Yanlış gelişmelerden doğru sonuçlar çıkmaz

UZUN zamandır Amerikan ekonomisindeki riskler konuşuluyor. Risklerin en büyüğü Amerikan ekonomisindeki ikiz açıklardı.

Clinton İdaresi’nde Amerika’nın bütçe açıkları azaltılmış, hatta artıya dahi geçilmişti. Bush İdaresi kamu açıklarını artırdı. Kronik dış ticaret açığı bu dönemde artarak devam etti. Amerikan ekonomisi son dönemde dış borçlanmaya bağımlı en önemli ülkelerden biri haline geldi.

KRİZ ÇÖZÜM OLAMAZ

Son yıllarda hızla büyüyen Amerikan ekonomisinin arkasında hiç tasarruf etmeyen Amerikan tüketicisi var. Artan tüketimle beraber ithalat arttı. Üreticiler açısından da, ihracat yerine iç pazara satmak hem daha karlı hem de daha kolay oldu.

Bir şekilde, Amerikan ekonomisinde düzenli bir yavaşlama zaten gerekiyordu. Bu yavaşlamanın kamu kesimi talebi kesilerek gerçekleştirilmesi en makul çözüm gibi görünüyordu. Aksi taktirde, beklentilerin bozulmasıyla oluşabilecek bir iç talep kısılması "yumuşak iniş" yerine Amerikan ekonomisinde bir durgunluk yaratabilirdi.

Dış ticaret açığına çare olarak Amerikan dolarının değer kaybetmesini savunan iktisatçıların sayısı oldukça fazla. Doların değer kaybetmesiyle, ihracat artacak ve ithalat azalacak diye bekleniyor. Ekonomik büyüme iç talep büyümesinden değil, dış talep büyümesinden kaynaklanarak devam edebilir diye düşünülüyor. Bu yaklaşımda tek sorun, doların değerinin nasıl düşürüleceğiydi.

Cevap bulundu. Riskli konut kredilerinin patlamasıyla, Amerikan finansal sistemi, özellikle bankacılık sistemi, küçümsenmeyecek bir sarsıntı geçiriyor. Amerikan ekonomisine yönelik güven kaybı giderek derinleşiyor. Ekonomik durgunluğa çare olsun diye Amerikan Merkez Bankası kısa vadeli faizleri düşürüyor. Faizlerin düşmesiyle, doların diğer paralara göreli getirisi daha da düşüyor. Yatırımcılar dolardan çıkıp başka paralara yöneliyorlar. Bu süreç doların değer kaybetme beklentisini daha da artırıyor.

Son aylarda dolar Euro, İngiliz sterlini ve Japon yenine karşı değer kaybetti, kaybetmeye de devam ediyor. Ama, kriz yaratarak bulunan çözümler, çözüm olamıyorlar. Kriz havasıyla, iç talep beklentilerin çok ötesinde durgunlaşabiliyor. Kredi mekanizmasının çatırdaması, ihracat dahi için olsa, üretimi olumsuz etkileyebiliyor. Kaldı ki, kriz havası dağıldığında, doların değerinin yeniden eski düzeylerine gelmesi de söz konusu olabilecek.

DAHA KÖTÜ OLABİLİR

Son günlerde bazı iktisatçılar "her musibette bir hayır vardır" yaklaşımıyla, doların son aylardaki değer düşüşünü memnunlukla karşılıyorlar. Ama, Amerikan doları yanlış nedenle değer yitiriyor. Dış ticaret açığının büyümesi nedeniyle değil, dolara olan güvenin azalması nedeniyle dolar değer kaybediyor. Bunun sonucu daha fazla enflasyon ve daha az üretim demektir. Böyle devam ederse, Amerikan ekonomisinde enflasyonla mücadele için değil, bütçe açığına yeterli finansman bulabilmek ve borçları çevirebilmek için faizlerin artması kaçınılmaz olabilecektir.

Böyle bir senaryo Amerikan ekonomisi için neredeyse yirmi beş yıldır devam eden güzel günlerin bitmesi demektir. Sonuçları dünya ekonomileri için de çok parlak olmayabilecektir.

Kriz çıkararak ekonomik sorunlara deva bulunamıyor. Galiba biz bunu en iyi bilenlerdeniz.
Yazarın Tüm Yazıları