Deniz Zeyrek

Gençler ve kentli nüfus kime oy verecek?

13 Nisan 2018
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, geçen hafta AK Parti’nin yönetim toplantısında, parti yöneticilerini “Erken seçim tartışmalarına girmeyin, adını bile anmayın” diye uyarmış. AK Partililerin son bir haftadır konuyu gündemden düşürmesi bu uyarının sonucu olsa gerek.

“Erken seçim” gündemi zayıflasa bile, siyasetin gündeminde sadece seçim var. Seçim gündeminin tam ortasında ise ittifaklar ve Cumhurbaşkanlığı seçimi... Erken seçim söylemlerinin kesilmesinde bir başka neden de yapılan kamuoyu araştırmalarının etkisi olabilir. Zira, arazide veri toplayan konunun uzmanı herkes şu tespiti yapıyor:

“AK Parti-MHP ittifakının alacağı oy, AK Parti ve MHP’nin ayrı ayrı alacağı oyların toplamından daha düşük çıkıyor.”

Bu tespiti duyunca insanın aklına ister istemez, MHP’li Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün’ün “İttifak tabanda yok” sözleri geliyor. Başkan Ergün’e Ankara’dan tepki gösterilse de Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi’nde AK Partili üyeler ile MHP’li üyeler arasındaki gerilim, Ergün’ün tespitinin dayanağını gösteriyor. Benzer bir şekilde MHP’nin önemli isimlerinden Erkan Haberal’ın polislerle ilgili önergesinin TBMM’de AK Parti tarafından reddedilmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Lideri Devlet Bahçeli arasındaki uyumun aşağıya tam yansımadığını düşündürüyor.

“Kararsızlar” kategorisinin büyüklüğüne dikkat çeken araştırmacıların iki önemli tespiti daha var: 2000 yılında yüzde 65 olan kentli nüfus oranı 2017’de yüzde 84’e çıktı.

-“Yeni” ya da “genç seçmen” mevcut partilerle bağ kurmakta zorlanıyor.

“Yeni” ya da “genç seçmen” davranışıyla ilgili en ilginç veriyi geçen hafta Bekir Ağırdır CHP yönetimiyle paylaştı. Ağırdır’ın sunumuna göre 7 Haziran 2015 günü yapılan seçimlerde ilk kez oy kullanan gençlerin oluşturduğu pastadan en büyük payı HDP almıştı. AK Parti, MHP ve CHP’de ise yeni ya da genç seçmen oylarının oranı, partilerin Türkiye’deki genel oy ortalamalarının altındaydı. Belli ki 2015’te teknolojinin, akıllı telefonların, küreselleşmenin bütün nimetlerinden sonuna dek faydalanan genç ve yeni seçmenlere (çözüm sürecinin de etkisiyle) HDP, daha doğrusu Selahattin Demirtaş daha fazla dokunmuştu.

2015 seçimlerinden sonraki üç yılda çok şey değişti. Gençler arasında milliyetçilik ve muhafazakârlık hassasiyeti arttı. Terörle mücadele, dünya ve Avrupa genelinde yükselen İslam ve Türkiye karşıtlığı milliyetçi ve muhafazakâr gençler için önemli bir motivasyon kaynağı oluyor. Ancak şunu da unutmamak gerek: Artık milliyetçi muhafazakâr gençlerin tek adresi AK Parti ve/veya MHP değil. Saadet Partisi ve İYİ Parti de milliyetçi muhafazakâr gençleri yanlarına çekmeyi amaçlayan adımlar atıyorlar.

Diğer taraftan 2015’ten bu yana gençler arasında artan önemli bir hassasiyet de

Yazının Devamını Oku

Prens Edward neyi alkışlıyordu?

7 Nisan 2018
BİZ, 18 Mart’ı daha çok bilir ve sahipleniriz. 1915’te Çanakkale Boğazı’nı geçmek isteyen çok büyük bir donanmaya geçit verilmeyen bir zaferin günüdür çünkü. Ama bir de 25 Nisan var.

Büyük Britanya Krallığı’nın Çanakkale’yi geçemeyince, Avustralya ve Yeni Zelanda ordusu (ANZAC) ile birlikte Gelibolu Yarımadası’na çıkarak tarihin en kanlı kara savaşlarını başlattığı gündür 25 Nisan...

Bu yüzden her yıl 24 Nisan’ı 25 Nisan’a bağlayan gece ANZAC askerlerinin torunları Gelibolu’da şafak ayini yaparlar.

CHURCHILL’İN AHMAKLIĞI DEĞİL MUSTAFA KEMAL’İN BAŞARISI

2015 yılında, yani savaşın 100. yıldönümünde Britanya’da “Gelibolu: Sadece Churchill’in ahmaklığı mı yoksa başkaları da var mıydı?” tartışması yaşanıyordu. Tartışma sırasında ortaya atılan en önemli soru Gelibolu’da akılsızca bir iş yapan Churchill’in 2. Dünya Savaşı sırasında nasıl başbakan olduğu ve kahramana dönüştüğü sorusu idi.

İngiliz kaynaklarda bu soruya verilmiş yüzlerce yanıt var ama benim açımdan en dikkat çekici yanıt, Churchill’in “Benim planımda ve stratejimde sorun yoktu. Sorun Türklerin beklenmedik bir direnç göstermesiydi” mealindeki sözleriydi. Zira Churchill 1909’da tanıştığı Enver ve Talat paşalar ile yakın bir dostluk kurmuş ve bu dostluk sayesinde elde ettiği izlenimle bu işi kolaylıkla halledeceğine inanmıştır. Ancak, Çanakkale’de karşısına Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının efsanevi direnişi çıkmıştır ve kaybetmiştir.

BÜYÜKELÇİ, ATATÜRK’ÜN ANNELERE MEKTUBUNU OKURKEN

Bütün bu yazdığım detayları bana düşündüren, Londra’da Cadogan Hall’de aralarında İngiliz Kraliyet ailesinden Kent Dükü

Yazının Devamını Oku

Muhalefetin konuştuğu formül: ‘Başkan ve yardımcılarıyla geçiş koalisyonu’

6 Nisan 2018
DAHA önce birkaç kez muhalefet ittifakının aday çıkmazını yazmıştım.

İki maddede bir kez daha kısaca özetleyeyim:

- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ikinci tura kalacak muhalif adayın muhafazakâr, milliyetçiler ve Kürtlerden de oy alması gerekiyor. Sosyal demokrat bir adayın CHP tabanı dışından oy alması zor olabilir.

- CHP, kendi tabirleriyle Ekmeleddin İhsanoğlu vakasını tekrar yaşamamak için “ortak aday” işine girmeyecek ve ikinci tura büyük ihtimalle CHP’nin adayı kalacak.

Bu iki unsur 2019’da karşımıza 5 adaylı bir yarış çıkaracak. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan partisinin, MHP’nin ve BBP’nin adayı olacak. CHP kendi adayını çıkaracak. Meral Akşener İYİ Parti adayı olacak. Saadet Partisi de bir adayla boy gösterecek. 2014 seçimlerinde en yüksek üçüncü oyu almayı başaran HDP’nin de bir adayı olacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç ile birlikte AK Parti’nin kurucularından olan Abdüllatif Şener, Cumhuriyet’ten Ayşe Sayın’ın sorularını yanıtlarken, CHP’lilerin Gül’e oy vermeyeceklerini söylemiş.

Biraz “Onu alma beni al” gibi yorumlanmakla beraber, bu görüşün CHP tabanında karşılığı olduğunu söylemek gerek. Nitekim, CHP milletvekilleri önceki gün Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile yaptıkları görüşmelerde “Taban Abdullah Gül’ün isminin telaffuz edilmesine tepkili, yeni bir ‘Ekmek için Ekmeleddin’ vakası yaşanmasın” görüşünü dile getirdiler. 

Milletvekillerinin ve tabanın bu tavrının en önemli kaynağı, Gül’ün uzun zamandır sergilediği “sessizlik” ve “belirsiz tavır” gibi görünüyor.

PARADOKSTAN KURTULMA FORMÜLÜ

Yazının Devamını Oku

Aman dikkat! İçine Picot kaçmış!

4 Nisan 2018
Suriye’de hareketlilik hiç bitmiyor.

ABD Başkanı Donald Trump, geçen hafta Ohio eyaletinde konuşurken “(Suriye’de) bulunmamızın tek nedeni IŞİD’di. Başka nedeni yoktu. Bu hedefe büyük ölçüde ulaştık. Bırakalım Suriye ile başkaları ilgilensin” demişti.

Sonra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron PKK’nın Suriye yapılanması PYD’den bir heyeti kabul etti.

Bu iki gelişmenin aynı saatlere denk gelmesi tesadüf olarak görülebilirdi ama Trump ile Macron’un bir gün önce telefonla görüştükleri, üstelik Suriye’yi ele aldıklarını duyurmaları gerçeği, tesadüf ihtimalini ortadan kaldırıyordu.

Diplomaside “eşzamanlı adımlar” her zaman anlamlıdır.

Bu adımları daha da anlamlandıracak iki detay daha paylaşayım:

Kuzey Irak’ta 1000 kadar Fransa askerinin bulunduğu bir üs var. Fransızlar, Menbiç’te ABD operasyonlarına da ünlü özel harekat birlikleriyle destek veriyor.

Daha net bir anlatımla, daha çok hava ve istihbarat operasyonlarıyla bildiğimiz IŞİD Karşıtı Koalisyon’un kara ayağında ABD’den sonra (Avrupa’dan) en çok Fransız ordusu dikkat çekiyor. Biz çok adını anmasak da bugüne dek görmezden gelsek de Fransız silahlı kuvvetleri zaten Irak’ta ve Suriye’deydi.

 

Yazının Devamını Oku

O yumruğun hikâyesini anlattı: ‘Heyecandan gaza geldik diyelim’

31 Mart 2018
KİMİ fotoğrafının üzerinde oynayıp alnına yıldızlı bere koydu. Kimi son attığı tweet’lerden birinin altına “Küba’ya gidin” diye yazdı.

Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu’ndan söz ediyorum. Son dönemdeki söylemleri ve Burdur’da arabanın içinden çıkardığı yumruğu nedeniyle bu yorumlar yapıldı.

Kendisiyle dün telefonla konuşma fırsatı bulunca ilk o yumruğu sordum. Milli Görüş’ün ünlü işareti dururken niye yumruk kaldırmıştı?

Her zamanki naifliği ile hiçbir filtre kullanmadan şöyle anlattı:

“Burdur’daydık. Biliyorsunuz Burdur için şekerpancarı çok önemli bir geçim kaynağı. Dışarıda da çok büyük bir kalabalık vardı. Normalde bizim kendi işaretimizi yapardım ama dışarıdaki coşkuyu görünce heyecanlandım. Gaza geldik diyelim.”

Ben son zamanlardaki söylemlerinden örnekler vererek “Muhafazakârlık dışında söylemleriniz sol ile örtüşüyor” dedim. Şu karşılığı aldım:

“Biz başından beri fikirlerimizi değiştirmedik. Bunlar bizim temel görüşlerimiz. Adalet, insan hakkı olmadan olmaz. Şimdi bu görüşlerimizin dinlenir ve müzakere edilir hale gelmesi bizi memnun ediyor. Medyanın ilgisi de önemli, daha fazla insanın bizim fikirlerimizi duymasını sağlıyor.”

KILIÇDAROĞLU’NU, GÜL’Ü VE AKŞENER’İ ZİYARET EDECEK

Temel Karamollaoğlu’

Yazının Devamını Oku

'Muhalefet ittifakı'nın aradığı sihirli formül

30 Mart 2018
İSTER bu yıl erken, ister 2019’da zamanında olsun, Türkiye siyaseti seçim sathı mailine girmiş durumda.

O yüzden, gelin bugün üç kritik başlıkta Türkiye siyasetindeki son durumun fotoğrafını çekelim:


1- İTTİFAK(LAR)
İKTİDAR KANADI: AK Parti ile MHP, milletvekili genel seçimlerinde ittifak yapacak. BBP ise bazı üyelerini AK Parti listelerinden TBMM’ye üye sokmaya çalışacak. Saadet Partisi’nin katılması beklenmiyor ama merhum Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın ikna edilebileceği konuşuluyor. Yerel seçimlerde ise “gönüllü” bir ittifak arayışı var.

MUHALEFET KANADI: En çok ihtimal verilen ittifak İYİ Parti-Saadet Partisi ittifakı. CHP’nin dahil olmadığı bu ittifakın milliyetçi ve muhafazakâr duruşuyla AK Parti-MHP ittifakından oy alacağı düşünülüyor. CHP’nin bir ittifaka girip girmeyeceği net değil. Ancak, CHP olası bir İYİ Parti-Saadet Partisi ittifakına oy kaptırmak yerine bu iki parti ile birlikte ittifak yapmayı tercih edecek gibi görünüyor. Muhalefet ittifakının, yerel seçimlerde “iktidara karşı güçlü adayın desteklenmesi” formülüne başvurması da muhtemel. Muhalefet kanadında kesin olan şey, HDP’nin ittifaklar dışında kalacak olması.

Yazının Devamını Oku

300 Estonyalı...

24 Mart 2018
YIL 1886, aylardan mayıs. 1878’de biten Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından, Kars ve çevresi Rus işgali altındadır.

Savaştan 8 yıl sonra esir değişimi yapılmaya başlanmıştır. Osmanlı ordusu 300 Estonyalıyı Rusya kontrolündeki bölgeye gönderir. Yırtık pırtık elbiseleriyle, kağnılarıyla kadınlar, çocuklar ve askerler Kars Kalesi’ne dayanır. St. Petersburg’dan gelen emir, Estonyalıların istedikleri kadar arazi alıp yerleşmeleri yönündedir.

Çarlık ordusu komutanları 300 Estonyalıyı Kars Kalesi’nin 5 kilometre güneyinde bir araziye bıraktılar. Onlar da 1921’den 1960’a kadar Karacaviran, 1960’tan bugüne dek de Karacaören diye bilinen köyü kurdular. Köyün planı, kurulduğunda balık kılçığı gibidir. Ortadan geçen bir yol, o yolun kenarlarında sağlı sollu 70 metrelik yollar ve her yolun ucunda Kars’ta “hayat” denilen “aile evleri”. Köyün adını Novo-Estonskoje (Yeni Estonya) koydular. Daha sonra Rusçanın baskın kullanılmasıyla Novestonka’ya dönüştü.

Bu bilgileri, Eston felsefeci Dr. Aarand Ros’un, 20. yüzyılın ikinci yarısında birkaç kez Kars’a gelerek yazdığı “Türkiye’deki Eston Köyü” başlıklı makalede okudum. Başka ilginç detaylar da vardı.

Mesela, 1912’de Rus ve Eston ustalar tarafından köye bir Luteran kilisesi yapılmış. Kilise binası uzun yıllar köyün en büyük binası olmuş. Ermeni ayaklanması ve çatışmalar nedeniyle ne yazık ki ömrü uzun olmamış. 1919-20 yılları arasında çatısı ve kubbesi tahrip olmuş. İçindeki dini figürler Tiflis’e taşınmış. Bina 1920’den sonra bir süreliğine Estonyalılar için ilkokul yapılmış. Cumhuriyet döneminde tiyatro olarak kullanılmasına pastör izin vermeyince de köy okuluna dönüştürülmüş.

1908’de tutulan bir kayda göre köyde 318 Estonyalı vardı. Ancak Dr. Ros, 1969’da bizzat yaptığı sayımda Volga Almanları ve Ruslarla birlikte 52 kişi olduğunu tespit etti. Onların da sadece 20’si Estonca konuşabiliyordu. Üşenmeyip köydeki 243 Eston mezarını tek tek sayıp kayıt altına alan Dr. Ros, 70’li yıllarda gittiğinde, 4, hatta 5. kuşak olmalarına rağmen hâlâ akıcı Estonca konuşan köylülerle karşılaştığına dikkat çekiyor.

VİDEOYU MUTLAKA İZLEYİN

Bütün bunları yazmama, Hürriyet’in Ek Yayınlar Sorumlusu Çınar Oskay’ın dev bir ekiple hazırladığı “Bir Doğu Ekspresi Filmi” neden oldu. www.hurriyet.com.tr’de ya da ‘Google’da arayarak bulun ve izleyin lütfen. Çınar, o Eston köyüne de gitmiş ve köyde kalan son Eston, Avgus Albuk ile söyleşi yapmış.

Avgus Albuk

Yazının Devamını Oku

Vurun HSK’ya!

23 Mart 2018
GÜNLERDİR Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün kızı Gonca Hatinoğlu’nun Elazığ’a hâkim olarak atanıp, aynı gün Yargıtay’a tetkik hâkimi olarak tayin edilmesine dair tartışmaları izliyorum.

Başlangıçta, herkes gibi ben de içinde “tavassut” ve “torpil” sözcükleri geçen cümleler kurdum. Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK), Yargıtay ve Danıştay Başkanı’nın dahil olduğu bir “camia dayanışması” ile karşı karşıya olduğumuzu düşündüm.

Ancak, 25 yıllık gazetecilik deneyimim akla ilk gelen bu yorumu/düşünceyi ifade etmeden önce, detaylara vâkıf olmayı zorunlu hale getirdi. Bunun için şu iki soruya yanıt aradım:

- Bu uygulama, hiç kimseye yapılmayan, sadece Gonca Hatinoğlu için icat edilmiş bir uygulama mı?

- Gonca Hatinoğlu Danıştay Başkanı’nın kızı olmasaydı böyle bir tayin yaptırabilir miydi?

BAŞ MAZARET: ‘EŞ DURUMU’

“Bu soruların yanıtları HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz’da vardır” diyerek kendisini aradım. Konuyla ilgili açıklama yapmıştı ama tepkiler dinmemişti. Bu yüzden o da dertliydi.

Ben biraz önce kendi kendime sorduğum iki soruyu yönelttim, o da tane tane yanıt verdi:

- Kura sonucu, 1236 avukat, hâkim/savcı olarak atandı. Aynı gün mazeret tayini yapılanların sayısı 91 oldu. Yani

Yazının Devamını Oku