye”yi kurdu. Boneval “3 bin metre yükseklikteki Kaplan Yuvası tapınağına tırmandığımda dünyaya, olaylara uzaktan bakmanın önemini kavradım. Vadi Rum’daki çölde yıldızları seyrederken, Patagonya buzullarında yürürken evren ve zamanın sonsuzluğunda insan ömrünün ne kadar kısa olduğunu fark ettim” diyor.

Kırım, Yunanistan göçmeni bir aileden geliyorum. Bursa’da geçti çocukluğum. Babam yurtdışına aydınlatma gereçleri pazarlıyordu. Bol bol İtalya’ya giderdik. 10 yaşında okulun folklor ekibiyle, iki ayda yedi ülke gezdim. Evlerde kaldık. Algım açıldı, özgüvenim arttı, özgürlüğü tattım. Lisede okulla Avrupa’nın büyük bölümünü gezdim. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi’ndeyken yazları staja gittiğim Hollanda, Belçika, İtalya’da otomobil kiralayıp çevreyi gezerdim. Yalnız seyahati böyle öğrendim. Gezide günce tutmaya, içdönüşümlerimi yazmaya başladım. Master için San Diego’daki California Üniversitesi’ne gittiğimde, üç yıl ABD’nin doğal parklarını gezdim. Meksika, Karayipler, Brezilya’ya gittim.

KIYIDA DURMAM, HAYATA BALIKLAMA DALARIM

ABD’den dönüşte işim nedeniyle sıkça Avrupa’ya gidiyor, otomobil kiralıp çevreyi keşfediyordum. Bu dönemde Uzakdoğu felsefesi, yaşam biçimlerine ilgi duymaya başladım. 2002’de Avusturya’daki kayak merkezi St. Anton’da eşimle tanıştım. Alp, farklı yaşam biçimlerine, özel anlara odaklanan bir fotoğrafçı. Yılda en az beş uluslararası gezi yapmaya karar verdik. Ağırlıklı olarak Uzakdoğu’yu gezdik. 2003’te turizm sektörüne girince iş gezilerim arttı. Bugüne kadar beş kıtada pek çok ülke gezdim. Yılda en az 30 günümü yurtdışında geçiriyorum. Gelecek iki yılda Moğolistan, Bolivya, Borneo, Yemen, Tanzanya, Şili’deki Paskalya Adası’nı görmek istiyorum.
Yola çıkmadan altı ay önce okumaya başlarım. Doğal parkları, tarihi, kültürel mekanları, pazarları öğrenirim. Alışveriş önemli değildir. Şehirlerin halkını, ilişkilerini incelerim. Böylece kendimdeki başkalıkları keşfederim.Farklı renk ve kültürlerin verdiği gezginlik sarhoşluğunu, dönüşte not ve fotoğraflardan kitapçık oluşturarak uzatırım. Yolculuklar cesaretimi kışkırtmak, sınırlarımı zorlamak, dünyaya derinlemesine gözlemlemek için birer fırsattır aynı zamanda. Macera etkinliklerine katılır, hayata kıyısından bakmak yerine içine dalarım.

ALTI MACERA ROTASI

YÜRÜYÜŞ SAFARİSİ: 2006 yazında Kenya’daki Tsavo Ulusal Parkı’nda, 35 kilometrelik rotada eşimle dört gün yürüdük, kamp yaptık. Cip kullanmadık. Rehber ve korumamız vardı. Göçte aslan, leopar, fil, çitalarla içiçeydik. Bir buffalo saldırısı atlattık. Renklerin parlaklığı, toprak, vahşi yaşam çok etkileyiciydi. Bu turu C.C. Africa gibi bir vakıf kanalıyla yapmanızı öneririm. Namibya’da çıktığım safariyi de unutamıyorum.

PİST DIŞI KAYAK: Bir dağın ululuğunu kavramak için turistik mekanların, pistlerin dışına çıkmak, doğaya karışmak gerekir. Pist dışı kayağa yedi yıl önce St. Anton’da başlamıştım. İsviçre, Fransa, Avusturya’da kaydım. Ustalık gerektiriyor. Amerika’da yasak. Avrupa’da rehber eşliğinde yapılıyor. Kendinizi rehbere teslim edip, taze kardan yüzer, uçarmışcasına geçmek harika. Dağla uyum içine girdiğinizde, kendisini size açıyor. En sevdiğim rota Verbier. Dört kez gittim. Şubatta karı bol, dört dağın birleşen vadilerinde uçsuz bucaksız bir alan var. Gözalabildiğine orman, dereler. Köy kalabalık fakat pist dışına çıkan çok az. En fazla 6 kişilik grupla yedi saati bulan turlar yapıyoruz. Bir yürüyüş grubunun çığa yakalanmasına tanık olduk, üç kişi öldü. Yine de pis dışı kayaktan vazgeçmedim.

BUZ TIRMANIŞI: 2005’te Patagonya’da 250 kilometrekarelik Perrito Moreno Buzulu’na iki farklı noktadan 2,5’ar saatlik iki tırmanış yaptık. Arjantin’deki El Calafate’den, 85 kilomere uzaklıktaki buzullara tekneyle gittik. 30 dakikalık yürüyüşle buzula ulaşıp, buzda çok dik olmayan bir güzergahta tırmandık. Her katmanda milyonlarca yılın öyküsü, sayısız fosil gömülüydü. Buzul sürekli çatırdayarak, heybetini ve yaşadığını hissettiriyordu. Tek bitki yoktu etrafta. Beyazlık sonsuzluk, insanın küçük ve kısa hayatını hatırlatıyordu. Pırıl pırıl güneşli bir havada, buzun üstünde terliyorduk. Şili tarafındaki Torres Del Paine buzulu ise bir doğal park. Çok daha vahşi, rüzgarları, insanları sert. Arjantin’den karayoluyla yaklaşık 7 saatte ulaştık. Müthiş bir manzarayla karşılaştık. Yaklaşık 45 kilometre hızla esen rüzgar ve şiddetli yağmurla yürüyüp keyif aldık. Dik bir zeminde yükselirken, bembeyaz tuz gölü manzarasını gördük. Üstündeki buzullara, iki sivri tepeye bakarken yeryüzünün ululuğunu hissettim, insan elinin bozamayacağı kadar büyük olduğunu düşündüm. Çevrede lamalar, kaktüsler var. Şimdi hedefim, Antarktika’daki Lamaire Kanalı. Çadırda konaklayıp 10 günlük yürüyüş yapmak istiyorum.

ÇÖLDE KAMP: Geçen yıl nisan sonu, havalar ısınmadan altı arkadaşımızla Ürdün’de günü birlik turların düzenlendiği Vadi Rum’a gittik. Kıpkırmızı toprak, kaya oluşumları, kayalara kazınmış görkemli yapılar çok etkileyiciydi. Issızlıkta atmacalar süzülüyor, her seferinde ölüm bir canlının kapısını çalıyordu. Gece çölde, çadırda kaldık. Gökyüzünde, hayatımda ilk kez bu kadar çok takım yıldızı gördüm. Bu manzaraya bilmediğimiz hayvanların sesleri eşlik ediyordu. Evrenin sonsuzluğunu hissettim. İnsanoğlu evrendeki tek canlı olamazdı.

PARAŞÜT: 2007’de Yeni Zelanda Queenstown’da, eşimle 4 bin metreden atladım. Dünyanın tüm doğa güzelliklerini buluşturan bu adaya gökyüzünden bakmak istemiştim. 1998’de Las Vegas’ta ilk kez denemiştim, fakat bu sefer boşluğa ilk adımı atmak, büyük bir hızla yüksekten düşmek, rüzgarın şiddetine direnmek beni farklı etkiledi. “Bu büyüleyici güzellikte ölmeye değer” diye düşündüm. Hayatta hiçbir şeyden korkmayıp adım atmak gerekiyordu. Güzellikleri ancak böyle keşfedebilirdim. Dönüşte işten ayrılıp, yeni bir hayat kurdum.

DAĞ YÜRÜYÜŞÜ: Butan, Asya’nın el değmemiş, doğasını, kültürünü koruyan iki ülkesinden biri. 2007 Kasımı’nda festival zamanı gittik. Budist tapınakları dağların başında. Bol bol yürüyüş yaptık. Buda’nın ayak izinin bulunduğu Tigers Nest, 1692’de 3200 metrede kayalara oyulmuş. Paro’ya uçakla gidip, sonra 15 dakika otobüsle dağın eteğine varılıyor. 700 metre irtifadan başlayan, dar bir patikadan 130 dakika tırmandık. Bazı bölümlerine taştan merdiven oyulmuş. Çevreden yeşillik fışkırıyor. Yolda rastladıklarımızın çoğu budist rahipler, talebelerdi. Gökyüzüne yükseldikçe, hayata yukardan bakmanın bir bilgelik olduğunu hissettim. Tapınakları yükseklere kurmanın bir nedeni de bu olsa gerek. Geçmişin dünyasında, kutsal bir atmosfere giriyor, ancak bunun bir parçası olmadığınızı görüyorsunuz. Kayalar set set oyulup, ahşap cepheli tapınak yapılmış. Budistler dua bayraklarını tepelere asıp, evrene karışmasını düşündürüyordu. Bir sonraki hedefim Tibet’deki Kailash...

en sevdiği beş yer
' Şili Patagonyası ' Namib Çölü ' Rum Vadisi (Ürdün) 'Tigers Nest (Butan) ' Aeolia Adaları (İtalya)

Ne okur, dinler
Yerel yazarlar

Ne yer, ne içer
Yerel lezzetler

Nerede kalır
Yerel pansiyonlar, ekolojik oteller

çantasının vazgeçilmezleri
Seyahat defteri, kalem

Ne giyer
Yürüyüş ayakkabısı, spor kıyafet

Kiminle
Eşiyle

Ne alır
Doğal taş topluyor, el yapımı cam işi, seramik
False