İşte böylesine sıcak yaz günlerinde hamilelik dönemlerini geçiren anne adaylarının işi daha bir zor.
Serinlemek isteyen ve tatil planı yapan anne adayları, “Hamileler denize/havuza girebilir mi?” diye soruyor.
Öncelikle şunun bilinmesi lazım:
Yüzme, genellikle hamilelikte en yararlı aktivitelerden biridir. Suyun desteği ve kaldırma gücünün etkisi, vücuda binen yükü azalttığından dolayı yüzmek, hem anne adayının hem de bebeğin rahatlamasını sağlar.
Hamilelikte herhangi bir risk yoksa, denize veya havuza girdiğinizde ani bir değişim hissetmiyorsanız ve yapılan tetkikler/muayeneler sonucunda doktorunuz “rahatlıkla yüzebileceğinizi” söylüyorsa, yüzme sporuna devam edebilirsiniz.
Kanser tedavisi sırasında ve sonrasında doğru beslenme ile hastalığa ve tedaviye bağlı görülebilecek yan etkiler daha hafif olabilir ve nüks riski azalabilir. 17 Haziran’daki yazımda güneşlenmenin kanser üzerine olan etkilerini konuştuğum Gazi Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Uğur Coşkun’la bu yazımda da kanser hastalarının beslenme konusuna devam ettim. Prof. Dr. Coşkun, şu önemli bilgileri verdi.
Prof. Dr. Uğur Coşkun
KEMOTERAPİ DÖNEMİNDEKİ BESİNLER
Kemoterapi sırasında beslenme her hastanın ihtiyaçlarına göre farklılık gösterebilir. Kanser tedavisi gören onkoloji hastalarının özellikle sebze, meyve ve protein alımının yeterli olması çok önemlidir.
Bunun yanında kemoterapi alınmasına engel olabilecek bazı kan değerlerinin düşmesini engellemek amacı ile B12, folik asit, çinko, demir ve magnezyum içeren besinlerin tüketilmesi gerekmektedir. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, çiğ kuruyemişler, yumurta, yoğurt, peynir ve karaciğer tüketimi bu vitaminlerin besinler aracılığı ile yeterli miktarda alınmasını sağlayacaktır.
AKDENİZ DİYETİ KORUYUCU OLABİLİR
Cildinizi güneşten koruyarak cilt kanseri riskinizi artırmadan dışarıda zaman geçirebilir ve güneşin faydalı etkilerinden yararlanabilirsiniz. Güneşlenirken nelere dikkat etmemiz gerektiği konusunu Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun’a sordum ve şu bilgileri paylaştı.
Prof. Dr. Uğur ÇOŞKUN
CİLT KANSERİNE NEDEN OLABİLİYOR
Cilt kanseri, deri hücrelerinde anormal büyümeye neden olan bir tür kanserdir. Ultraviyole (UV) ışınlarına uzun süre maruz kalmak, cilt kanseri riskini artırır. Güneş ışınlarının en zararlı bileşeni, UVA ve UVB olarak adlandırılan UV ışınlarıdır. Cilt kanserlerinin çoğu, ultraviyole (UV) ışınlarına çok fazla maruz kalmaktan kaynaklanır. UV ışınları güneşten gelen görünmez bir radyasyon türüdür ve ozon tabakasının her yıl biraz daha incelmesi ile daha az filtre edilen, daha yoğun UV ışınları yeryüzüne ulaşmaktadır.
UV ışınları cilt hücrelerine zarar verebilir, bu nedenle UV ışınlarına çok fazla maruz kalan kişilerde cilt kanseri riski daha yüksektir. Cilt kanserinden korunmak için özellikle öğlen saatleri gibi güneş ışınlarının çok yoğun olduğu saatlerde düzenli olarak güneş kremi kullanılmalı, uzun süre güneş altında vakit geçirileceği zaman uzun kıyafetler ile cilt kapatılmalı ve mutlaka baş boyun bölgesini koruyan şapkalar kullanılmalıdır.
Vücut duruşundaki değişiklik, bel, sırt ağrılarına neden olur. Bu ağrılardan kurtulmak ve formda kalmak için makul düzeyde anne adayını yormayacak şekilde egzersiz yapılmalıdır. Hamilelikte egzersiz yapmayı planlarken akla birçok soru gelebilir. Fiziksel egzersiz, fiziksel gücü ve sağlığı korumak için yapılan vücut aktiviteleridir. Gebelikte bu tip egzersizler önemlidir ve gebeliğin birtakım sıkıntılarını giderebilir. Ayrıca anne adayının vücudunun doğuma hazırlanmasına da faydası olur.
GEBELİKTE EGZERSİZİN FAYDASI NELERDİR
* Gebelikte ortaya çıkan duruş bozukluklarını gidermek.
* Sırt ağrılarını azaltmak.
* Doğum sırasında gerekli soluma ve gevşemeyi öğretmek.
* Karın ve perine kaslarının elastikiyet ve kuvvetini arttırmak.
Sağlıklı yaşam adına geleneksel tıbbın en sık kullandığı bitkiler, bizim onları en sık kullanma yöntemimiz bitki çayları. Öncelikle hazırlanma önerilerini sizinle paylaşmak istiyorum.
* Hazırlarken klorsuz su kullanılmalı
* Su kaynadıktan sonra birkaç dakika dinlendirilir.
* Tercihen porselen demliğe, önce bitki ardından su eklenir.
* Bir tatlı kaşığı kuru ya da taze bitkiye bir demlik su ilave edilir.
* Demlenme süresi ortalama 2 ila 5 dakikadır.
Ultrason görüntülemesi, organları, yumuşak dokuyu ve kan akımını incelemek için yaygın olarak kullanılan bir diagnostik görüntüleme yöntemidir. Bu tıbbi görüntüleme yöntemi ses dalgaları yardımıyla vücudun iç kısmında yer alan doku ve organların genel hatlarıyla görülebilmesine imkân tanır. 1970’li yılların başlarından itibaren modern tıbbın hizmetine giren ultrason cihazları günümüzde gebelik izlemlerinin vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Özellikle bilgisayar teknolojileri ve endüstriyel alandaki gelişmeler bu cihazlardaki görüntü kalitesini arttırmış, her geçen gün de arttırmaya devam ettirmektedir. Diğer görüntüleme yöntemlerinden farklı olarak ultrasonda radyasyon olarak da bilinen X ışınları kullanılmamakta. Bu da ultrasonun zararsız bir işlem olduğunu göstermektedir. Ultrason, klinik olarak yaygın kullanıldığı yıllar boyunca güvenli olduğunu kanıtlamıştır.
2 BOYUTLU ULTRASON (2D ULTRASOUND): En ve uzunluk boyutları olup derinlik boyutu olmayan, dokuların bir düzlem üzerinde görüntülenmesini sağlayan, muayenehanelerde en sıklıkla kullanılan standart ultrasonlardır.
3 BOYUTLU ULTRASON (3D ULTRASOUND): Normalde standart ultrason cihazlarında yapılan 2 boyutlu bir tarama sonrasında, bir bölgenin derinlik boyutu da katılarak 3 boyutlu şekilde görüntülenmesine imkân tanıyan cihazlardır. Ancak 2 boyutlu görüntünün 3 boyutluya dönüşmesi 10-15 dakika gibi biraz zaman alıcıdır.
4 BOYUTLU ULTRASON (4D ULTRASOUND): En, uzunluk ve derinlik boyutlarını içeren 3 boyutlu görünümün eş zamanlı olarak bir monitörde görüntülenmesine olanak sağlayan en son teknolojik ürünlerdir. Yüksek görüntü kalitesi ile dört boyutlu ultrasonda bebeğinizin tüm uzuvları ve hareketleri oldukça net ve hızlı bir şekilde izlenebilmektedir. Önceden üç boyutlu ultrason cihazlarıyla yapılan incelemeler ile anne rahmindeki bebeklerin hareketleri gecikmeli olarak görüntülenebilirken, 4 boyutlu ultrasonografi ile bebeğin kaşlarını çatması, gülmesi, esnemesi, parmak emmesi gibi hareketleri anlık ve hızlı bir şekilde izlenebilmektedir. 4 boyutlu ultrason, anne karnındaki fetüsün ayrıntılı sakatlık taramasında çok etkindir ve aşağıda belirtilen konularda tanı ve teşhis konusunda önemli bir yere sahiptir.
DOPPLER ULTRASON: Renkli Doppler ultrasonografi, yüksek frenkanslı ses dalgaları kullanılan bir yöntemdir. Doppler ile kan akım miktarı, akımı engelleyen bir yapının varlığı, akımın normal yönde olup olmadığı değerlendirilebilir. Normal ultrason da görüntü üretmek için ses dalgaları kullanılırken kan akımı gösterilemez. Doppler ultrason kan akımının yönü, hızı ve miktarını gösterir.
İnsan ömrünü belirleyen en önemli faktör damar sağlığıdır. Damar sağlığımız ne kadar iyiyse o ölçüde sağlıklı olur ve daha uzun ve daha kaliteli bir hayata sahip oluruz. Hipertansiyon, atardamarlarımızda dolaşan kanın damar iç yüzeyine uyguladığı basıncın yüksek olması demektir. Rakamla ifadesi çok kez yapılan ölçümlerle elde edilen ortalama kan basıncı değerinin 140/90 mm Hg’nin üzerinde olması demektir. Tedavi edilmeyen yüksek tansiyon damar sağlığımızın en önde gelen düşmanlarındandır. Yıllar içinde yüksek seyreden kan basıncı tedavi edilmezse atardamarlarımızın iç tabakasında yavaş yavaş hasara neden olur. Hipertansiyon nadiren baş ağrısı, burun kanaması, nefes darlığı, göğüs ağrısı ve çarpıntı gibi şikâyetlerle ortaya çıkabilir. Yüksek seyreden kan basıncı çoğunlukla hastalarda hiçbir şikâyete neden olmaz. Yani sinsice damar yatağımıza hasar vererek etkilerini yıllar içinde gösterir. Bu yönüyle hipertansiyona ‘sessiz katil’ adı da verilmektedir.
***
Hipertansiyon çok yaygın görülen bir sağlık sorunudur. Erişkin nüfusun yaklaşık yüzde 35’inde hipertansiyon vardır. İlerleyen yaşla birlikte hipertansiyon sıklığında da ciddi artış görülmektedir. 50 yaşını geçen insanların yüzde 50’sinde, 60 yaşını geçen insanların yüzde 60’ında hipertansiyon görülmektedir. Görüldüğü gibi rakamlar ürkütücüdür. Bu önemli sağlık sorununa dikkat çekerken tedavi altında olan hipertansiyonun korkulacak bir hastalık olmadığını belirtmeliyim.
***
Özetle 3 şeyi yaparsak hipertansiyonu etkili bir şekilde tedavi eder ve bu önemli hastalığın getireceği riskleri bertaraf etmiş oluruz.