Dayak sesleri arasında ufukta demokrasi

BAZI il ve ilçelerde anket yapanlar göz altına alınıyor. Neden?Birileri anket yapanları ihbar ediyor, bunlar dolandırıcı mı, hırsız mı, amaçları ne kuşkusuyla. Araştırmayı yöneten hocalar vali ve kaymakamları arıyor, anketin amacını anlatıyor, anket yapanları tanıtıyor, gözaltı yine de bir, iki gün sürebiliyor.

Prof. Dr. Yılmaz Esmer yeni bir araştırma yapıyor. Türkiye’de Radikalizm ve Aşırıcılık Araştırması. Araştırmayı tanıtmak için verdiği davette ben de varım.

Anketçileri gözaltına almak, onların bazı köylere girmesini engellemek, daha ilk adımda güvensiz bir toplumun göstergesi. Araştırma zaten bunu kanıtlıyor.

Yüzde 93 oranında, neredeyse toplumun tamamı, birbirine güven duymuyor.

KADIN İPTAL

Bulguların elde edildiği araştırmaya göre, Türkiye sapına kadar erkek toplum. Şu duruma bakın.

Bazı kadınların kocalarından dayak yemesi doğru, yüzde 32.

Kadın kocasının sözünden dışarıya çıkmayacak, yüzde 61.

İşsizlik varsa, çalışmak kadından çok erkeğin hakkıdır, yüzde 64.

Kadının plajda mayo ile dolaşması günahtır, yüzde 58.

Kadın bir yere gidecekse, kocasından izin almalıdır, yüzde 85.

Ve son yılların en büyük tartışmalarından birine açıklık getiren yanıt. Müslüman kadın, evi dışında başını mutlaka örtmelidir, yüzde 62.

Dayak ve günah sesleri arasında, kadın toplumda iptal edilmiş gibi.

İŞ ÇOK ZOR

Yılmaz Esmer’in araştırmasında en çarpıcı sonuçlardan biri şu.

Hepsi çok önemlidir ama, sizin için hangisi birinci sırada gelir, sorusuna;

Din yüzde 62, laiklik yüzde 16, demokrasi yüzde 13, etnik kimliğim yüzde 5, yeterli bir gelir yüzde 4 birinci sırada önemlidir.

Demek, ekonomik durum bizim insanımız için geriden geliyor. Etnik kimlik payı yüzde 5, tam DTP’nin oy oranı kadar.

Dinin öneminin bu kadar yüksek oranla ilk sırada gelmesi, Türkiye’nin nereye gitmekte olduğunu gösteriyor.

Asıl yürek parçalayan, yüzde 13’lük önem payı ile demokrasi, yerlerde sürünüyor. Çok büyük bir çoğunluğun umurunda bile değil demokrasi. Bana kalırsa, en vahim durumlardan biri.

Araştırmanın toplamında, Türkiye eskiye göre daha muhafazakar, hoşgörü ve demokrasiden hayli uzakta. Böyle bir toplumda, hangi parti olursa olsun, ciddi bir sorunu çözmek için, iktidarın işi çok zor.

Her an tehdit altında olduğuna inanan, katı, değişime uzak bir toplum.

Zaman ve mahalle baskısı

ZAMAN Gazetesi Yılmaz Esmer’in araştırmasından yola çıkarak, "Türkiye’de Mahalle Baskısı Yok" diye manşet atıyor.

İçki içenleri komşu olarak istemeyenlerin oranı yüzde 72, başka ırk ve renkten komşu istemeyenler yüzde 26, Hıristiyan komşu istemeyenler yüzde 52, Yahudi komşu istemeyenler yüzde 64, Amerikalıyı komşu istemeyenler yüzde 36, kızları şort giyenleri komşu istemeyenlerin oranı yüzde 66.

Zaman "araştırma, mahalle baskısı söylemini boşa çıkardı" diyor. Konular ve oranlar ortada. Daha ne olsun da, mahalle baskısı olsun?

Baskı için mutlaka sayıp, sövmek, elde sopa, adam dövmek için mahalleye mi çıkmak gerek?

Gül’ün at muhabbeti

ANKARA Atlı Spor Kulübü’ne Çankaya Köşkü’nden ani bir telefon: "Sayın Cumhurbaşkanımız atını görmek istiyor."

Genel sekreter, Ankara Emniyet Müdürü ve bazı köşk personeli ile birlikte, Abdullah Gül Atlı Spor Kulübü’ne geliyor. Kendisine Kazakistan’da armağan edilen atı görüyor. Ata binsin mi, binmesin mi?

Çevresinde toplananlar ısrar edince, uysal bir at bulunuyor ve ona biniyor.

2.5 saatini Atlı Spor Kulübü’nde geçiriyor. Çocukları öpüyor, seyislerin elini sıkıyor, herkese müthiş nazik davranıyor. Meyve ikram edildiğinde, "Siz de alın, rahatsız oluyorum" diyor. Bol bol at üzerine sohbet ediliyor.

Herhangi siyasal, sosyal bir konu yok, sadece at ve nezaket var.
Yazarın Tüm Yazıları