GeriSeyahat Kar, baÅŸka hiçbir yere olmadığı kadar yakışıyor Kars'a
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kar, baÅŸka hiçbir yere olmadığı kadar yakışıyor Kars'a

Kar, baÅŸka hiçbir yere olmadığı kadar yakışıyor Kars'a

Biz bilmeyiz... Her tarafı kar kaplayıp, kurtlar köylere musallat oldu mu, hayvanlar tehlikede demektir. O yüzden, kışın, çoban köpekleri gergindir. Tilki, tavuk hırsızıdır... TavÅŸan, en çok güme gidendir... Güçlü ya da zayıf, doÄŸanın süregelen dengesi içinde, her biri, bir iz bırakır, karda...Biz bilmeyiz, ama Karslı bilir... Hangi ayak izinin kime ait olduÄŸunu, bir çırpıda söyleyebilir. Kars'ın kenar mahallelerinden de duyulur kurt uluması. Bu mahalleler ki, Kars'a girer girmez göze çarpar. Son yıllarda, kentin kıyısına taşınan köyler bunlar. Kümesleriyle, ahırlarıyla, Kars'la ilk tanışmada biraz ÅŸaÅŸkınlık verir.YaÄŸan karın dinginliÄŸine böylesine sığınan bir kent daha var mıdır, acaba? Fırtınalı geçmiÅŸini; savaÅŸları, iÅŸgalleri, kıyımları ve isyanları karla bastıran, her yaÅŸananın üzerine yaÄŸan karla, yeniden uyanan, beyazın böyle yakıştığı, bir toprak daha var mıdır? GüneÅŸ bile yarışamıyor, karın verdiÄŸi aydınlıkla bu kentte. Karlı gecelerde, iki yanında söğüt ve kavak aÄŸaçlarının sıralandığı geniÅŸ caddelerdeki sokak lambalarının loÅŸ sarı ışığında, her ÅŸey bir siluet olmaktan öteye gidemiyor. Karanlığa bile kafa tutuyor, kar. Koca bir kış, parke taşı yolların yüzünü görmeden geçiyor. Kent, çıplaklığından utanıyor sanki, karın sessizliÄŸiyle örtüneceÄŸi günü bekliyor. Kar, baÅŸka hiçbir yerde olmadığı kadar, Kars'a yakışıyor.SIRADAN OLAMAZÄ°ki yanındaki kaldırımların her biri altışar, ortası da on iki; toplam 24 metre geniÅŸliÄŸindeki Kars caddelerinin benzerine, Kazakistan'da rastlamıştım. Bir Rus kenti gördünüz mü, bir daha unutmazsınız. Oldukça ferah, ama aynı zamanda da ezicidir. Her ÅŸey büyük boyutlarda tasarlanmıştır. Sokakta yürürken, hakimiyetin sizde olmadığı hissine kapılırsınız. Kars, farklı. Kentteki 40 yıllık Rus hakimiyeti, ÅŸimdi sokaklarda müzelik olmuÅŸ. Geriye, birbirini dik kesen, ızgara planlı caddeleriyle istikrarlı ÅŸehircilik anlayışları, duvarlarının kalınlığı bir metre olan, yüksek pencereli taÅŸ evleri ve garnizonları kalmış. Hakkını vermek gerek, kenti güzelleÅŸtiren bu yapılar ve bir de durmadan yaÄŸan kar.Bunlar olmasaymış, Kars, sıradan bir Anadolu kenti olurdu demek, ne kadar doÄŸru bilmiyorum. Camları buÄŸulu kahvelerde oturan iÅŸsizlere, karlar eriyince geriye kalan çamura, okuldan sonra gece çalışan çocuklara, sokakta kulağınıza çalınan hayvan konulu sohbetlere, dükkan camekanlarında sergilenen kaÅŸar peyniri tekerlerine ve petek ballara bakıp, kesip atmak mümkün. Oysa dile kolay; Kars gözlerini kocaman açtı ve Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu ile Çarlık Rusyası gibi iki büyük gücün yıkılışına tanık oldu. Böyle bir yer, istese de, sıradan olamaz. Tanıştığım birçok açık fikirli Karslı da böyle hissediyor. Bana, 1950'lerde konaklarda balolar düzenlendiÄŸini, Kars Çayı üzerinde buz pateni yapıldığını, kahvelerin edebiyatın tartışıldığı yerler olduÄŸunu anlattılar ve o günden bugüne, biraz göçlerle biraz da hayat koÅŸullarıyla, çok ÅŸeyin deÄŸiÅŸtiÄŸini itiraf ettiler. ET DEPOSUKöylü, minibüse binip Kars Canlı Hayvan Pazarı'nın yolunu tutuyor. Yanında da koyunu var. Åžoföre iki yolcu parası ödüyor. Karslılar ve köylüler için bu en önemli ekmek kapısı, mahÅŸer günü gibi. Kars, Türkiye'nin en büyük et deposu. Karla kaplı sokaklara raÄŸmen, herkes hayvanını pazara güdüyor. Her gün, sabah 7 ile 11 arası, bu pazarın önünden geçen asfaltta insanlarla hayvanlar arasında bir kovalamaca yaÅŸanır. Hayvanı satma mücadelesi bir yana, onları zaptetmek baÅŸka bir derttir. Hele burnundan soluyan bir boÄŸa, diÄŸerinin üzerine çıkmaya kalkışınca, bütün pazar birbirine girer. Tıpkı iki belalının kavgasını ayırmak için araya giren mahalleliler gibidirler. Her sabah, simsarlar, kolcular, satıcılar, kasaplar buradadır. Alırlar, satarlar, arabuluculuk yaparlar... Azeriler, Kürtler, Kafkas kökenli Terekemeler, Rus kökenli Malaganlar ve Osmanlı kökenli yerliler, yani Kars halkını oluÅŸturan toplulukların her birini burada bulmak mümkündür. Ä°ki adam el sıkışıyor, ne var ki, kollar havaya inip kalkıyor, rakamlar telaffuz ediliyor ama kimse kimsenin elini bir türlü bırakmıyor. Bir rakam daha, bir daha, tokalaÅŸma sona eriyor ve herkes rahat bir nefes alıyor. ‘‘Ne alıp sattınız, ÅŸimdi?’’ gibi, anlamsız bir soruya, iki taraf da, omuz silkip, sırıtarak, ‘‘koyuuuun...’’ diye cevap veriyor. ATLI KIZAKLARSarıkamış'ın közde çayıyla ünlü Trabzon Çayevi'nde, Nüzhet Bey, sobanın başında, ‘‘hepsini okutmuÅŸem’’ diye böbürleniyor. OÄŸullarından bahsediyor... Kahve, yüksek, ahÅŸap tavanlı, eski bir bina. Ä°lk sahibi Trabzonlu'ymuÅŸ. Zamanında Sarıkamış'a çalışmak için çok Karadenizli gelmiÅŸ. Åžimdi artık, aldığı göçlerden, Sarıkamış'ta kim kimlerden, belli deÄŸil; Karadenizliler, Çerkezler, Kürtler, Erzurum ÅŸivesiyle konuÅŸan Osmanlı kökenli yerli halk... Gün sonunda, herkes aynı kahvede, çam odununda demlenen çayı içmek için, biraraya geliyor. Çam odunu, tüpten pahalıya geliyor, buna raÄŸmen çay fiyatı aynı. ‘‘Ucuza kaçarsam, kimse gelmez, burayı ayakta tutan, közde çayım...’’ diyor kahvenin sahibi... Kahvenin önünden atlı kızaklar geçiyor, Sarıkamış'ın asfaltı kardan görünmüyor. Katherina'nın Av Köşkü'nün tepeden gördüğü Rus SoÅŸesi de aynı... Ormanın sessizliÄŸine ve bir dönemin derinliÄŸine gömülmüş bu yapıyı görmek için, bir asker eÅŸlik ediyor bana. Bugün artık Türk askeri bölgesi içinde olan, Ruslar'ın eski taÅŸ garnizonlarının yanından geçerek köşke varılıyor. Çarlık Rusyası döneminde, av organizasyonlarının düzenlendiÄŸi bu köşkten dönerken, Allahuekber ÅžehitliÄŸi'ni görünce, akla mantığa sığabilecek bir baÄŸlantı kurmakta zorlanıyorum. DONARAK ÖLEN ASKERLERKanım donuyor... Bundan 89 yıl önce, Sarıkamış'ta donarak ÅŸehit olan onbinlerce Türk askeri aklıma gelince... En kısa gündüzün yaÅŸandığı, - 25 derece soÄŸukta, ayaklarında yırtık çarıklar üstlerinde lime lime olmuÅŸ yazlık giysilerle, kara bata çıka, yürümek zorunda oldukları 55 kilometre, savaÅŸmak deÄŸil hayatta kalma mücadelesine dönüşmüştü hiç kuÅŸkusuz. Sabırsız ve hırslı Enver PaÅŸa'nın isteÄŸiyle, 22 Aralık 1914 günü, yaklaşık 110 bin Türk askeri Ruslar'ın üzerine yürümeye baÅŸladı. O sırada, sayıca az oysa kış ÅŸartlarına hazırlıklı Ruslar, Sarıkamış'taki sıcak karargáhlarında bekliyorlardı. Açtılar, yorgundular, tipi bastırmış, yanlışlıkla iki tümen çatışmaya girmiÅŸ, iki bin dost asker birbirini vurmuÅŸtu. Sonunda dayanamadılar; kimisi uzaklarda bir karaltıya, kimisi dumanın tüttüğü bir köy evine doÄŸru fırladı. Bazıları çıldırmak üzereydi... Onbinlercesi de, yavaÅŸ yavaÅŸ bedenlerine giren huzurlu uykuya karşı koyamadı. Ayazda, karlar içindeki anıtın önünde duruyorum. Sarıkamış'ın soÄŸuÄŸundan parmaklarımın uçları soyuluyor. 27 Aralık sabahı burada kıvrılıp kalan askerlerin, doÄŸaya karşı nasıl bir savaÅŸ verdiklerini, burada Sarıkamış'ta daha iyi anlayabiliyorum ÅŸimdi.Karlara gömülmüş bir Osmanlı mezarlığı karşısında, önünde kazların gezindiÄŸi, kadınların sazan ayıkladığı, yirmi kiÅŸinin birlikte yaÅŸadığı evlerinden yola çıkıp, donmuÅŸ Çıldır Gölü'nün üzerinde 45 dakika yürüyorlar. Yola çıkmadan önce hava durumunu dinlemiyor, o yüzden de eksi 13 derece olduÄŸunu bilmiyorlar. Bilmeleri gereken tek ÅŸey, gölün aralıkta buz tutup üzerinde yürünebilecek kalınlığa ulaÅŸtığı, cemreler düşmeye baÅŸladığında da, artık gölde dolaÅŸmanın tehlikeli olduÄŸu. AmcaoÄŸulları Temel ile Ercan balıkçı, göl balıkçısı. Bütün yıl, Sarı Sazan, Kefal, Slorka, Karagöz, Çıldır Alası ve Sarı Balık avlayıp, satıyorlar. Göl kenarındaki ev, böyle ayakta duruyor. Bir de kazlarla... Ä°kinci kazı komÅŸu hediye etmiÅŸ. Kars civarındaki birçok köy evinde olduÄŸu gibi, burada da sık sık kaz eti piÅŸiriliyor. Kışınsa, insanın göl üzerinde yürüyebilme mucizesi, onların mücadelesi oluyor. Buz üzerine açtıkları çukurlara aÄŸ geriyorlar. DoÄŸa bana mısın demiyor; sabah açtıkları çukurların üzerini kapanmış buluyorlar. Göl üzerindeki yükseltilere bakarak tekrar aÄŸlarını buluyorlar. Göl üzerinde birlikte yürüyoruz. Sanki daha önce defalarca bir göl üzerinde yürümüşüm gibi, tereddütsüz takip ediyorum onları. Oysa bir Karslı bana, Arpaçay'dan TaÅŸbaşı'na, atlı kızakla gelin getiren koca bir düğün alayının gölün ortasında buz kırılınca, sulara gömüldüğünü anlatmış, Türkiye'nin en büyük ozanlarından Aşık Åženlik'in hüzünlü dizelerini okumuÅŸtu. Olup biten, gerçeküstü... ‘‘Çek çek, asıl onu çek, Kars beÅŸ yıl önce böyle deÄŸildi’’ diyor kahvenin sahibi, Belediye BaÅŸkanı Naif AlibeyoÄŸlu'nun takvimin üzerindeki fotoÄŸrafını göstererek. Duvar kağıdı olarak pastoral bir manzara var; Anadolu'nun birçok kahvesinde olduÄŸu gibi kendi bölgelerinin doÄŸası deÄŸil, büyük ihtimal. Ãœzerinde altın renkli, devasa bir kol saati, daha yukarıda, kahvenin ilk sahibi, meÅŸhur halk ozanı Murat ÇobanoÄŸlu'nun siyah- beyaz fotoÄŸrafı ve çerçevelenmiÅŸ bir yazı var: ‘‘Kars Halk Ozanları ÇobanoÄŸlu Gazinosu, bugüne kadar yapmış olduÄŸu faaliyetlerle, milli tarih ÅŸuuru içinde, Türk aşıklık töresine saygılı, sayısız genç aşıklar yetiÅŸtiren bir ocak olarak, teÅŸvik ve takdire layık görülmüştür. Kültür Bakanı Rıfkı Danışman.’’OZANLARIYLA ÃœNLÜ‘‘Merhaba, ben Aşık Bilal Ersarı’’ diye tanıştırıyor kendini, masada oturan iri yarı bıyıklı, genç adam. Ozanlarıyla ünlü Kars'ın, isim yapmış aşıklarını yetiÅŸtiren 30 yıllık kahve, Ramazan geceleriyle karşılaÅŸtırıldığında, oldukça ıssız bu kez. Aşık Åženlik ve Kültür Dayanışma DerneÄŸi'nin birkaç üyesiyle aynı masada oturuyorum. Aralarında, divan çalan 19 yaşındaki Ömürcan da var. Aşık olunca ÅŸiir yazıyormuÅŸ. Arif TellioÄŸlu'na neden Karslılar'ın bu denli ünlü aşıklar olduÄŸunu soruyorum. ‘‘Atışması, deÄŸiÅŸmesi güçlüdür. DoÄŸaçlaması fazladır. Usta malı türküler söylenir, her aşığın kendine özgü koÅŸmaları vardır’’ diye cevap veriyor. Karşımda, sanki 16. yüzyıldan bir müze parçası, dillenmiÅŸ anlatıyor. Kahvenin kapısı açılıp, üstü başı kar içinde, bir çocuk giriyor içeri. Bir elinde, eski bir yoÄŸurt kabının içine doldurulmuÅŸ haÅŸlanmış yumurtalar, diÄŸerinde poÅŸet içinde lavaÅŸlar var. Adı Cengiz, ilkokul son sınıfa gidiyor, her akÅŸam bir kez uÄŸruyor kahveye. Yumurtalı dürümün tanesini 500 bin liraya satıyor. Denk gelirse de, biraz kalıp aşıkları dinliyor. Dışarıda hızla yaÄŸan kara bakıp, iç çekiyor Bilal Bey; ‘‘Hayat illa ki zordur ama en güzel aÅŸkımız hálá Kars'tır...’’BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIMTaÅŸ Köprü'den yürüyerek geçip, Kars Kalesi'nden kenti seyretmekKars'ın Rus binalarıyla ünlü sokaklarını gezmekKar yaÄŸarken, Dereiçi'nden Kars Çayı boyunca yürümekSim-Er Hotel'in şöminesinde közde piÅŸirilmiÅŸ patates içine Kars'ın tereyağı ve kaÅŸarından koymakDigor yolundan 15 dakika mesafede AÄŸrı Dağı'nın zirvesiyle göz göze gelmek ÇobanoÄŸlu Kahvesi'nde Karslı aşıkları dinlemekMesut Yılmaz Parkı'nda Karslı gençlerle birlikte buz pateni yapmakKars Hayvan Pazarı'nın kalabalığına karışmakAriÅŸ'ten gravyer peyniri alırken, ayaküstü tandır ekmekli ve çaylı kahvaltı etmek Dünyaca ünlü Kars halılarının peÅŸine düşmek Dışarıda eksi 30 iken, duvarlarında ilkbahar manzarası olan bir kahvede kıtlama çay içmekAni Harabeleri'ne en az üç saat ayırmakDonmuÅŸ Çıldır Gölü'nün üzerinde yürümek ya da gölü atlı kızakla geçmekSarıkamış'ta Sarıçam Ormanları'nın içinden kaymakBir okul çıkışı, Atatürk Meydanı'nda olmakAni'deki Tigran Honents Kilisesi'nin fresklerini kaçırmamakKarlı bir gecede, Kars'ın loÅŸ sokaklarında yürümekSarıkamış Trabzon Çayevi'nde közde çay içmekAni'de Menüçehr Camii'nin minaresinden aÅŸağıdaki yıkık köprüye bakmakKars'ın semt pazarlarında ilginç objeler yakalamakÂ
False