Barışçı çözüme dünyadan örnekler

"Türkiye Barışını Arıyor" konferansına konuşmacı olarak katılacaktım. Son an talihsizliği nedeniyle katılamadım.

Kürt sorunu ya da Güneydoğu meselesi ne isim verilirse verilsin, Türkiye’nin potansiyelini onbeş yıldan beri kemiren, gündemimizin ilk sırasına acıyı yerletiren bu sorunun çözümü zamana bırakılamaz. Siyasi, ekonomik, sivil toplum dahil tüm mekanizmaları devreye sokarak, iç huzur ve uyumu sağlamanın önceliğimiz olduğuna şüphe yok.

Eğer sağlık nedeniyle ertelemek zorunda kalmasaydım, bu toplantıda mutlaka bulunmak isterdim.

Anlaşmazlıkların şiddet dışı, barışçı yöntemlerle çözümünde dünyadan örnekler konulu bölümde konuşmak üzere İspanya ve Kuzey İrlanda örneğini dikatle biçimde gözden geçirmiştim. Bu örnekler, gerçekten de çok önemli derslerle dolu.

***

ASLINDA her durumu kendi koşuları içinde incelemek gerekiyor. Farklılıklar dikkate alınmadığında benzerliklerden sonuçlar ve dersler çıkartmak mümkün değil. Ama dikkatle temel parallelikler de bulunuyor.

Avrupa’daki örneklerin dikkate alınması çağrısını yapan bazı çevreler, devletlerin terör örgütlerini muhatap almasının kaçınılmazlığını vurgulamak istiyorlar. Doğru, uzun yıllar, gerek İngiltere gerek İspanya’da devletin terör örgütlerini muhatap almadıkları için çözüme ulaşılamadığı inancı yaygındı.

Oysa silahların gölgesinde barış arayışının mümkün olmadığı kısa zamanda anlaşıldı.

İngiltere Başbakanı Major ile başlayıp Tony Blair zamanında da devam eden dolaylı görüşme arayışları barışa en yakın olunduğu zamanlarda terör eylemleri ile hep kesintiye uğradı. 90’dan beri süreç hálá devam ediyor.

Çünkü terörden tam olarak vazgeçemedi IRA. 21 Aralık 2004’te Northern Bank’tan 26.5 milyon sterlinlik soygunun altında IRA’nın imzası olması, barış görüşmelerine oturan örgütün şiddeti tamamen bırakmadığı gerçeğini kamuoyunun gözleri önüne serdi.

Çünkü onlar için siyasi mücadele militarizmin bir uzantısıydı. Öncelik şiddet ve silahtaydı.

Bugün, Kuzey İrlanda’da barış yolunda önemli adımlar atılmasının en önemli nedeni IRA’nın silahı bırakmış olmasıdır. Ama bu da kendiliğinden olmadı.

Tam iki yıl önce, 2005 Ocak ayında, Belfast’ta bir barda 33 yaşındaki Robert McCartney’in öldürülmesi dönüm noktası oldu. Boynu kesilen ve midesi bıçakla deşildikten sonra ölüme terk edilen McCartney’in beş kız kardeşi ve nişanlısı katillerin bulunması için başlattıkları kampanya ile IRA liderliğinin ipliğini pazara çıkardılar. McCartney kardeşler Bush Yönetimi tarafından kabul edilirken, Beyaz Saray’ın kapıları Sinn Fein liderliğine kapandı.

McCartney kardeşler, yıllarca Sinn Fein’e oy vermişler, Kuzey İrlanda’nın bağımsızlığının savunucuları olmuşlardı.

IRA’nın temsil ettiği iddiasındaki kitleden yükselen şeffaflık talebi ve IRA’dan hesap soran kampanyaları ile barışın yolunu gerçekten aralayanlar da onlar oldu.

26 Eylül 2005’te IRA’nın silahları bıraktığı komisyon tarafından resmen açıklandığında, bu kampanyanın Kuzey İrlanda’nın Berlin Duvarı’nı yıktığı yorumları yapılıyordu.

***

5 Mart 2003’te Times’da yayınlanan bir yazıda Sinn Fein için şöyle deniyordu: "Sinn Fein, Sovyet blokundaki demokratik merkeziyetçi komünist partiler ne kadar demokratsa, o da o kadar demokrattır." Nitekim, McCartney kardeşlerden birinin yerel seçimlerde adaylığını koyma girişimine Sinn Fein liderlerinden Martin McGuiness açıkça karşı çıktı.

Mart ayında İrlanda’da seçimlere gidilecek, iktidar paylaşılacak. Ama ne yazık ki durum hálá çok kritik.

Çünkü, barış sürecinin iki etkili unsuru olan Protestan ve Katoliklerin ikisi de şiddeti araç olarak kullanmış olan hareketler.

Siyasi yelpazenin şiddet ve baskı zoruyla daraltılması, barışın alternatif yollarını da tıkıyor. Çözüm süreci uzadıkça uzuyor.

İrlanda örneği, kendi derslerini böyle taşıyor, yarın da ETA örneğine değineceğim.
Yazarın Tüm Yazıları