Dünyadaki devinimler ve kapatma davası (III)

YENİDEN paylaşım savaşının bütün hızı ile yaşanıldığı dünyamızda diğer paylaşım savaşları gibi yine kıyamet enerji kaynakları etrafında kopuyor.

Yine Ortadoğu savaşın oynandığı saha. Türkiye de İran gibi sahanın baş oyuncularından.

Bunun içindir ki AKP’nin kapatılma davasının uluslararası boyutları var. Hem AB hem ABD kapatılma davasına demokratik mülahazalar dışında kendi çıkarları açısından bakmak zorundalar.

AB kapatma davasına karşı ve bunu açıkça beyan ediyor.

ABD ise değişik kesimlerden değişik görüntüler veriyor.

AKP son dönemde Kuzey Irak’ta ABD’nin istediği doğrultuda hareket ederek ABD’yi memnun ediyor ama AKP’nin henüz "İran politikası" açık değil.

ABD bu politikanın da açıklık kazanmasını bekliyor.

Hemen belirtelim, gelecek yıl ABD’de başkan değişince ABD’nin "İran’a bakışı"nın değişeceğini sananlar tekrar düşünsünler.

Belki "garson"un tarzı değişecek ama "mutfak" aynı mutfak kalacak.

* * *

AB, AKP’yi savunurken Türkiye’deki anti-AKP-pro-AB’li seçmen kitlesini yok sayıyor, bu kitlenin duyarlılıklarını önemsemiyor, "beni ilgilendirmez" psikolojisi içinde AKP’nin muhafazakarlaştırma projesini görmezden geliyor.

CHP’ye ve MHP’ye oy vermiş 12 milyon insanı tümden yok sayan bir demokratik talebin ülkede Venedik Kriterlerini koruyacağı muhakkak ama ülkeye istikrar getirip getirmeyeceği meçhul.

Öte yanda, acaba ABD’nin kapatma davasına yaklaşımında 12 milyon oyu da dikkate alan sosyolojik duyarlılık var mı?

Bence var!

Neden böyle söylüyorum?

Zira, AB’nin ne anlama geldiğini anlamadığım "demokratik laiklik" kavramı yerine kapatma davası hakkında görüş beyan eden ABD yetkilileri verilecek kararla ilgili olarak hem demokrasiye hem de laikliğe gözetilmesi açısından eşit seviyede vurgu yapıyorlar.

Batı’da bazıları Müslüman ülkelere gereğinde laik olmayan demokratlık gibi abuk bir don biçerken ABD’li yetkililer laik olmayan demokrasinin demokrasi olamayacağını, böyle bir abukluk dayatılsa da Türkiye’ye istikrar getirmeyeceğinin farkındalar.

* * *

Kapatılma davası ile ilgili bir bakış açısı da kişisel faktörlere dayanıyor.

Haliyle bir emperyal ülke olarak Ortadoğu’da aktif kararlar alan ABD açından Türkiye’deki liderlerin olgular karşısında ne kadar öngörülebilir olduğu, ne kadar sözünü tutabildiği, dolayısıyla kendilerine ne kadar güvenilebileceği de çok önemli.

Kişisel faktörler AB için o kadar önemli olmayabilir, zira onlar Ortadoğu’da Türkiye’nin taraf olmak zorunda kaldığı aktif kararlar almıyorlar.

* * *

3 gündür yazdıklarımı toparlarsak:

AB açısından AKP’nin kapatılmaması tek tercih yolu iken ABD açısından:

1) AKP’nin bir şekilde yoluna devam etmesi ama bazılarının otobüsten indirilmesi hem AKP’ye oy vermiş 16 milyon, hem de diğer 2 büyük partiye oy vermiş 12 milyon oy için ortalama (optimal) bir yol olabileceği gibi ABD’ye de yeni liderlik ile yeni pazarlıklar yapma şansı verebilir.

2) Ancak, eğer birilerinin ölümü gösterdiği AKP’yi sıtmaya razı etmek mümkün ise, kapatma kararının şu veya bu şekilde alınacağı tarihten önce demir tavında dövülür politikası çok rahat uygulanabilir.

Diplomasi, tavuğun hem etinden hem suyundan faydalanma sanatıdır!
Yazarın Tüm Yazıları