Hani ifade özgürlüğü?

ROMAN yazarımız Orhan Pamuk ile Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hırant Dink hakkında dava açıldı diye kıyamet koparan, ‘Ülkenizdeki ifade özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) istediği ölçütlere uygun hale gelmedikçe siz Avrupa Birliği üyesi olamazsınız’ diye tepemizde tokmak döven Avrupalı entelektüeller merak ediyoruz neredeler?

Baştan söyleyelim:

Orhan Pamuk’un hiçbir gerekçe, hiçbir kanıt göstermeden kendi ulusunu (yanlış anlamayın, Türk ulusunu demek istedik) alenen suçlaması nedeniyle dava açılmasına zaten karşı idik. Pamuk’un "Türkler bir milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürdü" anlamındaki sözleri gülüp geçilecek ve çok çok acınacak bir şeydi.

Hırant Dink hakkındaki davanın bizce bir temeli vardı. Ama o, en sonunda özür dileyen bir açıklama yaptı. O zaman da mesele bize göre bitti.

Şimdi dönüp o konulara girmek niyetinde değiliz. Sadece hem bizim hem de Avrupa’nın çok bilmiş entelektüellerinin, İngiliz tarihçisi David Irving’in yaklaşık 20 yıl önce yayınladığı "Hitlerin Savaşı" isimli kitapta "Auschwitz’te gaz odası yoktu" diyerek "Yahudi soykırımı olayını inkar ettiği" gerekçesiyle bir Viyana Mahkemesi tarafından 3 yıl hapse mahkum edilmesi hakkında ne düşündüklerini merak ediyoruz.

Bir fikir suçlusu saymalarına rağmen 67 yaşındaki David Irving’in ellerine bir de kelepçe vuranların yaptıklarını, "Avrupalının yediği her nane güzeldir" anlayışıyla değerlendiren entelektüellerimizin nasıl izah ettiklerini bir görsek çok sevineceğiz.

Sütunlarında her gün aleme verdikleri yüksek düzeyli demokrasi dersi bağlamında nasıl buluyorlar, "Yahudi soykırımı olmamıştır" demenin en az 3 yıllık bir mahkumiyet gerektirmesini...

David Irving mahkemede eğer "Kitabı yayınladıktan birkaç yıl sonra yaptığım incelemelerde soykırımının varlığını ispatlayan belgelere rastladım. O nedenle artık kitabımda ifade ettiğim görüşlere sahip değilim" demeseymiş 3 değil 10 yıla kadar hapse mahkum olabilirmiş.

Bize kalırsa burada Avrupa’ya mahsus tipik bir çifte standart uygulaması var.

Yahudi soykırımı bizim inancımıza göre de gerçektir ve çok aşağılık bir insanlık suçudur. Ama birilerinin "Hayır efendim, o öyle olmadı" veya "öyle bir şey olmadı" demesini yasaklamak ve diyeni hapse mahkum etmek, Avrupa’nın (ve bizim) savunduğumuz ifade özgürlüğü ile katiyyen bağdaşmayan bir ikiyüzlülüktür.

İşin daha vahim tarafı, AİHM de, ifade özgürlüğünü genişletme amaçlı -bizce çok yerinde- kararlarına rağmen, sıra Yahudi soykırımı konusuna gelince birden yön değiştirip "Yahudi soykırımı gibi tarihi gerçeklik kazanmış bir konuda, kabul edilenin aksini iddia etmek ifade özgürlüğü sayılmaz" demektedir. (Lehideux ve Isorni/Fransa (1998) ve Giniewski/Fransa (2006) davaları)

Görülüyor ki kavramı kopya etmek değil içimize sindirmek zorundayız. Yoksa hep başkalarının dediğini doğru sanıp kazık yeriz.
Yazarın Tüm Yazıları