TRT arşivinden ekrana yansımayanlar

Güncelleme Tarihi:

TRT arşivinden ekrana yansımayanlar
Oluşturulma Tarihi: Nisan 27, 2017 14:46

Mart ayı içinde TRT arşivinin bir bölümü dijital ortamda yayımlandı, meraklı takipçiler paylaştılar... O arşivden ekrana yansımayanlar, anılarımda tüm tazeliğiyle duruyorlar.

Haberin Devamı

Bilineni hatırlatarak söze başlamalıyım. Yıllar önce TRT’de yaptığım ‘Yaşayan Edebiyatçılar’ projesinin mimarı Sedat Örsel’dir. Onun önerisi üzerine Türk edebiyatının tanınmış yazarlarıyla söyleşiler yapmıştım. Kimilerini yeniden izlediğimde hâlâ şaşırıyorum.
‘Yaşayan Edebiyatçılar’ için çekimleri yazarların evlerinde yapıyorduk.
Çekime zorla ikna ettiğimiz dostlarımız, ustalarımız oldu. İkna edemediğimiz adların başında, çok sevdiğim ve saydığım Memet Fuat geliyordu. İnadını bir türlü kıramadık...
Bazı adlar vardı ki, hiç televizyona çıkmamışlardı, ilk kez ‘Yaşayan Edebiyatçılar’ ile ekranda göründüler.
Necip Fazıl Kısakürek’in çekim için evine gittiğimizde, beni camlı bir odaya aldı, bir süre baş başa oturup hem programın içeriğini hem de yazar/iktidar ilişkilerini konuştuk.
Sanatçıya, edebiyatçıya gerekli ilginin gösterilmediğinden yakındı. Belki çok şey bekliyordu ama haklılık payı da yüksekti.
Çekimden daha önceki bir buluşmamızda pastaya olan sevgimin tanığı olmuştu. Çekim için odaya girdiğimizde oğlu Mehmet’e seslendi, pastayı getirmelerini söyledi. Masaya çok sevdiğim, kestaneli pasta konulmuştu.
Teknik koşullar ve müsaade açısından zor çekimlerden birini Enver Gökçe ile gerçekleştirdik. Toplumcu gerçekçiliğin iyi şairi, Seyran Bağları’nda bir huzurevinde kalıyordu. Çekimde şiirini anlatmış, bir de şiirini okumuştu...
Dönemin ünlü isimlerini yakından tanıdığım için, çekime onların en müsait olduğu saatlerde giderdik.
Edip Cansever için günbatımı en uygun, keyfinin yerinde olduğu saatti. Saat altı buçuk, yediden sonra evden çıkar, akşamki dost buluşmalarına giderdi. Hemen hemen her akşam buluştuğu isim de iyi şair Turgut Uyar’dı. İkisi de Etiler’de otururdu, buluşmalarını ise Bebek’te, kıyıdaki Şadırvan’da gerçekleştirirlerdi. Edip Cansever’in Etiler’deki evinde yapmıştık çekimi.
Hasan Hüseyin’i ise Ankara’daki evinde ziyaret ettik. Şiirini okudu, toplumculuğun ne olduğu konusunda görüşlerini iletti.
Nevzat Üstün’ü, Radyoevi’nin karşısındaki evinde uzun, tatlı bir sohbetten sonra çektik. O ev, sık uğradığım dost durakları arasındaydı. Ne yazık ki dost şairi İstanbul’dan Ankara’ya giderken bir trafik kazasında kaybettik.
Tamamlayamadığımız tek program Refik Erduran’la yaptığımızdı. Programa soru sormak için eski eşi Leylâ Umar’ı da davet etmiştik. Eski bir haber ekseninde aralarında tartışma başladı. Bir umut sona erer diye beklerken iyice alevlenince programı bitirdik. Ancak biz kameraları toplarken, onlar tatlı tatlı sohbete dalmışlardı.
Anı kırıntıları içinde, adı geçen edebiyatçıların bugün okuma durumları nedir sorusu hep aklıma geliyor... Nevzat Üstün, Hasan Hüseyin, Enver Gökçe... Bu isimleri edebiyat modasına kurban vermemelisiniz!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!