Tatsız çorbaya tuz düşüncesiz kafaya söz neylesin

AH şu koltuk ihtirası... İnsanda ne akıl bırakıyor, ne mantık...

İktidar, muhalefetle anlaşıp makul bir aday gösterseydi 11’inci Cumhurbaşkanı çoktan seçilmiş olacak ve nafile turlarla uğraşılmayacaktı.

İlk tur geçersiz sayıldığı için bugün Meclis’te 367’yi bulmaya çalışacaklar.

22 Temmuz’da erken seçim yapılmasına karar verildiğine göre, yeni cumhurbaşkanını yeni Meclis seçse çok daha iyi olmaz mı? Aklın yolu bu değil mi?

"Hayır! Çankaya’ya ille de dinci bir cumhurbaşkanı çıkacak!" diye direniyorlar!

Ne diyelim? Bu ihtiras, ülkeye zarar verdi, vermeye de devam ediyor!

Bugünkü oylamada AKP, 367 toplantı yeter sayısını bularak sürpriz yapma peşinde...

Erken seçim kararı, cumhurbaşkanını halkın seçmesi için Anayasa değişikliği, "Referandumu bile göze aldık" lafları, hep aynı oyunun bir parçası. Böylece tehlikeli inatlaşma devam ediyor. Amaç yalnız muhalefeti değil, Genelkurmay’ı da nakavt edip seçimden önce "dinci bir cumhurbaşkanı"nı Çankaya’ya oturtmak.

Bazı siyasilerin, 27 Nisan gecesi açıklanan muhtırayı hálá tam olarak anlamadıkları görülüyor. Kimi insanlar anlama özürlü oluyor. Tandoğan ve Çağlayan meydanlarındaki milyonlarca kişi de mi bir şey ifade etmedi bunlara? Türkiye’nin en deneyimli devlet adamı Süleyman Demirel, "Bir milyon insan Tandoğan’da, bir milyon insan Çağlayan’da bir araya geliyor, bu düşündürücüdür. Bugüne kadar hiçbir şey bir milyon insanı bir araya getiremedi. Bu insanları meydanlara sevk eden bir sebep var. Bu sebeplerin en başında Cumhuriyet’e sahiplik var" diyor.

Tecrübe konuşuyor.

Bunlar askeri anlamadı. Milyonlarca kişiyi anlamadı. Bari Demirel’i anlasalar! Akıl da, mantık da kişiye sermayedir ama... Tatsız çorbaya tuz, düşüncesiz kafaya söz neylesin.

* * *

Batı ülkeleri tam bir ikiyüzlülük içinde. Avrupa Birliği çevreleri, Türkiye’nin bilim yerine şeriatla yönetilmesine, halkımızın ileriye değil geriye götürülmesine bir şey demiyor da, "Askerlerin müdahaleleri Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefini tehlikeye düşürüyor" diyor.

Askerler darbe yapmak istemiyor. Bu kesin. İsteselerdi çoktan yaparlardı. O kadar kritik günler yaşadık ki... Darbe istemedikleri için sürekli uyardılar:

"Din ticareti yapmayın. Atatürk devrimlerine ve laik Cumhuriyet ilkelerine sadık kalın. Ülkeyi laik ve çağdaş çizginin dışına çıkarmayın!" diye.

Darbe yapmaya niyetleri olsa neden böyle uyarsınlar ki?

27 Mayıs 1960’ta, 12 Mart 1971’de, 12 Eylül 1980’de uyarmış mıydılar? Hayır! Fırtına gibi, bir gece ansızın gelmişlerdi.

* * *

Demokrasi havarisi kesilenlere de şaşırıyorum. Sanki ülkede demokrasi var! Sahi, ülkemizde gerçek demokrasi var mı?

Azınlık oylarıyla ülkenin bütün değerlerini altüst etmek, Milli Eğitim’i yerle bir etmek, devlet kadrolarını gerici takımıyla doldurmak demokrasi mi?

Toplam seçmenin sadece yüzde 26’sının, sandık başına giden seçmenin ise yüzde 34’ünün oylarıyla rejimi değiştirmeye kalkışmak demokrasi midir? Liderde padişah yetkisi var. Her şeye tek kişi karar veriyor, parmak kaldırıp indirme makinesi gibi hareket eden, o kişinin emrindeki milletvekilleri de "Yağmur yağdı taş üstüne, sen ne dersen baş üstüne" diyerek onaylıyor. Bunun da adına demokrasi diyorlar! Yani bir cümleyle özetlersek; "Buldun bir kabak, ye de tadına bak!" mantığı.

Eğer demokrasi buysa ben demokrat değilim arkadaş!
Yazarın Tüm Yazıları