GeriSeyahat DoÄŸu Karadeniz’de 3 muhteÅŸem gün
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
DoÄŸu Karadeniz’de 3 muhteÅŸem gün

DoÄŸu Karadeniz’de 3 muhteÅŸem gün

Türkiye’nin Alpler’ine, koca koca vinçlerle çıkılamadığı için hâlâ betonlaşmamış Rize yaylalarına, yukarılara doğru tırmandıkça içine dalmak ve hiç çıkmak istemeyeceğiniz yeşil denizlere ve bulutların üstüne hoş geldiniz. Bu yazı, geç kalmış bir Karadeniz yolculuğunun ilk adımıdır.

Karadeniz’in yükseklerinde doğa o kadar başka, o kadar deli ki; dikilen bütün betonlara, kesilen ağaçlara başkaldırıyor yeşil! Ne yapsan yerinden yeniden fışkırıyor. HES’lerin (hidro elektrik santralı) azalttığı su debisine inat, hâlâ ısrarla, arzuyla direniyor Karadeniz dereleri!

Başını biraz göğe dikip, düz yoldan saptığında, internetin çekmeyip kaybolduğunda, su sesleri başlıyor. Şimdi hazırsanız, sizi alıp başı dumanlı dağların serinliğine taşıyacak, Doğu Karadeniz’e ilk adımı atmanızı sağlayacak rotamızı anlatmaya başlayayım. Çünkü bundan böyle bana her yaz, Karadeniz!

Doğu Karadeniz’de 3 muhteşem gün

1.Gün: Trabzon - Kayabaşı Yaylası - Sındıran Köyü - Maçka

Trabzon Havalimanı’na indiğimizde henüz gün ortası olmamıştı. Bizi bekleyen arazi araçlarımıza binip Rize’ye oranla yolu daha kolay olan Trabzon yaylaları ile başladı yolculuğumuz.

Trabzon’dan Akçaabat’a ilerleyip yaklaşık 25 dakika sonra Kayabaşı Yaylası tabelasından içeriye saptık ve bulutlara doğru yolculuğumuz başladı. Şimşir ormanları arasından devam ettik. Yükseldikçe nefes almaya, kalp atışlarımızı duymaya, durup durup fotoğraf çekmeye ve anlamsız sevinç çığlıkları atmaya başladık. Evet, betondan büyük şehirlerde yaşıyorsanız, Karadeniz’in bünye üzerinde böyle tuhaf bir etkisi var.

Öğleden sonra açan güneşle birlikte, Sındıran üzerinden geçen daracık yolu kat ederek Maçka’ya, oradan da Trabzon’a varmaktı hedefimiz. Yol boyu çağlayan minik dereler, ineklerini otlatan aileler, hasır küfesinde odun ya da erzak taşıyan güçlü Karadeniz kadınları ile birbirimize el sallayarak, orman yollarından, daracık patikalardan ilerlemeye başladık.

Maçka’nın sırtları, hayatımda hiç görmediğim yeşil bir rengin bin bir tonu ile karşıladı bizi. Her ağaca sarılmak, her ahşap kulübenin yanında fotoğraf çektirmek, yabani elma ağaçlarının dallarından sürekli elma toplamak ister mi bir insan? Biz istedik. Yolda yarılan lastiğimizi hiç söylenmeden değiştirdik.

Trabzon’a vardığımızda ilk iş, düşen kan şekerimizi yükseltmek için Metin Usta’nın meşhur Hamsiköy sütlacından tatmak oldu.

Doğu Karadeniz’de 3 muhteşem gün

2. Gün: Çamlıhemşin - Şenyuva Köyü - Pokut Yaylası

Sabah erken saatlerde Trabzon’dan ayrılıp şehri bir an önce ardımızda bırakmak üzere yola koyulduk. İlk hedefimiz Çamlıhemşin ve Şenyuva Köyü. Yaklaşık 1 saat süren sahil yolu yolculuğundan sonra Fırtına Deresi’nin yanından süzülerek Çamlıhemşin üzerinden bizi Pokut Yolu’na taşıyacak nefis Şenyuva Köyü’ne vardık.

Yol üzerindeki köyün en büyük sürprizi, yediğimiz en güzel öğle yemeklerinden birini bize sunacak olan, tarihi Şenyuva Köprüsü’nün kıyısındaki Cuga Kafe oldu.

Şenyuva Köyü’nden kuzeye doğru devam ettiğinizde, yaklaşık 15 dakika sonra karşınıza çıkan minik ahşap tabela size zorlu ama bir o kadar da keyifli bir yolculuğun kapılarını açacak. Pokut...

Pokut’a tırmanış eğer gündüz saatlerini tercih ederseniz daha az riskli. Araçla çıkıyorsanız her daim yedek lastik ve çekme halatı bulundurmanızda fayda var. Arazi aracı ile çıkma şansınız varsa işiniz nispeten daha kolay. Pokut’a tırmanmak eğer araç trafiği yoksa yaklaşık 1 ile 1.5 saat arası sürüyor.

Pokut’ta kalacağımız Tanevit Dağ Evi’nin güler yüzlü sahibesi Tülay bize nefis yemekler hazırlamış. Pilita adı verilen sobalar da yanıyor. Fasulye kavurması, kara- lahana çorbası, ev yoğurdu, karalahana sarması, kaymaklı patates ve elmalı baklava ile karşılıyor. Oh mis. Yemek sonrası odun ateşi ile ısınan sıcacık odalarımızda derin bir uykuya dalıyoruz.

Doğu Karadeniz’de 3 muhteşem gün

3. Gün: Pokut - Sal - Fırtına Vadisi - Zilkale  Ayder - Çeçeva Köyü

Saat beş buçukta gözümden içeri giren güneş ile uyanıyorum. Koşarak tül perdeyi aralıyorum. Karşımdaki manzara inanılmaz... Yaşasın, Pokut’ta güneş açmış! Lastik botlarımı ayağıma geçirdiğim gibi kendimi yayla yollarına atıyorum. Sabah kahvaltısından önce Plato’da Mola’ya tırmanmalıyım, Nazlı ve Leyla’yı (köyün dünya tatlısı inekleri) fotoğraflamalıyım ve 20 dakika mesafedeki yan yayla Sal’a yürümeliyim.

Yerler hâlâ çamur ama ne gam. Karalahana tarlalarının arasındaki daracık patikadan tırmanıp Plato’da Mola’nın balkonundan harika fotoğraflar çekip salıncağında sallandıktan, Sal’a yürüyüp Pilunç Çay ‘evi’nin muhteşem sütlacından tattıktan sonra dağ evine dönüp kahvaltımızı edip toparlanmaya başlıyoruz. Bizi yine uzun bir yol bekliyor.

Pokut’tan inip kendimizi olağanüstü güzellikteki Fırtına Vadisi ve Kale Köyü yoluna vuruyoruz. Fırtına Deresi’ni çevreleyen vadinin güzelliğini anlatmaya kelimeler yetmez. Derenin ortasından geçen dev kayalar, dar patika yollar, Çilanç Köprüsü, yüzlerce yıl önce düşmanı gözetlemek amacıyla yapılmış Zilkale ve Çiçekli Yayla eteklerindeki minik Kale Köyü... Köyün hemen girişinde yer alan Bala Palam Restoran’da yine bir ziyafet çekiyoruz ve bölgeye has yemekler hiç beklemediğimiz kadar güzel çıkıyor.

Dönüş yolculuğumuz ise tüm seyahatin bonusu; Çeçeva çay tarlası. Değil Rize’de, dünya üzerinde gördüğüm en güzel yerlerden biri olabilir Haremtepe Köyü’ndeki ‘Çeçeva çay tarlaları’. Çayeli’nin ilerisinde, Haremtepe Köyü’nde (Çeçeva Köyü), dünya tatlısı Kenan Çiftçi’nin kendi elleriyle yarattığı bir cennet ‘Çeçeva çay tarlaları’. Zaten tarlanın yer aldığı vadi o kadar güzel ki, gözlerini alamıyor insan. Kenan Bey ile eşi Fatma Teyze günde bazen 16 saat çalışıyorlar. Aslında özel mülkleri ama sessizce gelene, fotoğraf çekene ses çıkarmıyorlar.

Â

Doğu Karadeniz’de 3 muhteşem gün

Yaylaya çıkarken yanımıza ne alalım?

-Yağmurluk ama şemsiye değil. Çünkü Karadeniz yağmurunda şemsiye hiçbir işe yaramıyor.

-Çamura bulanmaya hevesli bir çift lastik çizme ya da bot.

-Gece için soğuk geçirmeyen bir elyaf yelek ya da polar.

-Gündüz için güneş koruyucu.

-El feneri.

Aracımız yoksa?

-Yaylalara çıkmanın en güvenli yolu, Rizeli bir arkadaş, bir profesyonel rehber ya da bir acente.

Biz şanslıydık çünkü yolculuğumuz boyunca Rizeli arkadaşımız Yusuf Hoser bizimleydi.

-Çamlıhemşin’den Pokut, Gito gibi yaylalara çıkan günübirlik turlar ve güvenilir yerel acenteler de bulunuyor. Gitmeden önce internet üzerinden araştırmanızda fayda var.

Doğu Karadeniz’de 3 muhteşem gün

False