THY: Sen bebeğinle uçamazsın

KUCAĞINDA on altı aylık bebeğiyle İzmir’e uçmak isteyen kadına THY görevlisi uçuş izni vermiyor.

“Bebekle sizin soyadınız aynı değil, uçmanıza izin veremem.”

Kadın şaşırıyor, nedenini soruyor:

“Soyadınız tutmadığına göre, bana boşanma ilamını göstermeniz gerek.”

Kadın izah ediyor:

“Ben evlenmedim ki.”

THY personeli Çağrı Ulaş Atalay inat içinde:

“Sizin özel hayatınız bizi ilgilendirmez. Velayet belgesi ya da uçuş izni için babanın izin belgesini getirin o zaman.”

Tabii ilgilendirmez, bu arada tartışma uzayınca, o THY görevlisi, Çağrı Ulaş Atalay, “Üstlerime sormam gerek” diyor.

Bebek ve annenin soyadı tutmayınca, THY babanın iznini ya da annedeki velayet belgesini soruyor, onlar yoksa, uçağa almıyor.

Çocuk kaçırmalarına önlem olmak üzere. Sanki, çocuk kaçıracaklar mutlaka uçağa biniyormuş gibi.

Peki, kabul, Türkiye’de annesi ile şu ya da bu nedenle aynı soyadını taşımayan on binlerce çocuk var. Ne olacak? Onlar uçağa binemeyecek mi?

Elbette binecek, çünkü yasal olarak, yurt içi yolculuklarda boşanmış dahi olsalar, anne ve bebeğin kimliği yanlarındaysa, uçabiliyor.

Kimlikte anne adının tutmasına rağmen, THY görevlisi anne ve bebeğe uçuş izni vermiyor.

MANTIKSIZLIK ZİNCİRİ

Kadın haklı olarak sinirleniyor, “polis çağıralım” diyor. THY görevlisi Atalay yüksekten uçuyor, “bize işimizi öğretmeyin”.

Tartışma uzuyor, sorunu çözmek için üç THY görevlisi geliyor. Hilmiye Ürkmez, Duygu Yılmaz, Yavuz Bozkurt. Hepsi aynı telden çalıyor.

Duygu Yılmaz araya giriyor, “Çocuğun babası buraya gelsin, yoksa uçamazsınız”.

Kadın çocuğun babasına telefon ediyor, babası hava alanına gidiyor.

Şimdi sıkı durun. Mantıksızlık zinciri devam ediyor.

1- Bebeğin babasını gören bu dört THY’li, hiç bir biçimde babanın kimlik kontrolünü yapmadan uçuş kartını veriyor.

Oraya gelen adamın, bebeğin babası olduğu nereden belli? Madem, o kadar sıkı denetim var, uçuş kartını nasıl veriyor?

2- Bebeğin babası aynı kentte değilse ne olacak? Adam o dört THY personeline bunu soruyor. Yanıt evlere şenlik: “Telefonla sorardık.”

Telefonda sordukları kişinin, bebeğin babası olduğu ne malum?

Bebeğin babası bu soruyu sorunca, yanıt yeniden evlere şenlik: “Faks çekmesini isterdik”. Faksın bebeğin babasına ait olduğu ne malum?

Bu sorular THY görevlilerini geriletiyor. Mantıksızlık sırıtıyor.

YÖNETİME ŞİKAYET

Geçen perşembe günü İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaşanan bu olayı bu kadar yakından nasıl biliyorum?

Çünkü, benim başıma geliyor, bebeğin babası benim.

Uçak kalktıktan sonra THY yönetimini arıyorum. Nedense, Genel Müdür Temel Kotil’e iki gün boyunca ulaşamıyorum. Kotil çok meşgulmüş.

Bununla birlikte, THY’nin üst düzey yönetimine ulaşıyorum, onlardan yakın ilgi ve nezaket görüyorum. Mantıksızlığın onlar da farkında. Gün içinde bir kaç kez görüşüyoruz.

O dört THY görevlisi ile ilgili THY yönetiminin yaptığı idari soruşturma ayrı. Bir vatandaş olarak o sonucu bilmek istiyorum.

Ben o dört personelle ilgili yasal hakkımı ayrıca kullanacağım.

Üniversitelerde zoraki, ucuz bildiri

ÜNİVERSİTELERARASI Kurul Başkanı Prof. Yavuz Coşkun dün kurul üyelerine bir yazı gönderiyor. Kısa girişten sonra asıl meseleye geliyor:

“Üniversitelerarası Kurul olarak YÖK Başkanı Sayın Prof. Yusuf Ziya Özcan’ın üniversitelerde kılık, kıyafete ilişkin sorunların ve bununla ilişkili olarak ortaya çıkan ve çıkabilecek gerginliklerin çözümüne yönelik içtenlikli çabalarını olumlu buluyor ve destekliyoruz.”

Kurul böyle bir açıklama yapacakmış. Yusuf Ziya’nın türban yasağını kaldıran girişimine, hele de Danıştay yasağından sonra, destek.

Başkan Yavuz Coşkun kurul üyelerine gönderdiği açıklamaya ekliyor:

“Saat 15.00’e kadar görüşünüzü bildirin.”

Böyle bir zorlama Üniversitelerarası Kurulda ilk kez görülüyor. Üyeler yazılı olarak bildirecek, kimin türbanı desteklediği, kimin karşı olduğu ortaya çıkacak.

Yani, kurul üyelerine fişleme.

Yazısının girişinde özgür, estetik, etik üniversite edebiyatıyla üniversitenin faziletini anlatan Yavuz Coşkun bu zorlamayla, yaptığı edebiyata ters düşüyor. Bir profesör için hazin çelişki.

O bir yana, Yusuf Ziya’yı destekleyen bildiriyi önceden yazıp, buna destek istemek, hangi özgür üniversite ile bağdaşıyor? Başkan Coşkun kurulda bunu tartışmadan, neye dayanarak destek arıyor? Zorla destek değil mi bu?

Demokratik ülkelerde değil, ancak polis devleti üniversitelerinde bunun gibi emir-komuta zinciri içinde destek bildirileri yayınlanıyor.

Yukardan gelen emir değilse, yağ çekmek ki, üniversite kavramına yine hiç yakışmıyor. Çok ucuz iş.
Yazarın Tüm Yazıları