Yandın Hasan

Hasan Şaş, "Hakemler futbolu bilmiyor" demiş. Günaydın. Onlar sana Galatasaray’da fazla dokunamazlar ama başka bir küçük takıma gidersen, yandın.

HASAN Şaş, "Hakemler futbolu bilmiyor" demiş.

Günaydın Hasan. Bu hakemlerin babaları da futbolu bilmiyordu. Ama yıllarca Türkiye’de babadan oğula hakemler oldular. Senin baban futbolcu muydu? Hayır, kabiliyetinle geldin oldun, milli takıma kadar yükseldin. Varsa oğlunu futbolcu yapabilir misin, senin gibi? Asla... Kabiliyeti varsa olur. Ama bizde olur Hasan’cığım. Babadan oğula tonla hakem var. Zamanında ben onların babalarından da çok çekmiştim. Hatta büyük babalarından.

Hadi sen sahada oynayıp, mücadele ediyor ve hırsını alıyorsun. Ben onları düzeltmek için yıllarca uğraştım. Hem saha içinde, hem de saha dışında.

Kirli işlere karışan çok da kelle uçurdum. Ama Hasan, ben onlar iyi olsun istiyorum. İyi olsalar, yaptığım iş de azalacak. Ama onlar beni yormaya devam ediyorlar.

Sevgili Hasan sana da bu arada bir iki cümlem olacak... Galatasaray’da daha önceki yıllarda aynı hakemlerle yıllarca şampiyon oldunuz. O zamanlar hiç sesin çıkmıyordu. Yoksa sen o zamanlar daha mı diri, daha mı bir fazla mücadele ediyordun da hakemleri görmüyordun.

Hakemler hep aynı yoksa sen mi değiştin?

Yoksa biraz yaş ilerledi, artık çeneye mi vurmaya başladı. Çünkü hakemler hep aynı hakemler... Çok fazla değişmediler. Onlar ne zaman değişirler biliyor musun Hasan, hakemleri bulup seçen ve yetiştiren adamların kalitesini yükselttiğimiz zaman. Yani Hasan, daha çok uzun yolumuz var. Boş ver sen... Kafanı eğip topunu oynamaya bak. Onlar sana Galatasaray’da fazla dokunamazlar ama başka bir küçük takıma gidersen, yandın.

Adet değil kalite önemli

HAKEMLER her yerde aynı. Futbolda da, basketbolda da. Geçen hafta oynanan Beşiktaş-Darüşşafaka maçında, hem sahadaki iki hakem hem de masa hakemlerinin hepsi çok fahiş bir hata yaptılar. "Futbolda daha fazla hakem olabilir" yorumları geliyor. Önemli olan hakemin adedini artırmak değil, hakemdeki kaliteyi artırmaktır. Beşiktaş-Darüşşafaka maçında bu kadar çok hakem vardı da ne oldu.

Genel bir kural vardır. Verdiğin karardan sonra düdüğü çalıp oyunu başlatmışsan, artık tren kalkmıştır, durduramazsın. Yani diş macunu dolu olan tüpü sıkmışsın. Macun tüpün ağzından çıkmışsa, bir daha içine sokamazsın...

Ben de diyorum bal gibi sokarsın. Bu basket maçını yöneten hakemler, aslanlar gibi o macunu sokmaya kalktılar. Hem de 17 saniye süreyle sıktıkları macunu. Olay tamamen oyun kuralı ihlalidir. Federasyonun vereceği karar ve gelecek rapora göre ya maç tekrarlanır, ya kalan 2.04’lük süre oynatılır.

Demek ki bu maçın hakemleri Maraton programına özendiler. Veya onunla karıştırdılar. Geri al Hüseyin, dur Hüseyin, ileri git Hüseyin.

Oh ne ala dünya.

Her koltuğa bir ’madeni kutu’

İKİ hafta önce cumartesi günü Ankara-İstanbul uçağına bindim. Yolcuların arasında bizim yazarımız Mehmet Y.Yılmaz da vardı. Uçak Yeşilköy Atatürk Havalimanı’na inerken, hostesler kabinlerde cep telefonu aramaya başladı. Telaş içinde koşuyorlardı. Havada biraz sallandık, sonra piste indik.

Uçaktan çıkarken pilot kapıya çıkmış inanılmaz şekilde gergindi. Ve inen yolculara açık telefon yüzünden büyük tehlike atlattığımızı, uçağın otomatik pilottan çıktığını söylüyordu.

Dün beni ANAP Genel Başkan Yardımıcısı Mardin Milletvekili Muharrem Doğan aradı. Bu konuda Meclis’e bir soru önergesi vermiş. Belki de bu tip telefonunu açık bırakan yolcular için, aynen silahta olduğu gibi uçağa girerken telefonlar toplatılacak. Sorunun çaresi bu mu, tartışılır. Bu işi bilen uzman bir arkadaşım, "Telefon olayı ancak bir tek şekilde çözülür. O da her koltuğun önüne veya yanına konacak, bir madeni kapalı kutudur" diyor.

Gerçekten ben de ufak bir deney yaptım. Kutuya giren telefonun dışarıyla bağlantısı kesiliyor.

Türkiye’de olsa...

EMRE Belözoğlu
suçlu mu, yoksa temiz mi? Görünen o ki, Emre bir şeyler yapmış. Türkiye’de olsa üstünü çoktan kapatmıştık. Ama el oğlu ciddi. Onun için de İngiltere Ligi şu anda en kaliteli lig. Herkes oraya gitmek, herkes orayı seyretmek için takla atıyor.

Rant kavgası

PAZAR akşamı sevgili Nihat Özdemir, Fenerbahçe tribünlerinde AZ Alkmaar maçında yaşanan bıçaklama ve kavga olaylarını statta güvenliği sağlayan polise havale etti. Sadece Nihat Özdemir değil, birçok kulüp zaman zaman aynı yönde beyanat veriyor.

Peki... Fenerbahçe Kulübü benim bildiğim en az 300-350 kişilik güvenlik ordusu kurdu. Onlar ne iş yaparlar? Daha da önemlisi, Fenerbahçe Stadı’ndaki sahayı gözleyen kameralar Türkiye’deki en modern aletler olarak gösteriliyor. Eğer öyle ise, bu aletler 360 derece dönerek, hem de zoom yaparak (yakın çekim), olaya karışanların bırakın kendisini, takma dişini bile gösteriyor.

Hadi orada, o kalabalıkta bu yoğunluğun içine giremediniz. Ama bunları maçtan sonra teker teker toplamak çok rahat. Çünkü o bantların belli bir süre muhafaza edilmesi lazım. Tahmin ediyorum, o bıçaklama olaylarına karışanların hepsini F.Bahçe yönetimi ve özellikle Aziz Yıldırım, boyuna posuna varana kadar biliyordur.

Her kulüpte var

Çünkü bu bir rant kavgası. Sadece Fenerbahçe’de değil, her kulüpte var. Ama Fenerbahçe’deki şöyle enteresan. Aziz Yıldırım’ın haberi olmadan, müsaade almayan bir kuş, bırakın tribüne girmeyi, o stadın üzerinden bile uçamaz.

Harika bir stat yapılmış. Çoluk-çocuk, bayan-erkek maçlara geliyor. Ama 50 tane serseri bütün stadı, hatta kulübü, hatta Türkiye’yi teslim alıyor. Bu statta zaten bir İsviçre faciası yaşadık. 2009’da UEFA Kupası finali oynanacak. Yani o stat yalnız Fenerbahçe’nin değil, Türkiye’nin de gururu.

Ama gelin görün ki, hem Emniyet hem kulüp yönetimi, ellerinde bu kadar teknik imkan, kameralar varken 50 tane serseriye teslim oluyorlar. Veya bizim gibi saflar öyle zannediyor. Onlar çok akıllılar, orta oyunu oynuyorlar. Kimbilir, yetkili amma velakin cesaretli bir devlet görevlisi işi çomaklasa da bakalım altından neler çıkacak? Bir görsek.

İşte size bu rezil örneklerden bir tanesi de Konya’dan. Hem de göğsünde palamut gibi sahaya girme izni olan bir amigo yetkilisi. Güya dediler ki, amigoları dışarıda bırakmayalım, içeri çekelim, güvenlik toplantılarına da girsinler. Sonunda ne oldu? O Konya’daki amigo bozuntusu rakip seyircinin önüne gelerek, onlara kolunu sokmaya kalktı. Arada dil de ataraktan...
Yazarın Tüm Yazıları