GeriSeyahat Çernobil
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Çernobil

Çernobil

Bir anda tüm insanların ortadan yok olduğunu hayal edin. Dünya üzerinde tek bir insan bile yok. Hiç kimsenin olmadığı bir şehrin merkezinde tek başınasınız. Sokaklar bomboş. Arabalar yolun ortasında duruyor, içleri boş. İnsanlara dair hiçbir ses yok, ortalık sessiz, sadece cılız kuş cıvıltıları ve rüzgarın sesi var. Teninizde hafif bir esinti hissediyorsunuz.

Evlerin içinde kimse yok. Bir eve giriyorsunuz, sanki o evde yaşayanlar bir anda yok olmuşlar. Ocağın üzerinde tencereler, tencerelerin içinde ise yemek var. Yatak odasındaki dolapta kıyafetler asılı. Çocukların oyuncakları yerlerde. Merak içerisinde kendinizi yeniden sokağa atıyorsunuz. Üzerine bastığınız asfaltın arasından bitkiler çıkmış. Yol tabelalarına bakıyorsunuz, çok eskiler ve paslanmışlar. 1980’lerden kalma gibi sanki. Şehirde hiçbir
ses yok. Sessizlik… Hayır, burası bir film seti değil. Burada gördüğünüz her şey gerçek.

Burası tam anlamıyla terk edilmiş bir kent… İşte Çernobil tam olarak böyle bir yer. Çernobil’e gittiğinizde, insanların kendi türlerini nasıl yok edebileceğine tanıklık edeceksiniz. Sadece insanları değil, aynı zamanda tüm doğayı nasıl yok edebileceğimizi, bu gücün elimizde olduğunu hissedeceksiniz. 1986 yılında yaşanan nükleer kazanın etkileri günümüzde bile sürüyor. Radyasyon seviyeleri hâlâ olması gereken en yüksek seviyenin çok daha üstünde. Bu yüzden Çernobil nükleer fabrikasını merkez alan 30 kilometre çaplı bölge, kazadan 36 yıl geçmesine karşın günümüzde hâlâ karantina altında.

Çernobil

Patlama sırasında hayatını yitiren insanların yanı sıra, yüz binlerce insan bu kaza nedeniyle kansere yakalanmış ve günümüzde bile görülen kanser vakalarının bir çoğunun, Çernobil’de meydana gelen nükleer sızıntıdan kaynaklandığı tahmin ediliyor.

Çernobil’de olan kaza yüz binlerce insanın hayatını değiştirmiş. Sovyetler Birliği ilk önce kazayı saklamaya çalışmış. Resmî açıklama, Avrupa ülkelerinin havadaki artan radyasyon seviyelerini araştırmaya başlamasıyla ve diğer ülkelerin de baskısı ile yaklaşık 1 ay sonra gelmiş. Burada Sovyetler Birliği’ni suçlamak belki kolay bir çözüm gibi görünebilir ama bana kalırsa sorunun biraz daha derinine inmek gerekiyor. Öncelikle 1986 yılına gitmeliyiz.
Çernobil

O zamana kadar bu büyüklükte bir nükleer felaket yaşanmamış. Kimse böyle bir kazanın ne gibi sonuçlar yaratacağını bilememiş. Öyle ki, o günlerde Sovyetler Birliği’nde kullanılan ve radyasyon seviyesini ölçen cihazlar bile, bu denli yüksek radyasyonu ölçememiş.

Patlamanın ardından cihazlar, ibrenin gösterebileceği en yüksek değeri göstermişler ama gerçek radyasyon seviyelerinin, bu değerin ne kadar üzerinde olduğu asla bilinememiş. Bu bilinmezlikler ve siyasi baskılar yetkililerin karar alma süreçlerini de etkilemiş olabilir. Yine de kazadan sonraki günlerde, nükleer santrale en yakın kent olan Pripyat tahliye edilmiş.

İnsanlara, yanlarına radyasyon ile kirlenmiş hiçbir şey almamaları için, bu tahliyenin geçici olduğu ve ertesi gün evlerine dönebilecekleri söylenmiş. Bu yüzden insanlar her şeyi olduğu gibi geride bırakıp, bilinmeze doğru bir yolculuğa çıkmışlar. Bu insanlar günümüzde bile bir gün Pripyat’a dönüp geride bıraktıklarını alabilmenin umuduyla yaşıyorlar. Daha sonra zamanla Pripyat’ın yanı sıra nükleer santrali çevreleyen 30 km çaplı
alan da boşaltılmış.

Çernobil

Peki Çernobil nükleer felaketi sadece trajediyle ve olumsuzluklarla mı dolu? Bana kalırsa ufak da olsa olumlu birkaç yanı var. Öncelikle böyle bir kazanın ne gibi sonuçlar doğuracağını artık biliyoruz. Bilgi ve veri, günümüzdeki en büyük güç. Benim Çernobil’e gittiğimde gözlemlediğim, fark ettiğim ve olumlu gördüğüm bir diğer şey ise şu; doğayı kendi haline bıraktığımızda, doğa kendini yeniliyor. Çernobil bölgesini doğa yeniliyor.

Evlerin içinden ağaçlar çıkmış, bir zamanlar 6 şeritli bulvar olan yollar bugün, asfaltı delip geçen bitkiler ve etrafını çevreleyen ağaçların yayılmasıyla, patika yola dönüşmüşler.

Bölgedeki her şey yavaş yavaş toprağın altına gömülüyor ve bitkiler her bir yanı kuşatıyor. Bu da demek oluyor ki, insanlık dünya üzerinden bir anda yok olsa, bir süre sonra kendimize kurduğumuz bu beton dünyadan iz kalmayacak ve biz onu kendi haline bıraktığımızda dünya kendini yenileyecek.

Çernobil

İzleyeceğiniz bu videoda, Çernobil’deki kendi izlenimlerimi sizlere aktarmaya çalıştım. Eğer fırsatınız olursa Çernobil’i mutlaka ziyaret edin. Sizi temin ederim ki bu, asla unutamayacağınız bir yolculuk olacak ve dünyaya olan bakışınızı temelden değiştirecek.

Bütün bu söylediklerimi kendi gözlerinizle görmeniz, hiç kimsenin olmadığı bir yerde yalnızca doğada bulunan sesleri duymanız, yemyeşil ağaçların güzel kokusunu içinize çekmeniz ve burada yaşananları hissetmeniz, sizi artık farklı bir insan yapacak.

False