Taliban da kadın hastaya baktırmıyordu

Konya’da iki kadın radyoloğun testis ultrasonu çekmemesiyle patlak veren vaka, tıp etiği açısından şu soruları beraberinde getiriyor:

Bir hekim kendi dini inancı nedeniyle ya da belirli bir dini inancı dışladığı için hasta tedavisini reddedebilir mi? Çok tartışmalı, ancak bazı durumlarda hukuk ve siyaset o doktordan yana çıkabiliyor. Fransa’da bazı hekimler, türbanlı kadınlara bakmayı reddediyordu, türbanlı kadınlar da erkek hekimlere muayene olmayı. Sonunda hekimleri kayıran bir yasa çıktı. ABD’de ise bazı hekimler dini inancı nedeniyle eşcinsel hastalara bakmayı reddediyor ve mahkemeler onları haklı buluyor. Çünkü yasaya göre acil olmayan hallerde hekimlerin hasta seçme hakkı var.

Ötücü kuşu, uçurtmayı, topuklu pabucu yasakladı diye Taliban rejimiyle zamanında çok dalga geçtik, ancak bu absürd yasakların ardında çok büyük trajediler de yaşanıyordu.

Mesela Afganistanlı kadınlar ölüm döşeğinde dahi olsa tedavi edilmiyordu. Kadınların tedavisi için kadın hekim gerekiyordu, ancak Taliban Kabil’deki 22 hastaneden kadın personeli temizlemiş ve doktoru, hemşiresi, teknisyeni derken tüm kadınları 35 yataklı tek bir hastaneye tıkmıştı. Orada da teşhis cihazları, cerrahi aletler, su, elektrik ve oksijen tüpü bulunmuyordu.

Vücudunun yüzde 80’i yanan bir kadın, erkek hekimlerin el sürmesine izin verilmediği için öldüğünde Taliban yönetimi "Biz de cephede ölüyoruz" demişti.

Aslında bazı özgürlükler de yok değildi. Mesela erkek hekimlerin, burkayı kaldırmadan kadını muayene etme izni vardı! Kadınlar da, donanımı olmayan hastaneye gitme ve orada ölme hakkını bir arada kullanıyordu.

Tıp etiğine Taliban şeriatı açısından yaklaşmak tabii ki uç bir örnek. Ancak gelişmiş ülkelerde de tıp etiği alanında tartışma yaratacak uygulamalar mevcut.

Mesela ABD’de eşcinsel hastalara bakmayan koyu Hıristiyan hekimler var. Hem de yasanın koruması altında. Acil olmayan durumlarda hastayı reddedebiliyorlar. 1980’lerde dini inançları nedeniyle AIDS’li hastaları tedavi etmeyen hekimlere zaman içinde eşcinsellere bakmayanlar eklendi ve geçen yıl sonuçlanan tarihi davada mahkeme hekimleri haklı buldu.

DOKTOR HASTA SEÇEBİLİR

Guadalupe Benitez adlı lezbiyen, yapay döllenme yoluyla hamile kalmak için Christine Brody ve Douglas Fenton adlı hekimlere başvurmuş, her ikisi de dini inançlarına aykırı olduğu gerekçesiyle kadını çocuk sahibi yapmayı reddetmişti. California mahkemesi hekimler aleyhinde karar vermiş, buna karşılık temyiz mahkemesi, Benitez’in evli olmamasını dikkate alarak iki doktorun da hastayı geri çevirme hakkına sahip olduğu hükmüne varmıştı.

Ancak gay hakları savunucularına göre bu tıp etiğine aykırı, din adına ayrımcılık temelinde alınmış bir karardı.

Fransa’da 2004’te çıkarılan laiklik yasası da Müslümanlara göre tıp etiği açısından tartışmalı. Çünkü erkek doktora muayene olmak istemeyen kadın hastayı, kadın hekim seçme hakkından mahrum kılıyor. Bir hekim, muayenehane kapısına "Çarşaflı hastaya bakmam" diye tabela asabiliyor.

Fransa’daki Müslüman cemaatine göre Taliban rejimiyle Chirac yönetimi arasında fazla bir fark bulunmuyor.

Keşke uzayda çay demleme yüzünden alay konusu olsaydık

Son on gün içinde tuhaf haberlere konu oldukları için uluslararası düzeyde makaraya alınan ülkelerin dökümünü veriyorum:

Ordunun gaydalı tören kıtasında yeterince kilt kalmadığı için "aynı etekliği dönüşümlü giyeceksiniz" diye, askerlerine talimat verilen ülke.

Rus uzay aracının gelecek yılın ekim ayındaki seferiyle göndereceği doktora uzayda çay demleme talimatı veren ülke.

Bir televizyon kanalının, "Memleket bölündü, kral kaçtı" diye düzmece haber yapmasına inanıp halkı paniğe kapılan ülke.

Milli havayolu şirketinin çalışanları, belalı bir uçaktan kurtulduğu için en büyük kentinin havalimanındaki apronda deve kesilen ülke...

Sırasıyla İskoçya, Malezya, Belçika ve Türkiye.

Acaba ülke imajı açısından en tuhaf olay hangisi?

Aslında Malezya örneğinde bir imaj problemi yok. Hangi ülke olsa uzaya gidince orada milli bir iz bırakmak ister. Amerikalının ay yüzeyine bayrak dikmesi gibi. İşte Malezya da, Rusya’nın gelecek yılki uzay programına dahil olunca böyle bir iz bırakmak istedi. Akıllarına da ülkenin milli sıcak içeceği olan "teh tarık" geldi. Yani sütlü çay. Malezyalı astronot, dünya yörüngesindeki Uluslararası Uzay İstasyonu’nda çay demleyecekti.

Ancak bu proje hem Malezya, hem de komşu ülkelerin basınında fazlaca alaya alınıp, para israfı olarak değerlendirilince çay demleme misyonundan vazgeçildi. Alınan son karara göre uzaya gidecek astronot, mikro yerçekimi ve uzay radyasyonunun kanser hücreleri üzerindeki etkisi konusunda Malezya üniversiteleri için bazı deneyler yapacak.

Belçika’nın başına gelen olayda ise kesinlikle imaj sorunu var. Çünkü bir TV kanalının bir akşam vakti ansızın, "Flamanlar bağımsızlığını ilan etti, ülke bölündü" diye canlı yayına geçmesi, siyasilerin asparagasa inanıp beyanatlar vermesi, diplomatik misyonların başkentlerine bilgi vermek amacıyla Belçika makamlarına başvurması, aslında Belçika’nın pekálá bölünebilir bir ülke olduğunu ve bu olaya kimsenin fazla şaşırmadığını ortaya koyuyor.

RTBF adlı kanal, yarım saatlik yayından sonra, Valon ve Flaman bölgelerinin ayrılması üzerine bir egzersiz yaptığını duyurduğunda ülkenin bölündüğüne inanmayan kalmamıştı. Senato Başkanı Anne-Marie Lizin, "Büyükelçiler yayını gerçek zannetti, bu bir imaj felaketidir" diyordu.
Yazarın Tüm Yazıları