GeriSeyahat Mal mülk edinmeyi anlamayan Aborjinlere cepli pantolon acayip geliyor, neyi var ki cebe koyacak diye
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Mal mülk edinmeyi anlamayan Aborjinlere cepli pantolon acayip geliyor, neyi var ki cebe koyacak diye

Mal mülk edinmeyi anlamayan Aborjinlere cepli pantolon acayip geliyor, neyi var ki cebe koyacak diye

Belgeselci ve eski savaÅŸ fotoÄŸrafçısı Ahmet Utlu'nun tescilli diÄŸer mesleÄŸi profesyonel seyyahlık. Biz sıradan ölümlüler üç haftalık seyahatin bavulunu düşünürken bile kıvranırken, o bavulunu kaptığı gibi dört ay ortadan yok olabiliyor.Ona göre 10 günlük bir seyahat seyahat bile deÄŸil. Motosikletle Nepal'e gidip, gezisini bir belgesele dönüştürmeyi planlayan ve kendine bir de sponsor bulan Utlu, yaptığı iÅŸ beÄŸenilince sonraki yıllarda da düşmüş yollara. Catrol Voyager'ın sponsorluÄŸunda gerçekleÅŸen insan, teknoloji ve yüksek performansın buluÅŸturulduÄŸu seyahatler dizisinin hepsini motosiklet üzerinde yapmış. O motosiklette, ekip arkada, MoÄŸolistan'dan Avustralya'ya, Ä°ran'dan Uganda'ya her yere gitmiÅŸler ve bu gezileri belgesellerle ölümsüz kılmışlar. Ahmet Utlu Hürriyet Seyahat için Avustralya'yı anlattı.Avustralya kocaman bir kıta, öyle 10 günde görülecek bir yer deÄŸil herhalde...- Vakit ayırmak lazım. Aslında tarihi olmayan bir ülke ama doÄŸası çok ilginç. Ve bence yaÅŸanabilir bir yer. Ä°ngilizler zamanında mahkumları bir gemiye doldurup göndermiÅŸ ve hayat öyle baÅŸlamış. Ä°ngilizler gelmiÅŸ bakmış böyle bir toprak var ama çoÄŸunluÄŸu çöl. Güneyden yerleÅŸmeye baÅŸlamışlar, sonra biraz doÄŸuya, kuzeye batıya derken, ülkenin çoÄŸuna yayılmışlar. Ama tabii ülkenin ortalarındaki yerleÅŸim yerleri çok az. Bu sayede bir medeniyet kurulmaya baÅŸlamış. O zamana kadar adada sadece Aborjinler yaşıyormuÅŸ. Bu mahkumlar ekerek, biçerek, ÅŸehirler yaparak, su kanalları açarak bir medeniyet kurmaya baÅŸlamışlar. Çok büyük bir ülke, ÅŸehirler arası ulaşım nasıl?- Adaya ilk yerleÅŸenler posta merkezleri kurmuÅŸlar ve aralarında bir karayolu oluÅŸturmuÅŸlar. Amerika'daki posta merkezlerini düşünün. Yolda giderken durup alışveriÅŸ yapabileceÄŸiniz, posta bırakıp, alabilecekleri yerler. Çölün ortasında, son derece zor doÄŸa koÅŸullarında gerçekleÅŸtirmiÅŸler bunu. Bu posta merkezleri bugün birer küçük otele, yerleÅŸim yerine dönüşmüş. ÇOCUKLAR TELSÄ°ZLE EĞİTÄ°M ALIYORBu insanlar çölün ortasında, ıssız yerlerde nasıl yaşıyorlar, telefon, elektrik var mı, çocukları okula gidebiliyor mu?- Elektrik ve telefon hemen hemen her yerde var. Ama mesafeler o kadar büyük ki, her çocuÄŸun her gün okula gitmesine imkan yok. Çocuklar telsiz sistemiyle eÄŸitim alıyor.Acil durumlarda ne yapıyorlar?- Onu çoktan çözmüşler. Diyelim adam çekiçle eline vurdu, acilen hastaneye gitmesi gerekiyor, oturuyorlar telefonun, telsizin başına. Biraz sonra o toprak yola bir ambulans uçak iniyor. Åžehirler nasıl?- Sidney kocaman, çok geliÅŸmiÅŸ bir kent. MeÅŸhur opera binasından ve köprüsünden baÅŸka bir ÅŸeyi yok. Åžehirlerin çoÄŸu birbirine ve dünyadaki diÄŸer ÅŸehirlere benziyor aslında. Ä°nsanlar şık, zengin ve güzeller. Çok güzel bir gece hayatı, bir sürü renkli pazarları var, sokaklarda festivaller yapılıyor. Melbourne'da bir Atatürk Parkı var. Atatürk'ün Çanakkale'de ölen Anzakların annelerine yolladığı bir mesaj vardır: ‘‘Uzak diyarlardan çocuklarını buraya gönderen anneler / Onlar için aÄŸlamayın / Onlar bu topraklarda yatıyorlar / Ve artık bizim evlatlarımız.’’ O kadar hoÅŸlarına gitmiÅŸ ki, alıp bir yere kazımışlar ve tepesinde kocaman bir Türk bayrağı dalgalanıyor. Darwin iklimi ve yaÅŸam tarzıyla Bodrum'a benziyor. Adelaide biraz kovboy kasabasına benziyor.ZEHÄ°RLÄ° ÖRÃœMCEK, TÄ°MSAHVE KANGRULARLA YAÅžAMBu farklı iklimde yaÅŸayan hayvan ve böcekler nasıl? - Her yerde kangurular, koala ayıları ve envai çeÅŸit yaratık var. Avustralyalıların Avrupalılardan farklı bazı alışkanlıkları bulunuyor. Mesela evlerinde örümcek panzehiri bulundurmak zorundalar. Çünkü arka bahçede oynayan çocukları bir kara dul örümceÄŸi sokabiliyor ve bir saat içinde müdahale edilmezse çocuk ölüyor. Seyahate çıktıklarında timsahlara, zehirli hayvanlara dikkat ediyorlar. Kazalar bile farklı. Arabayla giderken bir suya giriyorlar, akıntıya kapılıyorlar ama arabadan çıkmayı beceriyorlar, sonra bir timsah gelip adamı yiyor. Tabii ki inanılmaz çok kanguru, yol kenarlarında kanguru uyarıları var. Åžehir dışına çıkar çıkmaz çıkıyorlar insanın karşısına. Ä°nsanlar nasıl yaşıyor?- Avustralya'daki insanların çoÄŸunun doÄŸa sporuna yönelik hobileri var. Tırmanıyor, atlıyor, sıçrıyor, dalıyorlar... Kentte gün içinde kravatlı bir adam görüyorsunuz, cipi var, arkasında da sörf tahtası. Öğlen çıkıyor, bir saat sörf yapıyor, sonra iÅŸine dönüyor. Kendi ülkelerinde gezmek için bir off-road araç alıyor ya da kiralıyorlar ve kendilerini çöle atıyorlar. En çok beÄŸendiÄŸiniz yer neresi oldu?- 900 kilometrelik Gibb River Yolu. Ãœlkenin kuzeybatısında, toprak bir yol. Çölün içinde birkaç yüz kilometrede bir de eski posta merkezi, yeni oteller var. Genellikle tek katlı, yaygın evler, en fazla 5, 6 odaları var. Ama 40 kiÅŸi de gitseniz sorun deÄŸil, herkese bir uyku tulumu, yatacak yer çıkar. Evin yaÅŸam mekanları birbirinden tül perdelerle ayrılıyor. Banyolarını dev baobap aÄŸacının altına koydukları küvette yapıyorlar. Åžahane manzaralı, devasa aÄŸacın altında. O küvetin içinde karı-koca birbirlerini yıkıyorlar. AkÅŸam olup da yemek saati gelince adam cipine biniyor, bir süre gidiyor, sonra duruyor, tüfeÄŸini kaldırıyor, kendi sürüsünden bir inek vuruyor, arka bacaklarını alıp gerisini orada bırakıyor, sonra gelip onu piÅŸiriyor. Bir nevi vahÅŸi hayat gibi geliyor kulaÄŸa...- Öyle zaten. Tuvalete gidiyorsunuz, klozetin kapağını kaldırıyorsunuz, içinden bir insan elinin iki katı falan büyüklükte dev bir kurbaÄŸa çıkıyor. Ben hayatımda bu kadar fosforlu yeÅŸil kurbaÄŸa görmedim. O kadar büyük ve o kadar dikkatli bakıyor ki, insan bu benim popomu yer mi, ne yapsam, diyor. Orada yaÅŸayanlar alışmış tabii.EN ETKÄ°LENDİĞİ 5 YERYusufeli'nde Barhal Sudan'da Hartum Avustralya'da Gibb River Yolu Hindistan'da Varanasi Slovenya'daki Ljublijana Aborjin bir erkek kadını beÄŸendiÄŸini tören yaparak anlatıyorÃœlkenin kuzeyinde Arnhem Land denen bozulmamış, gerçek yerleÅŸim yerleri var. Belli bir sayıyı aÅŸmayacak kadar ve özel izinle turist alınıyor ve geleneksel Aborjin bölgelerinde gezdiriliyor. Nasıl yaÅŸadıklarını, sanatlarını orada görebiliyorsunuz. Tahta üzerine resim ve heykeller yapıyorlar. Bir de onlarda iz bırakmak diye bir ÅŸey var. Tarihlerini yıllarca kayaların, taÅŸların üzerine çizmiÅŸler. Grubun yaÅŸlılarından biri bir gencin elini kayanın üzerine yerleÅŸtirip, aÄŸzından püskürttüğü boyayla elinin izini kayaya çıkartıyor, böylece o genç bir anlamda ölümsüz oluyor. Aborjinler çok sakin, hayatlarında hiç kimseyle savaÅŸmamış, kavga etmemiÅŸler. Ayrıca mal mülk edinmeyi anlamıyorlar. Mesela cepli bir pantolon onlara çok acayip geliyor. Neyi var ki o cebe koyacak diye düşünüyorlar. Bir dinleri, tanrıları yok. Hep doÄŸaya tapmış, doÄŸadan aldıkları kadar vermeye çalışmışlar. Aborjinlerin tarihi 50 bin yıl geriye gidiyor. Törenler ve boyanmak çok önemli. Yeni çiçeÄŸin açması, bal karıncasının doyması gibi bir sürü doÄŸa olayını törenle kutluyorlar. Veya bir erkek bir kadını beÄŸendiÄŸini tören yaparak anlatıyor. Hayvanların, kangurunun, koalaların, yılanın, timsahın insanın ataları olduklarını düşünüyorlar. Farkında olmadan evrim teorisini bulmuÅŸlar.ne okuyorGittiÄŸi yerle ilgili ÅŸeylerne dinliyorO günlerde ne dinliyorsa onu ve caz CD'lerini yanında taşıyorne yiyor ne içiyorOrada ne yeniyor, içiliyorsa onu deniyor. GerektiÄŸinde hayvan kanı da içiyor, gözü de yiyor...ne giyiyorMotosiklet seyahatlerinde özel kıyafeti oluyor, onun dışında mevsime göre giyiniyor. Parasını saklayabileceÄŸi kemer takıyorneyle seyahat ediyorMotosikletlenerede kalıyorBir zincire ait olmayan, standart dışı, karakteri olan otelleri tercih ediyorkimle seyahat ediyorEn çok tek başına seyahati seviyorçantasının olmazsa olmazlarıHarita, Lonely Planet rehber, motosikletin arıza giderim kitapçığı, kalem-defter, el feneri, Ä°sveç ordu çakısıSEYAHAT ANILARITazmanya’dan Tanzanya’ya uzanan günbatımlarıTazmanya'da bir akÅŸamüstü gidiyorum, ekibi de kaybetmiÅŸim. Ä°p gibi bir toprak yol, sonunda eÅŸek kadar, kıpkırmızı güneÅŸ. GüneÅŸle aramda sadece koÅŸan zürafalar var. Åžahane bir görüntüydü. Bir gün de Tanzanya'da kumda motosikletle gidiyorum ve daha kolay olsun diye ayakta kullanıyorum. Ä°lerde kumda bir taÅŸ var ve küçük bir manevrayla o taÅŸtan kurtulabilirim. Ama o kadar yorgunum ki, hiçbir ÅŸey yapamadan taşın üzerine doÄŸru gidiyorum. Sonunda taÅŸa çarpıyorum, 240 kiloluk motor bir yana, ben bir yana uçuyoruz. Motoru bir ara havada gördüm. Sonra oturdum kuma, kaskımı çıkardım, baktım saÄŸlamım, sigaramı yaktım. Motor ağır, ben çok yorgunum, nasıl olsa ekip gelir, birlikte kaldırırız, dedim. Lacivert gökyüzü, harika bir gün batımı. Ama vahÅŸi hayat gün doÄŸarken ve batarken baÅŸlıyor. Acayip sesler duyuyor insan. Orada biraz oturduktan sonra acaba aslanlar aç mıdır diye düşünüp, motoru can havliyle kaldırıp, yoluma devam ettim.Â
False