Finlandiya’ya biz önerdik

MADRİD
"AB ile bağlarınız koparsa, kadına karşı şiddetle mücadeleden vazgeçecek misiniz?"

Avrupalılar bunu ciddi ciddi soruyor. Soruya isyan etmemek elde değil. "Evet, AB olmazsa, bütün kadınlar ölüm tehlikesi altında olacak."

Türkiye’nin her türlü kararı ve tutumu altında, AB etkisi ya da ölçüsü arayan bir Avrupa, şu anda kapıyı yarıya kadar kapamış bulunuyor.

Sekiz ana bölümde görüşmelerin askıya alındığının açıklanması, Madrid’e bomba gibi düşüyor. Çünkü İspanyollar, AB Komisyonu’nun böyle bir karar alacağını hiç beklemiyor.

Üç gündür Madrid’de en çok ve sürekli Papa ve AB olmazsa ne olur, tezleri ile karşılaşıyorum. Hatta, AB olmazsa, demokrasinin tehlikeye düşeceğine inananlar var. Bir İspanyol ilginç bir bilgi veriyor:

"Kıbrıs’ın bu dönemde çözülmesini Finlandiya’dan siz istediniz. Ama, iş dönüp dolaşıp, sizi sıkıştıran bir noktaya geldi."

Bu bilgiyi daha sonra Ankara’dan doğrulatıyorum. Bizim Dışişlerinden ya da Başbakanlıktan hangi akıllı bu fikri ortaya attıysa, AB ile kilitlenme yine bizim kendi eserimiz. Yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla bizim eserimiz.

BU BİR İLK

AB, limanların ve hava alanlarının Kıbrıs Rum kesimine açılması için, Ankara’ya 6 Aralık’a kadar süre tanıyor.

Türkiye’nin adım atmayacağı kesinlik kazanınca, 6 Aralık’ı beklemeden, Türkiye ile görüşmelerde sekiz bölümün askıya alınacağını belirtiyor.

Teknik olarak, bütünüyle ertelemek için, 25 ülkeden en az sekizinin önermesi gerek. AB içinde, Türkiye ile bağlarını kopartacak üç, dört ülke hazır, ama sekiz ülke zor. Kıbrıs Rumları, Hollanda, Avusturya o üç ülke arasında.

Ayrıca, sekiz ülkenin önerisinin 25 ülke tarafından onaylaması gerek, yani oybirliği şart. Dolayısıyla, teknik açıdan görüşmeleri bütünüyle ertelemek güç, ondan dolayı kısmı ertelemeye gidiliyor. Pamuk ipliğine, ince hesaplara bağlı yolculukta ciddi bir mola.

AB tarihinde eşine rastlanmayan bir olay, bir ilk.

BÜYÜKLER OYUNCAK

Burada bir gariplik ve bir çelişki var.

Her ne kadar, sekiz bölümde askıya almak kararı çıkıyorsa da, Türkiye’yi güç durumda bırakmak ve sürekli ödün koparmak için Rumların çevirdiği oyunlar, AB’nin büyükleri arasında yine de huzursuzluk yaratıyor.

Arkasına AB’yi alan, AB’deki küçük ülkeler, başkalarına karşı besledikleri intikam duygularını uluslararası soruna dönüştürme çabasında. Kıbrıs Rum Kesimi ile birlikte en çok şikayet Polonya’dan.

Polonya Rusya’ya karşı öyle tavır alıyor ki, Putin, Avrupa’ya verdiği doğalgazı kısma kararı alıyor. Tabii bütün AB ayakta. Polonya da, yerine oturuyor.

Doğalgaz sıkıntısını gördüğü anda, Polonya’yı yerine oturtan AB, Kıbrıs Rumları için aynı tavrı göstermiyor. Çünkü, Türkiye’nin elinde doğalgaz ya da benzeri bir koz yok.

Her şey tek boyutlu ve düpedüz değil.

Çelişkiler de var. Sekiz bölümde askıya giderken, Rum şımarıklığı, AB içinde artık sık kullanılan bir deyim.

Küçük ülkelerin ileri, geri saçmalıklarını önlemek üzere, AB içinde karar mekanizmalarının değişmesi yolunda çalışmaların çoktan başladığı sır değil.

Bunlar AB’nin kendi iç tıkanıklıkları. Bizi ilgilendiren, şu anda bizimle ilgili tıkanıklık.

Son yedi, sekiz yıldır her Aralık ayı aynı gerginliklerle dolu, AB’nin ayak oyunları. Kapı kapanır gibi oluyor, sonra yeniden açılıyor. Bıktıran gelgitler.

Kanuni Sultan Süleyman ve Murat Han

MADRİD Senatosunun iç içe geçen salonları fresk ve ünlü tablolarla süslü.

O salonlardan birinin duvarında karşılıklı olarak iki büyük resim var. Kanuni Sultan Süleyman ile Murat Han. Resmin altında kaçıncı Murat olduğu yazılı değil, sadece Osmanlı Padişahı Murat Han yazılı.

Bu iki resmi kim yapıyor ve buraya nasıl geliyor belli değil.

Senato yönetimine soruyorum, bir tarihte İspanya’da oturan Osmanlı Hanedanından birileri tarafından getiriliyor. Satılıyor mu, armağan mı ediliyor, kayıtlarda o da yok.

Senatonun salonları, resimli Avrupa Tarihi gibi. Son birkaç yüzyılın hanedanları, anlı şanlı imparatorları, ünlü kara ve deniz savaşları resmi geçit halinde.

Bu arada Kanuni ile Murat Han. Araştırılması tarihçilere ait.

Medeniyetler ittifakı ses getirmedi

TÜRKİYE ile İspanya’nın öncülük ettiği Medeniyetler İttifakı Madrid’de revaçta değil. Aslında, dünyada da kimsenin pek umursadığı yok.

Tayyip Erdoğan ile İspanyol Başbakanı Zapatero’nun yürüttükleri bu ittifaka Avrupa’nın diğer ülkeleri ve Amerika kayıtsız kalıyor. Onlar ittifaka katılmıyor, izlemekle yetiniyor.

Hıristiyanlarla İslam Dünyası arasında diyalog istenmediği için değil, bu girişimin iç politika malzemesi olarak kullanılmasından kaygı duydukları için.

Örneğin, İspanya’da Zapatero bundan dolayı eleştiriliyor.

Ayrıca, AB ve Amerika ittifaka katılanları zayıf buluyor. İttifaka temel oluşturan akil adamlar gurubunu yine aynı ülkeler, yetersiz buluyor.
Yazarın Tüm Yazıları