Serhan Asker

Başkent’in Klopp’u

3 Kasım 2016
Onu 1461 Trabzonspor’un başındayken daha iyi tanıdım.

Ama öncesinde Tavşanlı Linyitspor’u da çalıştırdı. Her maçtan sonra veciz olduğu kadar, ayağı yere basan sözlerden dem vuruyordu. Okuyan, sorgulayan bir karakter olduğunu haykırıyordu her sözüyle.. Biraz araştırınca öğrendim ki her gece uyumadan önce mutlaka kitap okurmuş. Son zamanlardaki konuşmalarına bakılırsa Mevlana’dan sıkça besleniyor. Sanırım Tavşanlı Linyitspor’un berabere biten bir maçından sonra şöyle demişti: ‘Ele gelmiyorsa sevdiğiniz elinizdeki ile yetinmelisiniz.’ Alınamayan 3 puana, böyle hayıflanıyordu Mustafa Reşit Akçay. Trabzonspor’u çalıştırırken, yabancı futbolcuları daha iyi anlayabilmek için İncil’e kafa yorduğunu açıkladı. ‘Oyuncularımın kafa yapısını çözüp, neye gönül verdiklerini irdeliyorum’ dedi. İlginç tercihleri var. Mesela totem yapıyor.. Takım 3-4 maç kötü gidince, mutlaka bir toteme başvuruyor. Söz gelimi, ya sakalını ya da saçını kısaltıyor ya da uzatıyor. Yeri geliyor, serçe parmağındaki tırnağı uzatıyor. Nedenini soranlara ‘Yunan mitolojisinden bereketi çağrıştırır’ yanıtını veriyormuş. 

“FUTBOL HALKTAN ÇALINMIŞ”
Tam bir yüzük meraklısı. 60 yakın büyük taşlı yüzüğü var. Boş zamanlarını değerlendirmek için değişik uğraşların içine giriyor. Resim kursuna gitmiş.. Serbest çalışıyor. Gölgeli resimleriyle dikkat çekiyormuş. Hani merak etmiyor da değilim bu çalışmalarını..
Aslında bir alt-yapı ustası.. Fatih Tekke ve Gökdeniz Karadeniz gibi isimlerin yetişmesinde katkısı var.

Dedim ya hoca çok farklı bir tarz. Kendisini geliştirmek için yurt dışına çıkmak istiyor. Ancak o zamanki kulübü bu işe yanaşmıyor. O da arabasını satıp Hollanda’ya gidiyor. Ajax’ın alt yapısında yeni futbol düzeni üzerine kafa yoruyor.
1978’de Arjantin’i Dünya Şampiyonu yapan Menotti ile bundan 7 yıl önce Buenos Aires’te buluşmuştum. Altı çizilecek notlar aktarmıştı. ‘Futbol halktan çalındı. Artık her şey para olmuş’ demişti. İşte Osmanlıspor’un Hocası Mustafa Reşit Akçay da endüstriyel futboldan yakınıyor. Öğrendiğim bilgiye göre Akçay, Osmanlıspor’u bıraktıktan sonra, herhangi bir kulüp takımı çalıştırmayacakmış. Kendi futbol okulunu kurup, sokaktaki gençlere futbol öğretecekmiş.

Ne diyelim Hocam yolun açık olsun.. Senden okuyan ve irdeleyen yetenekli çocuklar bekliyoruz demeyeceğim. Sen zaten bu yola baş koymuşsun..

Son not... Sahi Mustafa Hoca özellikle de sakallı haliyle Liverpool’un Teknik Adamı Jurgen Klopp’u andırmıyor mu?

Yazının Devamını Oku

Abdül aşkına bastır Ankaragücü

25 Ekim 2016
Bursa’nın bir kenar mahallesinde doğup büyüdü. Yeşil-beyaz renklere gönül verdi. Taraftar grubu Teksaslıların içine girdi.

Yaşından büyük olgun davranışlarıyla gruba anında benimsetti kendisini. Bursaspor’un bırakın bir maçını, antrenmanlarını bile kaçırmazdı. Derslerini de ihmal etmezdi bu arada. Üniversiteyi kazandı. Ankara Hacettepe Üniversitesi’nin yolunu tuttu. Zor oldu Bursaspor’undan Teksaslı yoldaşlarından ayrılmak. O, Ankara’da da hafta sonları için bir mesken buldu kendisine. Bir zamanların TeksaslısıGecekonducularla kaynaştı Ankaragücü tribünlerinde. Başkentliler de onu çok sevdi. Huyu kurusun çabuk sevdiriyordu kendisini Abdulkerim Bayraktar.. Nam-ı diğer Abdül...
Abdül, artık Bursaspor sevgisinin yanına Ankaragücü sevgisini de eklemişti.. Üniversiteyi bitiren Abdül vatan borcu için Mardin’e asker oldu. Yurt savunmasında şehit düştü. Haber tüm Türkiye’yi yasa boğdu. Bursaspor taraftarları stadyumda onun için cenaze töreni düzenledi. Tören sırasında sarı-lacivertli renklerle yüzlerce genç, sahanın ortasına gelerek ellerindeki pankartı açtı:
‘Abdül ölmedi kalbimizde yaşıyor.. Gecekondu’
Daha önce de yazılmıştır bu duygu dolu öykü..
İşte böyle başladı Ankargücü-Bursaspor kardeşliği.. Zaten futbol, böyle hikayelerden beslenen güzel oyun değil midir ki..
Uzun zamandır bu öyküden yola çıkarak bir Ankaragücü yazmak istiyordum. Demek ki zamanı geldi dedim ve oturdum yazdım. 

SÜPER LİGE 31 YIL DAMGA VURDULAR

Yazının Devamını Oku

Mağrurlanma Ronaldo demokrasi kupası da bizim

24 Temmuz 2016
Yer Kiev.. İkinci Dünya Savaşı yılları.. İşgalci Nazi Ordu'su kenti ele geçirir. Ünlü Dinamo Kiev futbol takımının futbolcularının bir kısmı fırınlarda çalışıyor.. Ünlü futbolcular  zaman Zaman kendi aralarında maç yapıyor. Propagandadan sorumlu Alman subayı onları görünce aklına parlak(!) bir fikir gelir. "Dinamo Kiev ile Alman ordusundan askerler bir maç yapsın" ve de maçı Almanlar kazansın.. Ordu moral bulsun.. Irkın üstünlüğü bir kez daha kanıtlansın.. Maç için herşey hazırlanır.. İşgalci güçlerin talimatı maçtan önce Kievlilere iletilir. "Ya yenilirsiniz ya da maçtan sonra kurşuna dizilirsiniz.."


Kievlilere güzel oyunun cazibesi hayatlarından daha üstün gelir.. İlk yarıyı önde bitiren Kievliler Devre arasında Nazi subaylarının soyunma odasındaki hiddet dolu uyarılarına rağmen Almanları perişan eder: 5-1.. Zaferin kahramanları maç sonrası kurşuna dizilir.

 

Pele, Ardiles, Bobby Moore gibi ünlü futbolcuların da oynadığı Zafere Kaçış filmine konu olan hikaye budur.. 

 

15 Temmuz gecesi İşgalci Nazi Ordu'sunun durup dururken Sovyetler'e saldırması gibi bir grup insan kalkışma yaratarak darbe girişiminde bulundu.. Ancak tıpkı Kievli futbolcular gibi canları pahasına halkımız da meydanı dar etti eli silahlılara..

 

Bu destanın filmi de elbette bir gün çekilecektir. Yeni bir Zafere Kaçış'tır 15 Temmuz gecesi.. Bir futbol maçı gibi değil miydi o gün..

Yazının Devamını Oku

Adı Ata’dan lakabı futbol sevdalılarından

7 Temmuz 2016
“Ne kadar iyi, ne kadar büyük kaleci olursan ol ‘yalnızlık’ bizim yazgımız. Çizgide beklemek, tek başınalıktır." Böyle demişti Rinat Dassaev. Daha sonra konuştuğum Sepp Meier ve Dino Zoff da kalecinin çizgideki ıssız adamlığına vurgu yapmıştı.. 

İşte o çizgi artık daha da yalnız.. Çizgi büyük bir kahramanını kaybetti.. Turgay Şeren artık yok. Eskiden savaşlarda kale düşerse şehir düşerdi.. Şimdi bırakın şehiri bir ülke düştü.. O kendisinden küçüklere hep "evlat" derdi.. Evlatların sana ağlıyor beyefendi Adam.. 

Adını Atatürk koymuştu.. Türkay demişti ona. Ancak Fransızca öğretmeninin dil telaffuzuna takılan Türkay adı Turgay'a dönüştü.. Onun döneminde doğan erkek çocuklarının çoğuna Turgay adı verildi.. 

 

BERLİN OLİMPİYAT BİLE YASTA 

 

Turgay Şeren'in Atatürk sevdası çok derindi. Profesyonel Futbolcular Derneği'nin Başkan'ı olarak her yılbaşında kendi özel arşivindeki Atatürk fotoğraflarıyla çok özel takvimler hazırlardı ve önemli isimlere yollardı.. O takvimleri alabilmek için can atan isimler tanıyorum. 
Henüz 19 yaşında Berlin Panteri lakabını almıştı.. Milli takımdayken Doğu Almanya maçında çizgide devleşmişti.. Bugün kimbilir o zamanın Berlin Olimpiyat stadı da hüzne kapılmıştır.. 

 

Yazının Devamını Oku

Şampiyon olamamış şampiyonlar

27 Haziran 2016
ENZO Ferrari..

 

Ferrari’nin unutulmaz patronu..

 

Yine unutulmayacak bir başka isim  Gilles Villeneuve. Formula1’in pistte geçirdiği feci kaza sonrası şampiyonluk göremeden yaşama veda eden efsanevi ismi. Aile içinde yaşadığı acı ölümlerle yaşamı kabusa dönüşen Enzo, Villeneuve’i oğlu gibi görürdü. Kanadalı pilot 32 yaşında bu dünyadan giderken Enzo duygusal sözlerle ona veda etti.

 

“O ŞAMPİYON OLMAMIŞ BİR ŞAMPİYONDUR”

 

Sovyetler Birliği döneminde dünya futbolunu kasıp kavuran bir yıldız vardı. Oleg Bloghin. 1 metre 90 cm boyuyla bizim “şeytan” Rıdvan Dilmen gibi fuleli ve teknikti.. Geçtiğimiz yıllarda onunla bir röportaj yapmıştım. “Bloghin’e göre dünyanın en büyük futbolcusu kimdir?” “Cevabım aslında çok net. Cruyff. Ben öyle bir futbolcu görmedim. Ancak. O ne dünya ne de Avrupa şampiyonu oldu. Öyle olunca bizim de o sene büyük umutlarla gittiğimiz 86 Dünya Kupasını havaya kaldıran Maradona’yı diyeceğim. İşte o dünyanın en iyisi olarak herşeyi yaptı”

Yazının Devamını Oku

Bize ne oldu?

20 Haziran 2016
SİMON Kuper yıllar önce bütün dünyanın gözüne soktu aslında, yazdığı “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” kitabıyla..

Herkes bu kitaptan bu anlayışı hayata geçirdi de, ne yazık ki biz bu naif bakış açısından payımıza düşeni almadık. Kitabın adına inat “Asla” dedik.. Son İspanya maçında ve sonrasında ortalığa saçılan halimizle herşey meydana çıktı.. Kral çıplak artık..

 


Tamam. Hata çok.. Futbolcular beklentiyi asla karşılamadı.. Fatih Terim’in de yanlışları var.. Kimine göre kadro seçimi, kimine göre oyun taktiği. Kimine göre de aldığı ücret yüksek.. Her neyse.. Zaten o da “Ben başarılıyım” demiyor.. Biz ilk kez böyle yenilgiler almıyoruz.. İlk kez de böyle kötü oynamıyoruz.. Ancak.. Zıvanadan bu kadar çıkmamızın da bir anlamı yok..

 

Ne oluyor bize böyle?.. Bu hale nasıl geldik? Sevgili ağabeyim Necati Yağcı ile sohbet ediyoruz. Diyor ki, Yaşar Kemal’in, Sabahattin Ali’nin anlattığı, Nazım Hikmet’in kahramanlıklarının destanını yazdığı temiz yürekli, cesur, kadirşinas, çelebi Anadolu insanlarının torunları bu hale nasıl geldi?

 

Sosyal medyada paylaşılanlar nedir öyle?

Yazının Devamını Oku

Kupanın ağıdı Darijo Srna'dan...

16 Haziran 2016
AHLAK ve insanın yükümlülükleri hakkında güvenebileceğim ne varsa hepsini futbola borçluyum” diyen Albert Camus bir zamanlar futbolcuydu.

Cezayir Üniversitesi’nin genç takımında tutkuyla oynayan bir kaleciydi.

Ta ki tüberküloz hastalığına yakalanana kadar... Yokluk içinde babaannesinin yanında büyüyen Camus’ya bir gün sorarlar: “Neden oyunun içi değil de çizgiyi tercih ettin?”

Cevap, “Çünkü en az kalecinin ayakkabısı yıpranıyordu..”

BİR ÇİFT KRAMPON

Yazının Devamını Oku

İlber Hoca'nın 'tarihi' röveşatası

3 Haziran 2016
2 yıl önceydi..

Şili’nin başkenti Santiago’da otomobiline bindiğim taksici radyodan maç dinliyor ve kitap okuyordu. Kitap Marquez’in Yaprak Fırtınası’ydı. 60 yaşlarındaki Şilili önce gözlüğünü çıkardı, sonra radyonun sesini kıstı, kitabı da arabanın torpido gözüne bırakıp bana, “nereye” diye sordu..

Soruya cevap vermeden önce, ben bir soru sordum..


“Marquez’i hep okur musunuz?”Gözlerini kısarak baktı.. “O, iki hafta önce öldü ve ben 2 gün kontak açmadım.”


Yazının Devamını Oku