GeriSeyahat Pamuk teraslar
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Pamuk teraslar

Pamuk teraslar

Yerden yükselen buharlar, pamuk teraslar ve baÅŸ döndürücü bir antik kentKöklü dokumacılık geleneÄŸi, kuÅŸaklardır aynı yöntemle piÅŸirilen ve çatalsız bıçaksız masaya getirilen Denizli usulü pideli, kuzu fırın kebabı ve uzun ötüşlü Denizli horozuyla, kendine özgü bir kent, Denizli.Kalabalık çay bahçeleri, çarşıları ve yoÄŸun ticaret hayatıyla, oldukça canlı bir yerleÅŸim. Deniz kenarında olmamasına raÄŸmen, adını zengin yeraltı ve üstü su kaynaklarından aldığı düşünülüyor. Denizli merkezde, Saraylar Mahallesi 459 Sokak’ta, BabadaÄŸlılar Çarşısı’nın hemen karşısında, tarihi bir binada Atatürk ve Etnografya Müzesi var. Alt katında etnografik eserlerin sergilendiÄŸi müzenin üst katında iki odada Atatürk’e ait eÅŸyalar var. DiÄŸer odalarda, konak hayatı canlandırılmış. Pazartesi hariç her gün açık. 0258 262 00 66Denizli’de kurulan ilk kent, Laodikeia idi. Bugün daha çok inanç turizmine hitap eden antik kentlerden biri. Denizli- Pamukkale yolunun 5. kilometresinden sola sapınca, Eskihisar Köyü yakınlarında. Bergama Krallığı’na baÄŸlı olan Laodikeia, Hıristiyanlığın ilk yıllarında önem kazandı. Dokumacılığıyla ünlü olan kentte, büyük bir Helenistik tiyatro ve küçük bir Roma tiyatrosu var. Ä°ncil’de sözü geçen Yedi Kilise’den biri de burada.Ä°zmir- Denizli yolu üzerinde, Buharkent’ten geçerken, EÃœAÅž Jeotermal Santralı’nı ve yerden yükselen buharları göreceksiniz. Burada 2 kilometre içeride Buharkent Aile Banyoları var. Tesisin apart odalarında, özel havuzlar bulunuyor (0256 396 12 00). Denizli’ye 70 kilometre mesafede, Cindere Köyü eteklerinde, 1. Derece DoÄŸal SÄ°T Alanı olan Güney Åželalesi var. Cindere Dağı’nın yamaçlarından çıkan sularla oluÅŸan ÅŸelale, Büyük Menderes Nehri’ne yaklaşık 20 metre yükseklikten dökülüyor ve suyunun içindeki kireç, ilginç kalker ÅŸekiller meydana getiriyor. Henüz keÅŸfedileli dört, açılalı ise iki yıl olan, bir baÅŸka görmeye deÄŸer doÄŸal oluÅŸum da, Kaklık MaÄŸarası. Denizli- Afyon- Ankara ve Denizli- Çivril karayolu üzerinde, Denizli’ye 30, Pamukkale’ye 45 kilometre mesafede bulunan ve UNESCO miras listesindeki maÄŸaranın henüz bir kısmı açıldığından, kısa bir yürüyüşle geziliyor. 15 metre derinliÄŸindeki maÄŸara, damlataşı sarkıt ve dikitlerin yanısıra, Pamukkale’de bulunan travertenlere benzeyen basamaklarıyla, baÅŸka maÄŸaralarda benzerine rastlanmayan bir oluÅŸuma sahip. MaÄŸara içinde, bolca termal su bulunuyor. Berrak, renksiz ve kükürt kokulu bu su, cilt hastalıklarına iyi geliyor. Ayrıca maÄŸara dışındaki jeotermal suyun, ÅŸelaleler oluÅŸturarak maÄŸaraya akışı, gün ışığının maÄŸara içinde yaptığı ışık oyunları, buranın dikkat çeken özellikleri. MaÄŸaranın bulunduÄŸu yepyeni tesiste, kafeterya ve yazlık yüzme havuzu bulunuyor. 0258 816 26 62.Uzaktan pamuk tarlası gibi PAMUKKALEBir zamanlar turist kızlar, aynen Venüs’ün istridye kabuÄŸunda durduÄŸu gibi, bikinileriyle, Pamukkale’nin bembeyaz teraslarında yüzer ve fotoÄŸrafçılara poz verirlerdi. EÅŸsiz görüntüsüne dünyanın hayran kaldığı Pamukkale travertenlerinin klasik fotoÄŸrafları tarih oldu. Pamukkale, hálá Türkiye’nin en popüler turistik noktalarından biri. Ancak artık havuzlarda yüzenlere rastlamayacaksınız. Bir zamanlar, turistler travertenlerin tadını çıkarırken bir taraftan da ‘pamuk’ teraslar elden gidiyordu. Travertenlerin oluÅŸmasını saÄŸlayan sular akıllıca kullanılmadığından, travertenler beyazlığını kaybetmeye, kirlenmeye baÅŸlamıştı. Dünyanın Pamukkale’yi bu kadar sevmesi, beyazlığını yitirmesini engelleyemedi. Bunun üzerine, önlem alındı. Ayakkabıyla giriÅŸler 1997’de yasaklandı. Travertenlerin tepesindeki özel havuzlu oteller yıkıldı ve artık termal su kontrollü ve belirli bir programa göre veriliyor. Yetkililerin açıklamasına göre, fazla miktarda ve uzun süre aynı yere akıtılan termal su, yosunlaÅŸmaya ve beyaz travertenlerde kirliliÄŸe neden oluyor. Åžimdi travertenler, her ne kadar 20 sene öncesi kadar beyaz deÄŸilse de, kısa bir süre öncesine göre biraz beyazlamış görünüyor. ÃœZERÄ°NDE YÃœRÃœMEK YASAKAntik dönemlerden beri kullanılan kaynağın oluÅŸturduÄŸu traverten havuzların hepsi, artık her zaman suyla dolu deÄŸil. Bugün, farklı bölgelerdeki travertenlere, farklı zamanlarda su veriliyor. Bir taraftaki havuzlar doluyken bir diÄŸer taraf boÅŸ olabiliyor. Travertenlerin en kalabalık olan ve genellikle Pamukkale’nin bütün klasik fotoÄŸraflarında yer alan müze yakınındaki bölümüne ‘ön taraf’ deniyor. Burası, en güzel manzaraya sahip olduÄŸundan ve bir zamanlar bütün teras havuzlara buradan inilebilindiÄŸinden, en popüler yerdi. Bugün sadece belirlenen bir kanal boyunca yürünebilmesine ve tepedeki birkaç havuza girilebilmesine izin veriliyor. Buna raÄŸmen hálá popüler. Ancak çoÄŸu zaman burada yürümek için kuyruklar oluÅŸuyor. Travertenlerde daha sakin bir ortam bulmak mümkün. Turizm Danışma’nın ve Seyir Terası’nın arkasında, ören yeri Güney Kapısı tarafındaki ‘Domuz Çukuru’ denilen beÅŸ bin metrekarelik traverten alanına gitmek gerekiyor. Ya da yürüyüş yolu olarak turistlerin girebildiÄŸi, Pamukkale kasabasına baÄŸlantı saÄŸlayan, eski araç yolu üzerindeki yapay havuzcuklar kullanılabilir. Daha sakin bölgeleri ve yürüyüş yollarını Turizm Danışma’dan ve oradan elde edeceÄŸiniz haritadan öğrenebilirsiniz. Ayrıca eÄŸer, eskisi gibi ‘ön taraf’ın havuzlarını suyla dolu görmek istiyorsanız, Turizm Danışma buraya ne zaman su verileceÄŸini söyleyecektir.Denizli’den Pamukkale’ye, Çürüksu Vadisi’nden (eski adı Lico) gelenler, ÅŸaşırtıcı bir manzarayla karşılaşırlar. Çökelez Tepesi’nin yamaçlarında, güneÅŸ ışınlarına göre, rengi farklılaÅŸan, teraslı yamaçlar uzaktan bir pamuk tarlasına benzer. Pamukkale adını bu özelliÄŸinden almış. Kaynaktan çıkan 35.6 derece sıcaklığındaki su, kanal vasıtasıyla 350- 400 metre mesafeden sonra, belirli sıcaklıkta traverten katmanlarına ulaşır. İçinde yüksek miktarda kalsiyum hidrokarbonat bulunduÄŸundan havadaki oksijenle temas edince, karbondioksit ve karbonmonoksit uçar, kalsiyum karbonat çökelir ve travertenler oluÅŸur. Bunlar güneÅŸ ışığının da etkisiyle beyazlaşır. Ä°lk baÅŸta bu çökelti jel halindedir. Zamanla sertleÅŸir. Ancak baÅŸlangıçta yumuÅŸak olan jelin üzerinde yüründüğünde, ezilme ve kırılmalar meydana gelir. Bu nedenle bunların üzerinde yürümek yasaklanmıştır.Hierapolis Müzesi’nin yanındaki Pamukkale Termal, Pamukkale’nin son derece turistik ancak çok sıcak ve kalabalık olmadığında, keyifli bir deneyim. Etrafı kafeterya, turistik dükkanlar, aÄŸaçlar ve yeÅŸilliklerle çevrili, içinde devrilmiÅŸ ve kırılmış sütunların bulunduÄŸu, doÄŸal görünümlü havuzun, eskiden ne olduÄŸu tam olarak bilinmiyor. Belki burası Apollo Tapınağı yakınındaki antik bir havuzun kalıntıları... Ya da büyük olasılıkla, burası sütunlu yolun bir devamıydı ve depremde etrafa yayılan sütunların olduÄŸu yere bir havuz yapıldı. Dünyanın hiçbir yerinde buna benzer bir havuz daha olduÄŸunu sanmıyorum. Beyaz travertenlerden 7 kilometre mesafede ve Pamukkale’nin yaklaşık 5 kilometre kuzeyindeki Karahayıt kasabası, Kırmızı Travertenler’iyle ünlü. Buraya Kırmızı Su da deniyor. Bu travertenler, 60 derece sıcaklıkta çıkan termal suyun çevresinde oluÅŸmuÅŸ. Termal suyun içindeki maden oksitleri, kırmızı, yeÅŸil ve beyaz renkli traverten tabakaları oluÅŸturuyor. Bu sular, kalp, damar sertliÄŸi, yüksek tansiyon, romatizma gibi hastalıklara iyi geliyor. Burada bir çay bahçesi ve hediyelik eÅŸyaların satıldığı dükkanlar var. Karahayıt kasabası, bu termal sudan yararlanmak isteyen yerli ve yabancı turistlerin kaldığı pansiyon ve otellerle dolu. HÄ°ERAPOLÄ°S: SAÄžLIKDÄ°N VE SANAT MERKEZÄ°Pamukkale kentini daha da ilginç yapan, burada tarihle benzeri olmayan bir jeolojik oluÅŸumun içiçe bulunması. Hierapolis kentinin Nekropol’ünün (Mezarlık) içinden geçip, sütunlu mermer yoldan yürüdükten ve kısa bir tırmanışla tiyatronun tepesine çıkıp kente baktıktan sonra, buradaki tarihten oldukça heyecan duyuyorsunuz. Tabii, muhteÅŸem müzesi sizi daha da doyuruyor. Hierapolis’i Hierapolis yapan travertenler de bu duyguların keyifli bir tamamlayıcısı. MÖ 190 yılında, Bergama Kralı II. Eumenes bir kent kurarak, Bergama’nın efsanevi kurucusu Telephos’un karısı, Amazonlar Kraliçesi Hiera’ya adıyor. Kentin adı Hierapolis... Bu devirden öncesine ait, hakkında kesin bilgi bulunmayan kentin, en az 10 bin yıllık bir geçmiÅŸi var. Buradaki travertenlerin ve termal suyunun ÅŸifalı olduÄŸuna inanıldığı ve buranın yüzyıllar boyunca önemli bir saÄŸlık, din ve sanat merkezi olduÄŸu biliniyor. II. Eumenes’ten kısa bir süre sonra, kent Romalılar’ın eline geçmiÅŸ, bu devirden sonra, defalarca depremden zarar görmüş. Roma ve Bizans devirlerinde, büyük bir yapılaÅŸmayla, önemli bir merkez olmuÅŸ. Ä°sa’nın havarilerinden Philip’in burada öldürülmesiyle, burası önemli bir Hıristiyanlık merkezi oluyor ve Metropolis unvanını alıyor. MS 14. yüzyılda tamamen Türkler’in eline geçiyor. Kuzey Kapısı’ndan girer girmez, ilk göze çarpan Nekropol. Binden fazla, farklı tarz ve boyutlarda, Helenistik devrinden Bizans devrine kadar mezarların bulunduÄŸu Nekropol, 1.5 kilometre boyunca uzanıyor ve Anadolu’nun en büyüğü. Esas olarak üç mezar tipi görülüyor; üzerinde ölü hakkında yazıtlar bulunan lahitler, dairesel bir mezar odası olan tümülüsler ve ev tipi mezarlar... Bir kilometre uzunluÄŸundaki Sütunlu Cadde, bir uçtan diÄŸer uca kenti ikiye bölüyor. Ä°ki ucunda da anıtsal kapıları var. Kuzeyindeki üç kemerli ve kuleli yapı, MS 84 yılında Ä°mparator Domitian’a adanmış ve hálá ayakta. Kapı, Domitian Kapısı ya da Roma Kapısı olarak biliniyor. Hierapolis’in en eski kalıntılarının arasında ve atlı arabaların bıraktığı izlerin görülebildiÄŸi bu mermer caddede, özellikle sakin bir zamanda yürümek daha keyifli. Bu yolun sonunda müzeye varılıyor. Burası aslında, bir kiliseye sonra da müzeye dönüştürülmüş, Roma Hamamları. Kentin en önemli, görkemli ve iyi korunmuÅŸ yapısı kuÅŸkusuz Tiyatro. Bir yamaca dayanan, 25 bin kiÅŸilik tiyatro, MS 2. yüzyılda Hadrian tarafından yaptırılmış. Zarif ve görkemli sahnesi, en etkileyici yanı. Sürekli açık olan ve biletsiz girilebilen tiyatronun kapısının hemen sağında, Apollo Tapınağı ve Anıtsal ÇeÅŸme (Nymphaion) var. Tapınak, MÖ 3. yüzyıldan olsa da burada daha öncesine ait, ancak depremle yıkılmış bir tapınağın varlığı da hissediliyor. Bu tapınaÄŸa yakın Plutonium denilen, doÄŸal bir çukur var. Burası, Ölüm ve Yeraltı Tanrısı Pluto’nun kutsal mekanı...HÄ°ERAPOLÄ°S (PAMUKKALE)ARKEOLOJÄ° MÃœZESÄ°Bir Roma Hamamı’ndan dönüştürülen mekanı, düzenlemesi, ışıklandırması ve özellikle sergiledikleriyle, kaçırılmayacak bir müze. BaÅŸka birçok müzede sıkıntısı çekilen açıklamalar, burada eserler hakkında detaylı bilgi veriyor. Hierapolis’in kalıntıları üzerinde bulunan müze, 14 bin metrekarelik bir alan üzerine yayılıyor. Ä°ki arslanın koruduÄŸu ana giriÅŸten hemen sonra, etkileyici ilk salon var. Burada Roma döneminden kalma heykeller, kabartmalar, steller ve muhteÅŸem lahitler sergileniyor. Bu salonda yukarıya bakın, hamamın orijinal tavanını görebilirsiniz. Mitolojiden tanıdığınız tüm tanrı ve tanrıçalar burada. Ä°sis, Tike, Hygiea, Apollo... Pazartesi hariç her gün açık. 0258 272 20 34Görmemek büyük kayıp AFRODÄ°SÄ°ASTürkiye’nin baÅŸdöndürücü, sayılı antik kentinden biri. Hiç kimsede hayal kırıklığı yaratmayacak kadar kusursuz ve benzersiz bir tarih zenginliÄŸine sahip. Afrodisias’ı görmemek büyük bir kayıp. Afrodisias özellikle Roma devrinde dünyaca ünlü bir heykeltıraÅŸlık okuluydu. Kazılarda üstün kalitede heykeltıraÅŸlık örneklerinin yanısıra, bitirilmemiÅŸ ve deneme niteliÄŸinde parçaların da bulunması bunun bir göstergesi. Afrodisias’ta Afrodit kültü antik devirlere kadar uzanmaktaydı. Bundan dolayı Romalılar buraya Afrodisias adını verdiler. Ayrıca Romalıların atası Truvalı Aenas, Venüs’ün (Afrodit) oÄŸluydu. MÖ 1. yüzyıldan itibaren, Afrodisias’ta Roma kentine ve imparatorlarına adanan önemli eserler yapıldı. Ayrıca Afrodit’in tapınağının burada olması, buranın bir hac yeri olmasına ve bilim ve sanat alanında birçok kiÅŸinin burayı ziyaret etmek istemesine yol açtı.Kentte o kadar iddialı projeler üretilmiÅŸti ki, yalnız yerli deÄŸil aynı zamanda dünyaca ünlü sanatçılar ve mimarlar burada çalıştılar. Ayrıca ünlü bir heykelcilik okuluna sahip olan Bergama Krallığı’nın yıkılmasıyla da iÅŸsiz kalan sanatçılar buraya gelerek Afrodisias’ta uygun bir çalışma ortamı buldular. Özellikle buradaki kaliteli mermer onların buraya yerleÅŸmelerinde etkili oldu. Birikimleriyle de kentin ününe ün kattılar. Bu sadece Afrodisias’la sınırlı kalmamış, bütün Akdeniz ülkelerine yayılmış ve Karyalı heykeltıraÅŸlar, Roma’da dahi ünlü olmuÅŸlar. Afrodisias sanatçılarının en büyük baÅŸarısı portre heykelciliÄŸiydi. Heykellerindeki detaylarla, adeta bir belgesel niteliÄŸiyle, yaÅŸadıkları devri yansıttılar.Afrodias ziyareti için en az iki saat ayırmak gerekir. Bu gezinin kaçırılmayacak bir bölümü de, en az 45 dakikada gezilebilen, Afrodisias Müzesi. Burası, kazılarda çıkan buluntuların görülebildiÄŸi bir müzeden çok, adeta sanat eseri heykellerin sergilendiÄŸi bir galeri. Afrodisias ören yeri, her gün açık, 0256 448 80 86. BU TURU MUTLAKA YAPINMüzenin hemen yanındaki patikadan ilerleyince, tüm görkemiyle Tetrapylon karşınıza çıkar. Bu noktadan baÅŸlayan rotada, birbiri ardına, Tetrapylon ve Stadyum gibi, turun en çarpıcı yapıları var. Bir diÄŸer baÅŸlangıç noktası da, müzeyi arkanıza aldığınızda, üzerinde tiyatro maskelerinin olduÄŸu mermer bloklar. Önce Sebasteion ve ardından Tiyatro ile Afrodisias turuna buradan baÅŸlamak da mümkün. ‘Dört kapı’ anlamına gelen Tetrapylon (MS 2. yy), Afrodit Tapınağı kutsal alanına giriÅŸi saÄŸlayan tören kapısıydı. MuhteÅŸem iki alınlıkla birbirine baÄŸlanan 16 sütundan bazıları yivli, bazıları spiral bazılarıysa düz. Hemen Tetrapylon’un arkasında, burada 30 sene kazı yapan Kenan Erim’in mezarı var. Patikadan soldan ilerleyince, boyutlarıyla kentin en akıl almaz yapısı Stadyum’a varılıyor. Bu, tüm Akdeniz’in en iyi korunmuÅŸ ve en büyük stadyumlarından biri. Mimari bir dehayla, kentin savunma sisteminin içine yerleÅŸtirilmiÅŸ ve kent surları destek duvarları olarak kullanılmış. 262 metre uzunluÄŸunda 59 metre geniÅŸliÄŸinde, elips ÅŸeklinde, 30 bin kiÅŸilik stadyum, MS 1. yüzyılda, koÅŸu, uzun atlama, disk, cirit atma ve güreÅŸ gibi geleneksel Yunan spor karşılaÅŸmaları için kullanılmış. Daha sonraları, gladyatör ve vahÅŸi hayvan mücadeleleri için ve Roma döneminde vahÅŸi sporların yapıldığı bir arena olarak kullanıldığı da biliniyor. Stadyumu arkanızda bırakarak ilerleyince, Afrodit Tapınağı ve Kilise’nin birleÅŸik olduÄŸu yapı solunuzda. Tapınağın (MÖ 1. yüzyılın sonları) yapımını, tiyatro ve agorayı da yaptıran ve ÅŸehrin önemli kiÅŸilerinden olan Zoilos üstlenmiÅŸ. Bugün tüm tahribata raÄŸmen Afrodit Tapınağı, kentin merkezi olmaya devam ediyor. Özellikle günbatımında, arka planda, uzaklardaki BabadaÄŸ ile sütunları yıkık da olsa, etkileyici bir görüntü. Bugün müzede bulunan ve bir zamanlar tapınağın en önemli yerinde tüm görkemiyle duran Afrodit heykeli, büyük bir ÅŸans eseri, Hıristiyanlık devrinde bir duvarın yapımında kullanıldığından bugüne kalabilmiÅŸ. Ancak tanrıçanın yüzü ve kolları, dindar Hıristiyanlar tarafından tahrip edilmiÅŸ. Heykelin küçük kopyaları, Akdeniz’in birçok yerinde ve özellikle Roma’da, fazla sayıda bulunmuÅŸ. Tanrıçanın, bolluk ve hayatı simgelediÄŸine, benliÄŸinde tabiatın gücünü taşıdığına, yalnız cennet ve yeraltına deÄŸil, aynı zamanda denizlere ve topraÄŸa da hükmettiÄŸine inanılıyordu. Afrodisias Afrodit’inin, Efes Artemis’i gibi, Anadolu ana tanrıçası Kybele’nin de bazı özelliklerini aldığı görülüyor.Afrodit Tapınağı ile Odeon arasında, Piskoposluk Sarayı var. Yolun sonunda, Afrodisias’ın en iyi korunmuÅŸ ve en etkileyici yapılarından biri, Odeon yeralıyor. Kentin ÅŸehir hayatında önemli bir yeri olan yapı, yerel yönetimi saÄŸlayan meclisin toplanma yeri olmasının yanısıra, kapalı tiyatro, konser salonu ve halkın toplanma yeriydi de. Sahne koridorunun arkasında, kentin en önemli sivil ve ticari merkezi olan ve MS 7. yüzyılın baÅŸlarına kadar kullanılan sütunlu Kuzey Agora (Çarşı) bulunuyor. Roma Ä°mparatoru Hadrian’a adanmış Hadrian Hamamı, kentin kamusal binalarının en büyüklerindendi ve günlük hayatta önemliydi.Kaynakça; ‘Aphrodisias: City of Venus Aphrodite’, Kenan T. Erim, Facts on File Publications, 1986ALIÅžVERÄ°ÅžBuldan Buldan dokumacılığı, Germiyan BeyliÄŸi’nden bu yana yumuÅŸacık pamuk ipliÄŸi ve ‘Buldan bezi’ olarak tanınan meÅŸhur incecik bezi, el dokumaları, yumuÅŸak, renk renk peÅŸkirleriyle ün salmıştı. Bugün Buldan’ın, ne denli yoÄŸun yerli turist çeken bir alışveriÅŸ cazibesi olduÄŸunu söylemeye gerek var mı, bilmiyorum. Yaklaşık 15 bin nüfuslu bu küçük ve düzenli yerleÅŸimin sokaklarında, dokuma tezgahlarının ritmik seslerini duyarsanız ÅŸaşırmayın. Bir kaymakamlık kuruluÅŸu olan ve Halk EÄŸitim Merkezi’nin sorumluluÄŸundaki Belsam Buldan El Sanatları Merkezi’nin keyifli alışveriÅŸ ortamında, yatak örtüleri, perdeler, masa örtüleri, ipek üzerine tüm kumaÅŸlar, özel ve az sayıda tasarımlar bulabilirsiniz. Her gün 08.00- 20.00 arası açık. Buldan, Denizli, 0258 431 87 78BabadaÄŸlılar Ä°ÅŸhanı Denizli’nin ünlü pikeleri, perdeleri, masa örtüleri, havluları, hepsi birarada, Saraylar Mah. Ä°stasyon Caddesi’ndeki BabadaÄŸlılar Ä°ÅŸhanı’nda satılıyor. KAÇINPamukkale travertenlerini kuyruÄŸa girerek gezmekDenizli kuzu kebabını yemek için, çatal- bıçak istemekAfrodisias’ı kalabalık turist grupları varken gezmek Traverten havuzlarda yüzmeyi ummakAfrodisias’ın, kısa bir sürede gezilebileceÄŸini sanıp, buraya kapanmasına yakın varmakYAKALAYINBuldan sokaklarında dokuma tezgahlarının sesini dinlemekAfrodisias yolunda, YeÅŸil Vadi’de acılı ezme, ekmek ve çayla akÅŸamüstü ziyafeti çekmek Kaklık MaÄŸarası’na vakit ayırmakPamukkale’yi bisikletle gezmekBuldan’ın Otlu Pidesi’ni tatmakÂ
False