GeriSeyahat O ÅžEHÄ°R BÄ°R BAÅžKADIR: ÅžEHÄ°R DEĞİL BÄ°R ÜLKEDÄ°R GeçtiÄŸimiz dört gün boyunca Ä°stanbul'daydım. GeçtiÄŸimiz dört sabah bir böcek olarak uyandım desem aynı ÅŸey
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
O ÅžEHÄ°R BÄ°R BAÅžKADIR: ÅžEHÄ°R DEĞİL BÄ°R ÜLKEDÄ°R GeçtiÄŸimiz dört gün boyunca Ä°stanbul'daydım. GeçtiÄŸimiz dört sabah bir böcek olarak uyandım desem aynı ÅŸey

O ÅžEHÄ°R BÄ°R BAÅžKADIR: ÅžEHÄ°R DEĞİL BÄ°R ÜLKEDÄ°R GeçtiÄŸimiz dört gün boyunca Ä°stanbul'daydım. GeçtiÄŸimiz dört sabah bir böcek olarak uyandım desem aynı ÅŸey

O ÅžEHÄ°R BÄ°R BAÅžKADIR: ÅžEHÄ°R DEĞİL BÄ°R ÃœLKEDÄ°R GeçtiÄŸimiz dört gün boyunca Ä°stanbul'daydım. GeçtiÄŸimiz dört sabah bir böcek olarak uyandım desem aynı ÅŸey aslında…Bazı nedenler dolayısıyla üç Ä°stanbul arasında savrulup durdum. Vapurdan indim, tramvaya bindim, ondan indim otobüse, dolmuÅŸa derken çoÄŸu kez yürümeyi tercih ettim. Yoruldum. Uyanalı daha altı saat olmasına raÄŸmen sırtıma giren aÄŸrılara, ayaklarıma inen karasulara direndim. TerkedilmiÅŸ apartmanların arasından, tökezlesem yuvarlanacağım dik yokuÅŸlardan, her saat yüzlerce insanın yürüdüğü aydınlık caddelerden geçtim. YorgunluÄŸuma duyarsız kalarak daha çok yürüdüm. Delilerin, sarhoÅŸların, yerlilerin, yersizlerin omuzlarına çarptım. Ailemle yaÅŸadığım evin salonundan daha küçük bir evde uyudum, ondan biraz daha büyüğünde sohbet ettim, bir baÅŸkasında yeni evli Ä°stanbullu çiftin yaptığı güzel yemeklerle karnımı doyurdum. Bir baÅŸka öğünde belediye otobüsleri kadar kalabalık bir yerde ekmekarası midye yedim. AÄŸzımda çiÄŸneyip durduÄŸum ÅŸeyin midye deÄŸil de kokoreç olduÄŸunu anladığımda kendi elimdekini deÄŸil yanımda duran bir diÄŸer müşterinin ekmeÄŸini ısırdığımı farkettim…Misafirperver Ä°stanbul sakinlerinin ÅŸerefime verdiÄŸi bir baÅŸka akÅŸam yemeÄŸini birleÅŸtirilmiÅŸ dört masada yedik. Ben sandalyelere dizilmiÅŸ o tatlı insanların benim için orada olduÄŸunu sandım. YemeÄŸini bitirenlerin hemencecik kalkmasından ve bana Ä°stanbul gözlemlerimi sormamasından onların da benim gibi müşteri olduÄŸunu anladım.Ä°stanbul'da yaÅŸadığım dört gün boyunca bir mekanın en verimli ÅŸekilde nasıl kullanılacağını da öğrenmiÅŸ bulunuyorum. Ankara'ya gelir gelmez semtteki duraklara ilanları yapıştırdım bile. Odamı iki öğrenciyle paylaÅŸacağım. Bu kötü esprileri yapmayı Ä°stanbul'da mı öğrendiÄŸimi merak eden okurlara da hemen cevap vereyim. Evet. "Opel Corsa, Toyota Corona" geyiÄŸini Ä°stanbul'da duydum çünkü.Gelir gelmez telefonlara sarıldım. Yıllardır Ä°stanbul'dan iÅŸ teklifi alıp, gitmemeyi ve Ankara'da bazen iÅŸsiz bazen de çok az paralara çalışmayı tercih eden bir arkadaşımı arayıp, bu kararından dolayı hararetle kutladım. Yarın ilk iÅŸim ÅŸehre inip, geniÅŸ sokaklarda dolaÅŸmak ve yandaki müşterinin koluma, elime deÄŸmediÄŸi bir yerlerde bir ÅŸeyler yemek olacak. GeçtiÄŸimiz yıllarda bir belediye baÅŸkanının Ä°stanbul'a vize koymak istemesinin nedenini anladım. Hayır kalabalık, göç, kirlenen deniz hava filan deÄŸil bu vize meselesinin nedeni. Ä°stanbul baÅŸka bir ülke. BaÅŸka bir ÅŸehir deÄŸil! Bunu düşündüm… Hareket, arı gibi çalışan insanlar, Cumartesi akÅŸamı saat altıda baÅŸlayan "eÄŸlenelim, kurtlarımız dökelim" çılgınlığı, yeni Ä°stanbullulardaki o insana korku veren güven, durak boyunca otobüsün peÅŸinden birbirlerini çiÄŸneyerek koÅŸan insanlar, para üstünü eksik veren büfeciler, müşterilere neden geldin ya da yedin hadi git ÅŸeklinde davranan garsonlar, sokakta dolaÅŸanların hiçbirinin kodaman olamayacağını bilmenin rahatlığıyla sorulan her soruya bağırarak cevap veren polisler, gecenin bir yarısında açık olan lokantalar, kitapçılar, kasetçiler, o gece o sokaklarda hayat kadınlarına ilanı aÅŸk eden Anadolu erkekleri, her ÅŸeyiyle, elinde salladığı tespihi, garsona sipariÅŸ vermesi ve elbette kirli sakalları ve deri ceketiyle bir maço ve onun içmek için garsondan "sıkılan ÅŸeylerden" isteyen erkek sevgilisi... Bütün bunlar baÅŸka bir ÅŸehirde hayır ülkede var mıdır? Ama bütün bu hareketten başı dönen bendeniz, bindiÄŸim takside cep telefonumu unutmasaydım, o harekete kendimi kaptırabilir, taÅŸralı kimliÄŸimi unutabilirdim belki. O zaman bir yabancı gibi bakmazdım o ÅŸehre. Ama Ä°stanbul bu iÅŸte… Sesi hala kulaklarımda çınlıyor: hey sen küçük adam, hey sen küçük adam! Buyrun efendim, emrinizdeyim! Ä°ÅŸte o ÅŸehrin büyüsünde kendini kaybeden her eli kalem tutan adam gibi yazıyorum ben de. Hakkında yazılmış onca kitaba, ÅŸiire, yazıya raÄŸmen yazıyorum.Suyu olmayan ÅŸehirleri çözmek zordur der Barthes. Ä°stanbul ise bir su ÅŸehri. Orada yaÅŸayan herkesi, Ä°stanbul'da doÄŸanları ya da daha geleli üç ay olmuÅŸ göçmenleri çok kısa süre içinde Ä°stanbullu yapması da bu özelliÄŸinden kaynaklanıyor. Çünkü Ä°stanbul'da yaÅŸarken Ä°stanbul'a dışarıdan bakabiliyorsunuz. Avrupa yakasından gördüğünüz karşı yaka Ä°stanbul; BeÅŸiktaÅŸ'tan Ãœsküdar'a geçerken ÅŸehrin amblemi olmuÅŸ o muhteÅŸem silüet de Ä°stanbul, Ãœsküdar'dan karşıya bakınca görülen Dolmabahçe, ÇıraÄŸan ve onların tepesinde yükselen aynalı camlı binalar da Ä°stanbul; Karaköy'den bakınca karşıda görülen önde Yenicami, arkada Ayasofya, Süleymaniye, Beyazıt kulesi de Ä°stanbul… Eminönüden görülen Galata Kulesi, Denizcilik Ä°ÅŸletmesi, yokuÅŸ boyunca dizilmiÅŸ, içiçe geçmiÅŸ eski apartmanlar; Sarayburnu'ndan karşıya bakınca, Selimiye Kışlası, Marmara Ãœniversitesi ile HaydarpaÅŸa tren garını göreceksiniz, o da Ä°stanbul…BindiÄŸiniz vapur tam da boÄŸazın ortasındayken, çoktan Ä°stanbullu olmuÅŸ insanları rahatsız etmek cesaretini gösterebiliyorsanız eÄŸer, vapurun kenarlarında dolaşın, görüp görebileceÄŸiniz ne varsa Ä°stanbul. Åžehir size burdayım diyor: "ben kocaman bir ÅŸehir, sen küçücük bir adam!"Bu ÅŸehir çok kısa sürede tornadan çıkarır gibi Sivaslıları, Urfalıları, Trabzonluları, Karslıları, Çorumluları, Malatyalıları, Hataylıları birkaç ay içinde Ä°stanbullu yapıyorsa bunun bir nedeni olmalı. Bırakın buralı olanları, Yenikapı Ä°skelesinin arkasında Langa'da bir odada on kiÅŸi yatan Balkanlı kalabalıklar, Süleymaniye caminin çevresinde iÅŸsizlikten bütün gün boyunca kaldırımlara oturup gelen geçenleri yıllardır buralı gözlerle izleyen Afganlar ve Pakiler, Aksaray'da Laleli'de kendilerine güvenle çalkaladıkları kalçalarıyla dolaÅŸan Slav ırkının "nezih" temsilcileri, eÄŸer kendilerini bu ÅŸehirde güvende hissediyorlarsa bunun bir nedeni olmalı. Çünkü ÅŸehrin her yerinde birbirine yaslanarak yükselen yüzyıllık apartmanlar, hemen her yerinde asırlardır orada olmanın güveniyle gökyüzüne yükselen minareler ve kubbelerinin altında serin bir sessizliÄŸi saklayan camiler, onların geniÅŸ avluları, o camilerin çevresinde her yere uzanan çarşılar, günde beÅŸ vakit o minarelerden duyulan yanık sesli müezzinlerin ÅŸehre gönderdiÄŸi davet, dikkatli gözlerin görebileceÄŸi, çamaşır kurutulan terasların arasına saklanmış haçlar, her ÅŸey o ÅŸehirde, kendini göstererek bir Ä°stanbullu kimliÄŸi yaratıyor. "Ben asırlardır buradayım küçük adam" diyor… "Sense benim üzerimden gelip geçecek olan bir yabancı"…Pazar günleri Galatasaray lisesinin Postaneye bakan duvarı boyunca sıralanmış telefonlardan bu ülkenin ya da bu dünyanın hangi köşelerine üç ayda Ä°stanbullu olmuÅŸ seslerden ulaÅŸtırılan kaç özlem var. Orada durun dinleyin, anlamaya çalışın, kaç ayrı dil konuÅŸuluyor, sayın. Ellerinde Pazar alışveriÅŸi torbalarıyla neden Ä°stiklal Caddesi'ne gelip o insanlar, neden oradan telefon ederler evlerine düşünün. Düşünün oradaki renk, ırk dil zenginliÄŸi neden Ãœsküdar Postanesi'nde, neden Kadıköy'deki Ä°skelede sıralanan telefonların önünde yoktur… Åžehir kendine çağırıyor onları çünkü. "Gel" diyor "küçük adam, otur kucağıma, sana kendi masalımı anlatayım"...Dört gece boyunca dinlediÄŸim o masalla uyudum. O uykulardan dört gün bir böcek olarak uyandım. Åžimdiyse suyu olmayan bir ÅŸehirden yazıyorum. Barthes'ın söylediklerine raÄŸmen, ben, kendi ÅŸehrimi çözdüm. Sokaklarında yürürken, bir arka sokakta ne var, en ucundan en sonuna, en kısa ve en çabuk nasıl gidileceÄŸini bilirim. HerÅŸeyiyle düz, yolları, binaların yüzeyleri ve belki de insanlarıyla herÅŸeyiyle düz bir ÅŸehirde yazarak bir çıkıntı, bir çıkmaz sokak olabiliyorum. Ben bozkırın tembel ve gittiÄŸi her yere yayılmak isteyen korkak çocuÄŸuyum Ä°stanbul… Dar sokakların, küçük evlerin, bitiÅŸik masalarınla çok sıkıştırdın beni.HaKan KAYNAR - 17 Nisan 2000, Pazartesi Â
False